Manowar… Nasıl giriş yapsam bilemedim. Onları izlediğim ilk konser, 2014’te Küçükçiftlik Park’ta gerçekleştirilen konserdi. Ön gruplar için ses seviyesi düşük tutulmuş, araya bazı teknik aksaklıklar da girince Arch Enemy’nin vokali Alissa White-Gluz’u birkaç şarkı boyunca neredeyse hiç duyamamıştık. Sonra Manowar gelmiş ve yeri göğü inletmişti. O geceye dair unutamadığım ve bu yeni konser öncesi beni en çok heyecanlandıran detay ise, inanılmaz yüksek (nasıl bir tanımsa o) ses seviyesiydi. Adeta her notada iç organlarım titremişti, sanki rüzgârın şarkı söylemesi gibi bir şeydi. Eşsizdi ve öyle de kaldı…

Ve gelelim Final Battle turnesinin en güncel ayağına, 2019 İstanbul konserine! İşte aldığım bazı notlar:

– 20 Temmuz 2019… Sıcak bir yaz günü… Yine de, rüzgârın eşlik ettiği, zaman zaman bulutların da göründüğü bir gündü. Saat 19:00 gibi mekânın önüne geldiğimde, kapıdaki uzun kuyruklar dikkatimi çekti. Kapıları geç mi açtılar bilemiyorum, ama Küçükçiftlik Park önünde ilk kez bu kadar uzun kuyruklar gördüm. Hava bunaltmıyordu. Etrafta kafa bandı ve tişört satan amcalar, onlara soğuk bira ve sularla eşlik eden amcalar… Yine de hızlı bir akış vardı, yaklaşık yarım saat sonra içeri girebildim.

– Dikkatimi çeken ilk şey, katılımcılar arasındaki “veteran” olarak nitelendirebileceğimiz, yaşça büyük kitlenin varlığıydı. Çocuklarıyla gelen anne babalar mı dersiniz,  torunlarıyla gelen büyük anne ve büyük babalar mı dersiniz… Hatta bir ara, telefonla görüntülü görüşme yapan ve evde bıraktıkları bebeklerine el sallayan, gülümseyen bir çift bile gördüm. Yani kocaman, rengarenk ve çok keyifli bir tablo vardı konser alanında.

– Yazın ilk günlerine kıyasla güneş o kadar etkili olmasa da, yine sıcak bir hava ve bu havada, kalabalık arasında saatlerce ayakta beklemek yorucu bir işti. Grubun çıkmasına daha saatler varken bu bekleyiş esnasında, yakınımda bir veteran rock sever bayıldı. Hemen müdahale edildi tabii. Konser sonrasında da kendisiyle denk geldim ve iyi olduğunu öğrendim. Ayrıca, konseri de keyifle izleyebilmiş. Tabii burada sadece yaş faktörünü göz önüne almamak lazım, zira konserin başlamasına yaklaşık yarım saat kala, çok genç bir seyircinin de bayıldığını gördüm. Ona da hemen müdahale edildi. Bir de, konsere çocuklarıyla gelenler de oldu dedim ya, işte o küçük katılımcılardan bir tanesinin kaybolduğu anonsu geçildi, konserin başlamasına 10 dakika gibi bir süre kala. Umuyorum o da ailesiyle kavuşmuş ve keyifli bir konser izlemiştir.

– Konserin 20:30 itibarıyla başlayacağı ifade edilmişti, ancak öyle bir şey olmadı maalesef. Bir yandan da sahnede hâlâ tamirat gibi şeyler yapılıyordu. Fırsat bu fırsat diyerek tuvaletlerin yolunu tuttum ve gördüklerim pek sürpriz olmadı açıkçası. Yine kağıt yok, su yok (En azından benim girdiğim kabin itibarıyla diyorum), her yer pis, hava sıcak ve dışarıda binlerce insan var. Yani öyle bir tuvalete girdikten sonra dezenfeksiyon lazım mikrop kapmamak için.

