-Ben seni tanıyorum ancak seni insanlara tanıtmak istiyorum. Bize kendinizi tanıtır mısınız?

+Ben Nevzat Kırgıç. Sağırım. Annem babam ve kız kardeşim de sağır ve son nesil olan yeğenim Ela’da sağır. Akrabalarımda da sağırlar var. Nerdeyse 5 nesildir ailemizde sağır var.

-Ne işle uğraşıyorsun peki?

+Dedemin bir dükkanı vardı orada çalışıyordum sonra 12 sene silahlarla alakalı bir kurumda çalıştım. Şu an ise TİD (Türk İşaret Dili) ve Uluslararası İşaret dili eğitimi veriyorum. TİD’i duyan bireylere, Uluslararasını sağırlara ve TİD bilen duyan bireylere öğretiyorum.

-Uluslararası İşaret Dilini, TİD iyi bilenler öğrenebilir değil mi?

+TİD bilmeyenlere Uluslararası İşaret Dili öğretmiyorum, TİD öğrenmiş, bilen kişilere öğretmeyi tercih ediyorum.

-Mimikler bu dil de önemli mi?

+Sadece mimikler değil sağır kültürü ve kafa sallama gibi hareketlerde bu dilin bir parçası. Kültürü öğrenmeden İşaret Dili öğrenen insanların kafaları karışır.

-Doğru haklısın. Bulunduğun birkaç proje ve büyük organizasyonlar gördüm. Hatta beraber çalışmışlığımız da var. Bunlar arasında seni en heyecanlandıran ve zorlandıran etkinliğin hangisiydi?

+İstanbul Teknik Üniversitesi kapsamında yapılan bir robot projesinde, sağır çocuklara yardımcı olma amacıyla yapılan robot projesinde bulundum. Ayrıca sağırlar için hayatı kolaylaştıracak bir telefon uygulaması projesi içerisindeydim. Bu uygulama biz sağırlar cümle kurarken sıkıntı yaşıyoruz, cümleyi kurduktan sonra düzeltiyor. Bizim için çok önemli diğer konular ise alarmı duyamamak, eve biri geldiğinde sağır uyuyor ise kapıyı açamamak gibi. Mesela eve hırsız girdi bu alarmın devreye girdiğinde duyamamak, gaz kaçağı yüzünden hayatını kaybeden sağırlar var. Bizden bundan yola çıkarak alarm uyarılarını titreşimli cihaza bağladık. Bir de ezan okunurken geceleri saati takip etmekten uyuyamıyoruz veya kaçırdığımızda telaşlanıyoruz. Duyan toplum bizim gibi saati takip etmek zorunda değil onlar duyduklarında rahatça gidip namaz kılabiliyorlar, bizim gibi telaşlanmıyorlar. Bu devam eden bir proje. Ve son olarak ‘Ece’. Sağır çocuklar için animasyon. Bu proje için çok heyecanlıyım. Hem sağır toplum hem de sağır çocuklar için çok önemli bir proje çünkü sağır çocuklar animasyon izlerken anlamıyorlar. Bu projede animasyon ve işaret dili ekranda eşit büyüklükte ve daha anlaşılır.

-Deaflympics’te beraber çalışmıştık. Ben kendi açımdan zorlandığımı söyleyebilirim. Seni az çok anlıyorum ama biraz bu büyük organizasyonda yaşadığın zorlukları anlatır mısın? Nasıldı?

+Büyük bir organizasyondu. 21 branşlı Sağırlar olimpiyat. SPOR, emniyet ve izmir escort hastane gibi alanlarda işaret dili eksikliği vardı. Olimpiyatlar başlamadan 6 ay önce çalışmaya başladık. Emniyette başka bir arkadaşımız eğitim verdi. Ambulansta çalışanların izinleri iptal edildi ve onlara başka bir arkadaşım eğitim verdi. Ben nerede eğitim verdim? Uluslararası işaret dili eğitimi verdim. Duyan tercüman arkadaşlarıma çevirisi konusunda yardım ettim. TİD nasıl olmalı gibi. Çok kalabalık bir ekiple çalıştık. Eğitimleri bitirdik. Evet yoğun ve zor bir dönemdi. Ancak eve döndüğümde içim burkuldu. Ailemle birlikteymişim gibi hissetmiştim orada.

-Ben de senin gibi hissettim. Okul hayatın nasıldı? Lise hayatın nasıldı? Eğitimin nasıldı? Kolay mıydı senin için zor muydu?

