Öncelikle Merhaba, Yeni çalışmanız ‘’ Crosses’’ hayırlı olsun, bu çalışmaya geçmeden önce, öncelikle okurlarımıza biraz kendinizden bahseder misiniz?

LEVENT: Volkan’la lise arkadaşıyız. 1999-2002 arasında zaten beraber çaldığımız bir müzik grubumuz vardı. Volkan’ın İspanya’ya yerleşmesinden sonra farklı yollara gittik. Volkan sanat alanında, ben ise grafik tasarım ve reklam sektöründe işlerimize devam ettik. Ancak aklımızda hep müzikle ilgili ortak birşeyler yapmak vardı. Nihayet 2014 yılında ULAN ismiyle şarkılarımızı insanlara ulaştırmaya karar verdik ve 2015 yılında ilk albümümüz Dua Tarlası’nı yayınladık.

Ben sizi ilk olarak 2015 yılında Dua Tarlası isimli albümünüz ile tanımış ve o albüm benim için o yılın en iyi albümlerinden biri olmuştu,2017 çıkışlı albümünüz Under Radar ile ise direkt olarak çok büyük fanınız olmuştum. Ve şimdi’de Crosses  ile beni derinden etkilediniz, bizlere  Crosses isimli çalışmanızdan, kayıt sürecinden vs bahseder misiniz?

VOLKAN: Çok teşekkürler. Crosses, diğer kayıtlarımızdan farklı olarak 2018 yılında bestelediğim yeni şarkılardan oluşuyor. Diğer albümlerde farklı zamanlardan farklı şarkıları bir albümde bir araya  getiriyorduk. Bizim oldukça yüklü bir şarkı dolabımız var. Ancak bu sefer daha yeni ve taze şarkıları kaydetmek istedik. Kayıtlar her zaman olduğu gibi evlerde başladı. İlk önce demoları kaydettik. Bir süre üzerlerine kafa yorduktan sonra Valencia’da ses mühendisi Paco Morillas ile stüdyoya girip 4 şarkıyı bir kaç gün içinde ağlaya zırlaya kaydettik. Bu EP’deki şarkıların birbiriyle hem ortak hem de birbirinden ayrışan yönleri var. Örneğin açılış şarkısı The Path daha akustik ve yaylı ağırlıklı iken sonrasında synth ve elektro gitarların ağırlıkta olduğu Crosses’a geçiyoruz.. Daha sonra Anthem’de elektronik ritm ve saksafon kullanıyoruz vs. Aynı zamanda bir bütünlüğü olan ama sound olarak birbirinden ayrışan bir Ep oldu sanırım.

Ulan kendisini Alternatif Rock olarak adlandıran bir grup ama müziğinde her zaman çok deneysel bir çizgi izliyor, ilk albümünüzde bu zaten fazlasıyla vardı, ama özellikle Under Radar progresif elementlerin yoğunca olduğu bir çalışmaydı, Crosses tada post rock izleri söz konusu, siz nasıl değerlendiriyorsunuz genel olarak müziğinizi ve tespitlerime katılır mısınız?

V: Klasik olacak biraz ama biz gerçekten müziğimizi adlandırmak ya da etiketlemek istemiyoruz. Kayıtlar esnasında ortaya ne tür bir müzik çıkacağına kafa yormuyoruz pek. Bu konuda biraz daha hissi davranıyoruz sanırım. Dinlemek istediğimiz ve kendimizi daha rahat ve iyi ifade edebildiğimizi düşündüğümüz müziği yapıyoruz. Bununla beraber, zaten insanların algıları açıksa zamanla farkında bile olmadan bir değişime uğruyorlar. Müziğimizdeki değişim de bizim ruhsal ve kişisel değişimimizle ya da gelişmemizle ilgili olabilir. Örneğin bir sonraki albümde şu tür bir müzik yapalım diye hiç düşünmedik. Kendi kendine oluşan bir durum bu. Aslında durum şu: insanlar günümüzde bir olguyu ya da bir eseri etiketsiz anlayamıyorlar. Biz de kendimizi etiketlemeye mecbur kalıyoruz. Bunu yapmamız pratik nedenlerden kaynaklanıyor. Eserlerimizi internete yüklerken bile dağıtıcı şirket bizi müzik türümüzü etiketlemeye mecbur bırakıyor.