– Saat 21:00’i geride bırakırken, etrafı seyretmeye devam ettim. Gördüğüm kadarıyla mekânın büyük bir kısmı dolmuştu. Bir yerde okuduğuma göre “7 bin”, bir yerde okuduğuma göre de “11 bin” kişi gelmiş konsere. Umarım 11 bin rakamı doğrudur. Ha bir de, hatıra amaçlı olarak tişört almak istiyordum, ama 200 liranın üzerinde bir fiyat duyunca vazgeçtim. Eh be kardeşim, bilet parası neredeyse…

– Ve saat 21:30… Işıklar karardı, telefonlar havaya kaldırıldı (Artık bir ritüel halini aldı bu), renkli minik ekranlar belirginleşti ve video kayıt tuşlarına basıldı. Önce o sesi duyduk… “Bayanlar ve baylar, Birleşik Devletler’den, herkes selamlasın, Manowar…”

– Sahneyi gizleyen devasa siyah perde indirildi. Bir anda ışıklar açıldı ve grup, “Manowar” şarkısıyla konsere başladı. İlk dikkatleri çeken, grubun üzerinde çok çalıştığını ifade ettiği özel 3 boyutlu sahne tasarımıydı. Led aydınlatma, duman ve çeşitli mini patlama efektleriyle desteklenen sahne, gerçekten de bir Valhalla etkisi yarattı. Hatta bazı şarkılar esnasında, sahnenin tepesinde askerler de gördük. Kimi zaman kılıçlarla selamladılar bizi, kimi zaman meşalelerle boy gösterdiler. Sıra “Warriors of the World” performansına geldiğinde ise, hepsinin elinde bayraklar vardı. Evet, Türk bayrağı da sağ en baştaydı.

– Sahne gerçekten de görsel olarak harika görünüyordu, ama bazı sorunlar da vardı… Örneğin, eğer konseri direkt karşıdan izlediyseniz herhangi bir sorun yoktu, ama sağ ya da sol çaprazdan izlediyseniz, 3 boyutlu dağlar sebebiyle sahnenin görüş açısı da bir nebze kapanmış oldu. Zaman zaman Joey ve E.V. görünmedi bile bu yüzden. Bir de, sahnenin önüne kamera kuruldu. Evet, kamera. Tabii kameramanıyla birlikte… Yahu kamera kurulumu yapılacak başka yer yok muydu? Çok kötü bir görüntüydü bu ve atmosferi baltalayan bir detay oldu.

– Gelelim grubun performansına… Başta da dedim ya, 2014’te adeta “titretmişlerdi”, öyle yüksek bir ses, öyle etkili bir performans vardı. Tabii üzerinden 5 yıl geçti, hepimiz yaşlanıyoruz. İster istemez performans kayıplarının yaşanması normal. Öte yandan, hem davul hem de gitarda yapılan değişiklikler (Mecburen), grubun kan kaybetmesine yol açmış. Davuldaki isim Anders Johansson, yılların tecrübesi bir davulcu, ama bence Manowar isminin ağırlığını yeterince anlayamamış. Gitarist E.V. Martel ise, genç bir isim. Zaten Manowar tribute gruplarında pena sallamış ve bu bağlamda Joey’in dikkatimi çekmiş biri. Lakin bu konserde tuşesi o kadar da iyi değildi, zaman zaman ritm kaçırması da dikkatlerden kaçmadı. Joey DeMaio ise, genel olarak çok iyiydi. Sert bakışları, ağır hareketleri ve sağlam adımlarıyla yapması gerekeni büyük ölçüde yaptı. Bass solo sekansı ise biraz özensizdi… Ve Eric Adams… Kesinlikle sahnenin en iyisi oydu. O nasıl ses arkadaş? 2014’te izlediğimde, “tıpkı kaset gibi çalıp söylediler”demiştim kendi kendime. Şimdi ise kaset gibi çalamadılar belki, ama Eric abimiz kaset gibi söyledi yine. Harika bir sesi var ve hâlâ uzun çığlıklar atarak hepimizi sarsabiliyor.