+Ben kendimi bildim bileli başında da söyledim sağırdım, ailemde sağır. Çok erken yaşta işaret diliyle iletişim kurmaya başladım. İşaret dilim iyiydi ancak yazı dilim kötüydü. İlkokulda pardon anaokulunu Göztepe’de okudum. Bütün çocuklar ağlıyordu ben ise ağlamıyordum. Çünkü ben işaret diline alışkındım ve konuşmaktan çekinmiyordum. Ama diğer çocuklar bir telaşlı ve korkaklardı. Kimse birbiriyle anlaşamıyordu. Sonra öğretmenimiz geldi. Öğretmenimiz iyi işaret dili bilmiyordu. Ben orda bir afalladım. Bu yüzden okuma ve yazmayı öğrenirken zayıf bir şekilde öğrendik. Sonra ortaokula geçtim. Kitabının birebir kopyasını yazmamızı istediler. Bende yazdım ancak hiçbir şey anlamadan. Sonra lise de aynı şekilde. Sonra ben kendi çabamla yazma dilinde kendimi geliştirdim. Öğretmenlerimizin İşaret dili bilmemesi iletişimde sıkıntı yaşamamıza neden oldu. Öğretmenlerimiz türkçe’de iyiydi ben ise işaret dilinde. Ben öğrenciydim ancak öğretmenlerime işaret dili öğretiyordum. Ben onlara işaret dili iyi öğretiyordum ama onlar bana zayıf bir Türkçe öğrettiler. Dünyaya bakıldığında bazı yerlerde sağır öğretmenler var. Amerika’da Gallaudet üniversitesinde öğretmenleri, akademisyenleri ve uzmanları görebilirsiniz. Türkiye’de ise yok. Bu konuyla ilgili çok üzülüyorum ben olmasını isterim. Bir arkadaşım var, ailesi sağır kendisi de sağır. Ailesi ona çok iyi türkçe’yi öğretmiş ve yazı dilinde iyi. Bende öyleyim ama bunun ilerlemesi lazım. Benim yaşım ilerledi ancak gelecek neslin buna ihtiyacı var.

-Yaşının ilerlemiş olabilir ama gelecek nesil için duyarlı olman güzel. Sana bir sorum var. Bence bu soru önemli. Sana birçok kişinin sen yapamazsın dediği bir aktiviten var mı? Kitap okumak gibi.

+Evet konuşanları çoğu kitap okuyamazsın diyor. Önemli olan yapmak ya da yapmamak değil. Niye yapmayalım ki? Sağırlar da okur. Örnek vermek istiyorum Süleyman Gök. Çok eski bir öğretmenimiz. Kendisi sağırdı. Okudu ve kendini geliştirdi. Bende yapabilirim. Kitaplar okuyorum, hikayeler, tanınmış kişilerin biyografisini okuyorum, gazete okuyorum. Duyan bireyler bizim yapamayacağımızı düşünüyor.

-Duyan toplumda böyle düşünceler var. Ben de biliyorum. Dedem tabi yaşlanmadan önce gazete okur bulmaca çözerdi. Senin gibi ve dedem gibi ya da Süleyman Hoca gibi örnekleri almaları gerekiyor sağırların. En büyük hayalinden bahseder misin?

+En büyük hayalim mi? Önceden birçok hayalim vardı ama şimdi bir tane büyük hayalim var o da ‘Ece’. Bu animasyon çocuklar için çok büyük bir avantaj. Ben çocukken bu konuda mustariptim. Bende lekeler bıraktı. Gelecek nesilde lekeler olsun istemiyorum. Teknoloji gelişti ve biz sağırlar teknolojiyle güzel bir bağ kurduk. Teknoloji ve bu animasyonla çocuklara yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Ela’nın gelecekte başarılı olacağını düşünüyorum sağır çocuk toplumu da dahil. Kimse ah benim çocuğum sağır çok üzüldüm diye düşünmesin. Teknoloji var televizyonlar var. Bununla ilgili dikkatli olunması gerekiyor sadece. Ben sağır çocuklarının başarılı olmasını istiyorum.

-Bende projenin başarılı olmasını çok isterim. Bu proje gerçekten farklı. Yaşım 20 evet ama birçok proje gördüm annem sayesinde. Birçoğunu gözlemleme fırsatım oldu. Bu bahsettiğin robot projesi için bende oradaydım birkaç kez. Bence bu gibi projeler daha fazla olması lazım.

+Robot projesi anlık patladı ve bitti. Ömürlük değildi. Bu animasyon projesi ise ömürlük. Bu titreşimli alarm sistemi de ömürlük. Bu tarz şeylerin nesilden nesille aktarılması gerekiyor.

