“Ben kimim?” sorusunun cevabı ile başlıyor insanlığın varoluşunun temeli. Dünyaya geldiğimiz ilk andan, toprağın en derinliklerindeki hüzünlü nemine ulaşana dek, parçaları birleştirmek ile geçiyor ömrümüz. Bu yapbozun birincil sorusunun temelini benliğimizin farkındalığı oluşturuyor. Kimimiz sarışın doğuyor, kimi esmer. Kimi inatçı, kimi sevecen. Kimi heteroseksüel, kimi eşcinsel. Bunlar bir tür tercih ya da seçim değil, yönelimdir. 
Bugün sosyal medyada eşcinsellik üzerine yaptığımız en küçük bir araştırmada önümüze çıkan ilgili başlıklar, “eşcinsellik terapisi, eşcinsellikten nasıl kurtulurum, eşcinsellik hastalığı” ve daha nicesidir.  Eşcinsellik olgusu kulaktan dolma bilgiler ile donatılacak kadar basit ve göreceli değildir. Bir tür hastalık değildir, hiç olmamıştır.
Türkiye’de insan olarak var olmanın zorluğunun yanı sıra eşcinsel olarak kabul görebilmek imkansızın da ötesinde bir yol izliyor. Bu sebeple eşcinsel bireyler her yıl yurdun çeşitli bölgelerinde tepkilerini ve varlıklarının kabulü için çabaları sebebiyle Onur Yürüyüşü yapıyor. Fakat son yıllarda yapılan hiçbir yürüyüş sağlıklı sonuçlanmıyor. İnsanların haklarından biri olan kabul görme ya da kabul görmek için çabalama hakkı ellerinden alınıyor. Bunun da yanı sıra can ve mal kaybına ilişkin saldırılara maruz kalıyorlar. Affedersiniz, maruz bırakılıyorlar.  

2019 Onur Yürüyüşünde İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, Onur Yürüyüşü etkinliklerini bu sene Bakırköy Miting Alanı’nda gerçekleştirme talebinde bulunmuş. Bu talep de İstanbul Valiliği tarafından reddedilmişti.
İstiklal Caddesi Mis Sokak’ta yapılan basın açıklamasında şu sözler yer alıyordu:

“Halkın huzur ve güvenliği, genel ahlak, genel sağlık gibi birbiriyle alakası olmayan kopyala yapıştır gerekçelerle yürüyüşümüzü yasaklayanlar devleti yönetemeyeceklerini bir kez daha göstermiştir. Halkın huzurunu tehdit eden yıllarca barışçıl şekilde gerçekleştirilen Onur Yürüyüşleri değil, 5 senedir onur yürüyüşlerinde halka saldıran kolluk güçleridir.
LGBTİ+’ların taleplerine kulaklarını tıkayarak, bizleri ‘yolunu kaybetmiş, tereddütlü’ bir grup gibi göstermeye çalışanlara inatla tekrar söylüyoruz: Bizler mücadelemizde kararlıyız ve ne istediğimizi çok iyi biliyoruz. Anayasa’da cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği tanınmalıdır. LGBTİ+ cinayetleri cezasız kalmamalı, failler iyi hal indirimi almamalıdır.
Eğitim, sağlık, barınma gibi en temel haklara erişimi engellenen LGBTİ+’ların hakları yasal güvenceye alınmalıdır. Taleplerimiz ne toplumun huzurunu bozan ne de güvenliği tehdit eden talepler değillerdir.
Taleplerimiz eşit yurttaşlık hakkımıza erişmek için bir sosyal hukuk devletinde olması gerekenlerdir.”

Komitenin basın açıklamasının sonrasında gazla ve plastik mermi ile müdahale edilerek çoğu insanın sağlığına tehditte bulunuldu. 
Dil, din, ırk, cinsel yönelim, köken tartışması olmadan, Ayaz Utku Karakulak’ı, Hande Kader’i, Ahmet Yıldız’ı, Nalan Bayar’ı, Muhammed Wisam Sankari’yi unutmadan sürdüğünüz bir yaşam dilerim Çerezzine ailesi ve sevenleri. Şimdilik hoşça kalın. 

Facebook Yorumları