Ahmet Tulgar ile edebiyata dair çok samimi bir röportaj gerçekleştirdik.

Merhaba, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sizi daha yakından tanımak isteyen okurlarımız için kendinizden bahsedebilir misiniz?

Sadece yazarak yaşayan biriyim. Hayatımı böyle anlamlandırıyorum. Ve hayatın yazılı halini seviyorum. Ömrümü İstanbul’da geçiriyorum. Doğma büyüme İstanbullu’yum.

Sizin siyaset bilimi ve İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi aldığınızı biliyoruz. Ardından Türk edebiyatı ile tanışmanız nasıl oldu?

‘Türk edebiyatı’ demektense ‘Türkçe edebiyat’ demeyi tercih ederim. Dünya edebiyatını yazıldığı dillerle tasnif ederim. Ben Türkçe’nin bir yazarıyım ama Almanca edebiyat geleneğine de dahil ediyorum kendimi.

Öykü, makale, deneme kitaplarınızın yanı sıra gazeteciliğe de devam ettiğinizi biliyoruz. Bunların arasında kendimi en rahat ifade ediyorum dediğiniz, diyebildiğiniz bir alan var mı?

Elbette öykü ve romanla ifade ediyorum kendimi en iyi. Ancak gazete yazılarımı da edebiyata yaklaştırırım. Kitaplaştırdığım makalelerim de edebiyatıma dahildir.

Son kitabınız “Bakmadığınız Bir Yer Kalmıştı” insanı kapağından itibaren içine alan ve de gerçekten de ummadıklarıyla karşılaştıran öykülerle dolu. Şu ana kadar almış olduğunuz tepkiler nasıl? Ummadığınız, sizi şaşırtan tepkiler aldığınız oldu mu?

Çok iyi tepkiler aldım ‘Bakmadığınız Bir Yer Kalmıştı’ kitabım için de. Ben okurlar ve eleştirmenler tarafından şımartılan bir yazarım.

Yine “Bakmadığınız Bir Yer Kalmıştı” da anlatımınız o kadar içten, samimi, şeffaf ki insan yeri geliyor Pierre’in yerine, yeri geliyor Kabzımal Ekrem’deki Fem’in, Muzaffer’in yerine geçiyor da, anlayıveriyor oradaki olup biteni, içindekini. Öykülerinizi yazarken bunu nasıl sağlıyorsunuz? Etkilendiğiniz şeyler var mı?

Kahramanlarıma şefkat duyarak yazıyorum. İnsanlığa şefkat duyarak.

Onca öykü, deneme, makale arasından kitaplarınıza isimlerini verirken nasıl, neye göre seçim yapıyorsunuz?

Bazen yazdıktan sonra uzun süre düşünuyorum, bazen yazarken karar veriyorum. Yayınevinin de önerileri oluyor tabii.

Peki, başucu kitabı ya da yazarlarım diyebileceğiniz eserler, kişiler var mı sizi şu ana kadar derinden etkileyen?

Haz alarak okuduklarım çok. Thomas Bernhard’ın hemen her yazdığını okumuşumdur herhalde. Robert Musil, Heinrich Mann da öyle.

Yazın hayatına girmek isteyen ama nasıl bir yol izleyeceğini bilmeyen, neler yapması gerektiği konusunda aklında soru işaretleri olanlara önerebileceğiniz şeyler var mı?

İnatla yazmalarını öneririm.

Yaratıcılığınızı tetikleyen unsurlar var mı peki? Özellikle yaratıcı olduğunuz saatler ya da yaratıcılığınızı arttıran mekanlar gibi…

Hayatın kendisi. Sessizlik ve bazen de hafif bir müzik sesi.

2019 senesi için bizi bekleyen sürprizler var mı peki? Yeni öykülerle, yeni denemelerle karşılaşacak mıyız?

İlk romanım Can Yayınları tarafından yeniden yayımlanıyor Haziran’da. Bir öykü kitabı ve bir roman yazıyorum. Fakat bu seneye yetişmez sanırım.

Son olarak Çerezzine okurları için neler söylemek istersiniz?

Edebiyatın dostluğunda sizinle tanışmaktan memnunum.

Çerezzine ailesi olarak tekrar teşekkür ederiz.

 

Facebook Yorumları