Under Radar Plak formatında yayınlandı. İlk albüm Dua Tarlası ise Sony Music etiketi ile CD Formatında, son çalışmanız ise şuan için Digital Platformlarda yayında.  Crosses’i cd yada plak formatında arşivimize katabilecek miyiz ?

L: Dua Tarlası’nın, anlaşmalı olduğumuz şirket tarafından CD formatında dağıtımı yapılmıştı. Under Radar’ın plağını ise tamamen kendi imkanlarımızla İspanya’da basıp çoğalttık ve dağıttık. Şu aşamada anlaşmalı olduğumuz bir şirket yok ve tamamen bağımsız olarak kayıtlarımızı yapıyoruz. Bu durum elbette beraberinde bir maliyet getiriyor. O yüzden her kayıt için basılı malzeme üretmemiz zor. Ancak bu ileride hiç plak  ya da başka bir formatta albüm çıkarmayacağımız anlamına gelmiyor. Ben mesela kaset isterdim bir tane. 🙂

V: Levent kaset sarınca içine kalem sokup kasedi tekrar sarmayı özlemiş sanırım. Ben de çekme kaset formatı istiyorum.

Ulan bu muhteşem besteleri oluştururken, şarkı sözlerinde nelerden beslendi ve  bir konsepti var mı Crosses’in?

V: Şarkı sözleri, kafamızı yoran ve canımızı sıkan toplumsal, politik ve ruhsal olaylardan oluşuyor. Şahsen politik sözler yazmak istemesem de şarkılar hep politik tarafa kayıyor. Sanırım bunun nedeni, günümüz dünyasında politikanın günlük yaşamımızı tamamıyla işgal etmiş olması… Nereye dönsek politika konuşuluyor. Ve artık güç sahibi politikacılar da aldıkları kararlarla tek bir günde bizim günlük hayatımızı ve psikolojimizi saçma bir şekilde etkileyebiliyorlar. Aslında istemediğimiz bir durum bu. Bizi etkiledikleri sürece üzerlerimizde güçleri oluşuyor. Etrafıma baktığımda çok az insan sanat, kitap, tiyatro hatta müzik konuşuyor. Yani bütün günümüzü, hayatımızı iğrenç politikacılara, onların saçma sapan konuşmalarına kafa yorarken mahvediyoruz. Bunu yapsak bir türlü, yapmasak bir türlü…Kafka ya da Celine hakkında düşünüp konuşabilecekken bilmem nerenin belediye başkanının söyledikleri ile zamanımızı harcıyoruz. Konuşmaktan çok gerçek bir tepki vermek sanırım en iyisi.Albüm konseptine dönersek, Crosses bir kaç anlama geliyor ancak en önemsediğimiz anlamı ‘bir kişiyi ya da bir durumu hedef gösterme’. Zaten memleket olarak çok alıştığımız hatta normalleştirdiğimiz bir kavram.

Kapak tasarımınızda çok ilgi çekici olmuş bence, hikayesi nedir?

L: Volkan’la çok uzun yıllardır görsel sanatlar dünyasının içindeyiz. O yüzden kapak tasarımları bizim için müzik kadar önemli. Ulan’ın müziği ve sözleri her zaman içinde politik bir tavır barındırıyor ve bunu tasarımlara da yansıtmayı amaçlıyoruz. Crosses’ın albüm kapağı aşamasında aklımızda hep toplumdaki insan ayrımcılığının üstüne giden bir görsel çalışmak vardı. Tasarımı aşamasına geçtiğimde “X“ ikonunu sırt bölgesinde göstererek farklı fikirlerin toplumda hedef haline gelmesini kapakta göstermek istedim. İçimize sinen bir çalışma oldu.