-Evet son bahsettiğin proje gerçekten sağırların günlük hayatı kolaylaştıran şeyler. Pekâlâ ben sağır kültürünü iyi biliyorum ancak kültürü bilmeyen insanlarda çok var. Bize sağır kültürünü anlatır mısın?

+Evet, ben TİD eğitimi veriyorum demiştim. TİD eğitiminden önce sağır kültürünü anlatıyorum. Çünkü, kültürü öğrenirse dili öğrenmesi daha kolay olacaktır. Mesela mimikler bu kültürün içerisinde. Sadece işaretle olacak diye bir şey yok. Mimiksiz işaretler anlamsızlaşıyor. Ama mimikle kullanılırsa bir işaret daha anlamlı olacaktır. Mesela Üsküdar çevik kuvvete gittim. Olay inceleme, pasaport işlemleri gibi birçok bölüme gittim. Daha önceden eğitim almışlardı. İşaret dilini biliyorlar ancak sağır kültürünü bilmiyorlardı. Bende onlara sağır kültürü nedir ve nelerdir sorularını anlattım. Polisler çok şaşırdı, ‘Sağır kültürümü var?’. Evet tabi ki de var. Mesela pasaport için başvuru yapacak bir sağır. Gittiğinde karşısında ki seni alamam randevu alman lazım der. Sağırda benim bir engelli hakkım vardı hani öncelik benimdi gibi düşüncelere hatta sitemler başlayacak. Polis memuru bu kültürü bilseydi detaylı bir şekilde anlatılması gerektiğini bilirdi. Randevunuz olmadığı için sistemde görünmüyorsunuz. Randevu alsaydınız sistemde isminiz çıkardı. Mesela bir araba kazasında bir sağır aklına ilk gelen annesinin ve babasının ona dediği ‘Aman çocuğum, vah çocuğum’ gibi şeyler. Hassas olan sağır panik yapmaya başlıyor ve cümleleri zaten tam yazamıyor böylelikle duyan birey ben hallederim deyip araya girince kendine göre dolduruyor. Sonra da haklıyken haksız duruma bile düşebiliyor sağır. Trafik polisi gelmek zorunda onlar topluma hizmet ediyor işaret dili bilmek zorundalar. Mesela olan bir olaydan sonra ifade vermek için tercüman çağırmam gerekiyor. Ben tercümana masraf yapıyorum bir de hala olayın şokunu yaşıyorum. İşaret dili bilen bir polis gerçekten gerekiyor. Telefonum çalındı ifade vermem lazım zaten maddi bir kaybım var polis bir de tercüman gerektiğini söylüyor. Tamam hadi buldum aradım. Bana iki yüz elli lira para istediğini söylüyor. Ben ne yapmalıyım? Polislerin işaret dili bilmesi lazım.

-Tabi ki de polislerinde bilmesi gerekiyor ama bence orada sürekli çalışan bir tercüman daha iyi olacaktır. Ben bir polisim mesela eğitimi aldım ama seninle olan iletişim biraz eksik olacaktır. Niye çünkü dili tamamen biliyor olmayacak. Ama bir tercüman kültürü de dili de tamamen biliyor.

+Evet olması gereken bu. Mesela notere gidiyorsun. Araba alacağım tercüman çağırmamı istiyorlar. Bir de tercümanlar kendi kafalarına göre fiyat teklifi veriyor. Belli bir standartları yok. Bu hiç resmi ve doğru değil. Normal biriysen iki yüz elli. Tarlaların varsa beş yüz. Lüks arabası varsa dört yüz. Hiçbir resmi fiyat listesi yok. Sağırda kabul etmek zorunda. Zaten mülk alırken bir masraf yapıyor birde hem notere hem de tercümana para ödüyor. Duyan bireylerin masrafları bizde daha az. Noterde de işaret dilini bilen birisi olmalı.

-Bende tercümanlık yapıyorum zaman zaman. Benim duyduğum kadarıyla hem notere belli bir miktar ödüyorsunuz tercüman için hem de tercümana. Notere verdiğiniz tercüman ücreti ise tercümana verilmiyor. Bu biraz sağır toplumunu ezmek gibi oluyor bence. Bahsettiğimiz bu hem üzücü hem önemli konulardan sonra güleceğimiz bir iki soru daha soracağım ama önce tekrar söylüyorum evet bir bilgim var ancak insanlara da anlatmak gerekiyor günlük hayatta çektiğin zorluklar nelerdir?