– Grup, bu konserde “Manowar”, “Sons of Odin”, “Kings of Metal”, “Hail and Kill”, “Warriors of the World” ve “Black Wind, Fire and Steel” gibi klasiklerini çaldı. Tabii her büyük grupta olduğu gibi “Keşke şu şarkı da olsa” yorumları yapıldı, hâlâ yapılıyor. Dikkatimi çeken bir diğer detay ise, şarkılar arasında neredeyse hiç boşluk bırakılmadı, bazı intro’lar es geçildi ve sanki acele ediyorlarmış hissi uyandırıldı. Sırf bu yüzden “Kings of Metal”den pek bir şey anlayamadım açıkçası. Karambole gitti güzelim şarkı. Ek olarak, şarkı aralarında gösterilen hikâye anlatım videoları da yoktu bu kez.

– Ve ses konusu… Bence bu konserde ses, Manowar standardının altındaydı. Benimle aynı fikirde olanlar olduğu gibi, aksini düşünenler de var tabii. Ama bence ses düzeyi düşüktü. 2014’teki konserde ses ve bass dalgalarının vücudumu nasıl sarstığını dün gibi hatırlıyorum. Keşke bu konser de öyle olsaydı, ama olmadı. Bir de, şarkılar esnasında bazen arkadan ek sesler de verildi. Bazen bir patlama sesi, bazen bir koro… Ve bu sesler verilirken de bass’ın kısa süreliğine kesildiğine, elektro gitar sesinin de kısa süreliğine patladığına şahitlik ettik.

– Ya seyirci? Pek taşkınlık olmadı neyse ki. Tabii sanki etrafta hiç kimse yokmuş gibi davranan ve rahatsızlık uyandıranlar da oldu. Bu sebeple de konseri tam 4 farklı noktadan izledim, evet. Önce, sahne önünde, ortalardaydım. Sonra sahne önünde sol tarafa geçiş yaptım. Sonra yine sol tarafta bu kez arkalara geçiş yaptım, sonra da yine sahneyi ortalayarak daha arkadan izlemeye karar verdim. Şarkılara katılım bence iyiydi. Özellikle Warriors of the World çok iyiydi. Bir de, uzun boylu seyirciler bu kez daha fazlaydı sanki yahu?

– Peki ya Joey konuşma yapmadı mı bu kez? Evet, sonlara doğru yaptı, ama bu kez Türkçe konuşmadı. Zaten gündeminde de Fransa HellFest’te gerçekleşmesi gereken, ama iptal edilen Manowar konseri vardı. Joey’in dediğine göre iptal kararını grup değil, HellFest organizatörleri almış. Bunun için de organizatörlere dava açmaya karar vermişler. Kazanırlarsa da o parayla Manowar hayranlarına ücretsiz bir konser vermeyi planlıyorlar. Hangi ülke ve şehir olur, henüz belli değil. Tabii Türkiye’den de bahsetti Joey. Türkiye’ye gelmeleri uzun süre aldığı için pek çok Türk Manowarrior’ın üzgün olduğunu, ama hiçbir zaman umudunu kaybetmediğini söyleyen Joey, bunun sonucunda da Manowar’ın Türkiye’ye gelebildiğini ifade etti. Bu arada, Manowar’un verdiği ilk konserini sadece 7 kişi izlemiş. Bunlardan biri grubun menajeri, diğeri de barda oturan adammış. Nereden nereye yani…

– Toparlamak gerekirse, iyisiyle kötüsüyle, şimdiden hafızalara kazınmış bir konser ile veda etti bize Manowar. Gerçekten özel bir sahneydi ve imkânı olan herkesin görmesi gerekirdi. Yine de, 2014’teki konserin benim için daha özel olduğunu söylemek istiyorum. Hem daha güçlü bir kadro vardı hem güzel bir sunum vardı hem de yüksek ses vardı!

– Peki bundan sonra ne olacak? “Manowar, Final Battle turnesi ile veda mı ediyor?” diye soruyorsanız, “Hayır, veda etmiyor, sadece ufak bir ara veriyor” diyebiliriz. Joey şu an bir rock operası üzerine çalışıyormuş ve haliyle böyle şeyler zaman alır. Kısa vadede olmasa da birkaç yıla yine Manowar’dan heyecan verici konser haberleri alırız diye düşünüyorum.

Mahmut Saral

Facebook Yorumları