Türkiye’de Rock ve Heavy Metal ortamlarını nasıl buluyorsunuz ve takip ettiğiniz gruplar var mı?

L: SİS’i takip ediyoruz ve daha da takip etmek istiyoruz. 🙂 Bence Türk rock müziğine yıllarca en büyük zararı cover mekanları ve cover yapan gruplar verdi. Neyse ki dijital platformlar sayesinde gruplar kendi şarkılarını sözlerini yayınlayıp insanlara ulaşabiliyorlar artık. Ayrıca kendi şarkılarını çalabilecekleri konser salonlarının ve video paylaşım sitelerinin sayısı da epey çoğaldı. Spotify’dan yerli Heavy Metal listelerini takip ediyorum ve harika şarkılarla karşılaşıyorum.

Ulan benim bu topraklarda bir metal dinleyicisi olarak ayrı tuttuğum ve büyük fanı olduğum  önemli bir rock grubu, fakat rock kelimesinin artık ülkemizde içinin boşaltıldığını düşünüyorum, gerçekten sizin gibi birçok rock grubu var, ama bu gruplar festivallerde vs sahne bulamıyor, siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

L: Açıkçası çok yönlü ve cevabı zor bir konu. 90’lı yıllarda çıkan gruplar için de “rock müziğin içini boşalttılar“ diyorlardı. Şimdi herkes o dönemi özlüyor. Sanırım bu döngü hiç değişmeyecek. İlk albüm çıktığında bir tanıdığımla karşılaşmıştım o da bana “Güzel ama bu rock değil..“ demişti Ulan’la ilgili olarak. Belki de haklıdır bilemiyorum. Ben de rock kategorisine konan birçok grubun arabesk yaptığını düşünüyorum mesela. Dipsiz bir kuyu. Festival-konser durumu ise bambaşka bir konu. 2000’lerdeki parlak dönem artık yok. Müzisyenler, anlaşmalar, ekonomik şartlar derken işin özü kaçıyor. Ana ve Alternatif sahnelerin olduğu büyük festivaller yerini gece kulübü ya da küçük açık hava sahnelerinde 4-5 grubun peş peşe çaldığı organizasyonlara bıraktı. Organizatörler de kendini garanti altına alıyor doğal olarak.

V: Bu rock konusu benim de kafamı kurcalıyor. Belki de Türkiye’den uzun süre ayrı kaldığımdan mı bilmiyorum ama ülkede adı rock altında sunulan müziklerin Dünya’nın başka herhangi bir yerinde rock olarak adlandırılabileceklerini zannetmiyorum. Fazla umurumda da değil gerçi, sonuçta tabi ki herkes istediği müziği yapıp istediği gibi adlandırabilir bunu. Ancak bu konuda evrensel değerleri de es geçmemek lazım. Özellikle müzik eleştirmenlerinin ya da müzik insanlarının bu konudaki rolleri önemli. Sonuçta rock’ın sadece bir müzik türü değil bir tepki müziği olduğunu da unutmamak iyi olur.

Ulan’ı mutlaka sahnelerde izlemek çok isteriz, kesinlikle eşsiz müziğiniz ile dünya sahnesinde ‘de yerinizi alacağınıza inancım tam, böyle gelişmeler var mı yada sizin planlarınız arasında böyle bir çalışma var mı?

L: Bu görüşün için öncelikle teşekkür ederiz. Aslında bir önceki soruyla bağlantılı bir konu. Türkiye’de 1 saat sonra neler olacağını bilemediğimiz için bu tip organizasyonlara katılmak Ulan gibi çoğunluğu İspanyol müzisyenlerden oluşan bir grup için epey sıkıntılı bir operasyon oluyor.  2 sene önce İspanya’da Under Radar plak tanıtım gecesinde akustik performans sergiledik ve çok iyi tepkiler aldık. Belki bu tip büyük organizasyon gerektirmeyen akustik konserlerimiz olabilir ilerleyen tarihlerde.

V: Ayrıca bu konuda büyük şanssızlıklar yaşadığımızı da söyleyebiliriz. İlk albümümüz çıktığında euro 2.90 falandı. Türkiye’de bir millet meclisi vardı, hatta az çok bir işlevi de vardı ya da olduğuna kendimizi inandırmaya çalışıyorduk. Üzerinden sadece 4 sene geçmiş… Nisan 2015’te albüm çıktı ve o yaz zaten lansmanlar vs ile geçti. Daha sonraki zaman zarfı için festivallerden…vs teklifler aldık ancak o sıralar ülkenin her yerinde bombalar patlamaya, festivaller iptal edilmeye başladı. Daha sonraki süreç ise malum…  Ne zaman bir konser ya da canlı kayıt planlasak garip şeyler oldu ülkede. Ve bu bir kısmı yurtdışında yaşayan bir grup icin hiç de kolay değil. Bunun yanında bir de konser salonlarının kalitesi…vs konusu var. O kadar km yol katettikten sonra maalesef kötü ses düzenleri, organizasyon bozuklukları ile uğraşmak can sıkıcı. Ancak bütün bunlara bakmaksızın bir sanatçı gibi sürekli üretmek istiyoruz. Fırsatlar oluştuğunda tabi ki her gün, her saat çalmak isteriz.

Ulan en çok hangi grup ve müzisyenlerden etkilenmiştir?

V: Uff! Küçük yaşlarda death metal, thrash metal dinlerdim. Daha sonra bunlara grunge, hardcore gibi müzikler de eklendi. Brit pop, jazz, indie vs… Saysak bitmez tabi ki. Bir Anthrax şarkısından sonra hiç istifimi bozmadan Bowie ya da Jeff Buckley dinleyebilirim. Bu konularda kafam çok karışık. Tabi ki her türe göre belli favorilerimiz var. Levent benden daha sert müzik dinler. Lisede tanıştığımızda bütün gün Queen dinlerdi. Döve döve O’na Pearl Jam dinlettim. Şimdi de bıraktıramıyoruz.

Yeniden Crosses’a dönecek olursak, aldığınız yorumları da elbette merak ediyorum. Genel olarak nasıl gidiyor?

L:Sanırım artık insanların aklında anlam olarak bir yer edinmeye başladık. İlk albümden sonra bakış açısı olarak çok dağınık yorumlar alıyorduk. Elbette bu çok normal bir durum. Yeni birşeye alışmak zaman alabilir. Herkes kendi zevkine göre beklediklerini bulabilir ya da bulamayabilir. Biz bu şartlardan bağımsız olarak hep duymak istediğimiz müziği üretme konusunda ısrarcı davranıyoruz ve çok sık aralıklarla albüm ya da ep yayınlıyoruz. Bu üretkenlik insanların fikirlerine ve yorumlarına da yansımış durumda. Ulan’ın müziğini daha iyi tanıyorlar ve yorumlarını karşılaştırma yapmadan tamamen Ulan’ın ürettiği müzik üstünden yapıyorlar.

Ulan’ın bundan sonraki hedef ve planları arasında neler var?

L:Bir aksilik olmazsa önümüzdeki temmuz ayında Türkçe albüm kaydına giriyoruz. Yine Valencia’da kaydedeceğiz. Tahmin ediyorum sonbahara  doğru güzel sürprizler olacak.

V: Ben şahsen hayatta kalabilmeye konsantre olmuş durumdayım. Bunu başarabilirsem zaten yeni şarkılar yeni projeler gelir. Yeni projeler gelirse de hayatta kalırım diye düşünüyorum.

Bu keyifli röportaj için size çok teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz, son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

V: Canlarını çok sıkmasınlar. Sosyal medyada daha az vakit geçirsinler. Kapaktaki sırt Levent’in sırtı 🙂

Facebook Yorumları