+Günlük hayatımda pek zorluk yaşamıyorum. Tek problemim iletişim. Hastaneye giderken mesela yanlış ifade etsem ya da hiç anlamasalar yanlış tedavi uygulanacak. Bu konuda panik yaşıyorum. İletişim dışında pek sıkıntı çekmiyorum. Mesela vize almak için gittiğimde sıkıntı yaşıyorum çünkü iletişim kuramıyoruz. Böylelikle sağır oradan oraya koşuşturmaya başlıyor ve işlem uzuyor.

-Bence sen biraz avantajlısın çünkü ailende nerdeyse herkes sağır. Ama annesi babası duyan sağırlar nasıl zorluklar yaşıyor?

+Teknoloji gerçekten gelişiyor. Eskiden teknoloji bu kadar yokken, sağır çocuklar doğuyor diyorlar ki biz konuşuyoruz o sağır. Ne yapmak lazım diye düşündükten sonra çok ilgilenmemeye başlıyorlar. İfadesiz bir şekilde etrafa bakarak büyüyor çocuk. İnsanlar konuşurken o sadece izliyor. Ama okula girince bir şok yaşıyorlar. Herkes işaret dili kullanıyorken kendisi utanıp köşeye çekilmeyi tercih ediyor. Ben çok erken yaşta tanıştığım için rahatça iletişim kurabilmiştim. Daha sonra ben o sağır bireyle konuşmaya başladığımda birden beni izlemediğini aklında bir şeyler kurduğunu fark ediyorum. Bu ailesi yüzünden genelde. Alışmışlar çocuklar sadece boş dinleyip bakmaya. Ben işte bunu istemiyorum. Eğer duyan bireylerin sağır çocuğu olursa kesinlikle ebeveynlerin işaret dili öğrenmesi gerekiyor.

-Mesela sağır anne babanın duyan çocuğu işaret dili bilmek zorunda. Mesela ben sağır ailenin duyan bir çocuğuyum. Anneannem ve dedem sağır ve ben öğrenmek zorundaydım. Tam tersi duyan anne babada aynı şekilde öğrenmek zorunda. Ben nasıl yardım ediyorsam aileme senin de etmen lazım. Senin kendi evladın; kızın, oğlun.

+Doğru haklısın. Ebeveynler ne yapalım diye düşünüyor ve koklear implant yaptıralım diyorlar. Ben kötü bir şey yapıyorlar demiyorum ama o çocuk bütün acıyı çekiyor hem de ağır şekilde. Kendisini geliştirmeye çalışıyorlar. Ailesi ise masraf yapıyor ve bitiyor rahatlar. Konuşmasını istiyorlar. Bence koklear implant yapılsa bile işaret dili de öğretilmeli. Ben işe girdiğimde afallamıştım herkes konuşuyor ben bakınıyordum sadece. Herkes bana cihazını tak onu yap diyor. Gidiyorsun yaptırıyorsun uğraşıyorsun. Olmamalı böyle bir şey. Sizin de işaret dili öğrenmeniz lazım. Sen bana söylediğin için neden kendimi değiştirmeye çalışayım ki sürekli. Senin Türk İşaret Dili bilmen lazım. Bir kişi bile olsa öğrenseniz bu dili karşı tarafın ne kadar mutlu olduğunu görebilirsiniz. Benimde bir çalışma hayatım oldu. Şefime, müdürüme işaret dili öğrettim. Ama ufacık bir espri yaptığımda duyan bireylerin hepsi karınları ağrıyana kadar ya da ağlayana kadar gülüyorlar. Bu çok aşırı. Benim tiyatro yeteneğim var. Kişilerin taklitlerini yapabiliyorum. Dış görünüşünü taklit ettiğimde herkes gülmekten kopuyor. Moladayız; hadi beni yap, hadi şunu yap diyorlar yapıyorum gülüyorlar. Ben size bir şey veriyorum gülüyorsunuz, peki ya ben? Ben neredeyim? Konuşan insanların kültüründe küfür çok fazla, bana göster birkaç şey mesela. Sağır kültürü güçlü bir kültür. Bazı insanlar öğrenmek istiyor, çalışıyorlar, çabalıyorlar. Onların desteklenmesi lazım.

-Bu kadar zor ve değişik konulardan sonra şimdi biraz sağır olmanın avantajlarından bahsedelim.

+Şimdi teknolojinin geliştiğini görüyoruz. Bizim için büyük avantaj olduğunu düşünüyorum. TİD sözcükleri çabuk yayılıyor. Sözlükler çıkıyor. Çocukların erişimi de fazla. Şimdi biraz bekliyorum, projelerimiz devam ediyor çünkü. Teknoloji olmasaydı ne yapardık bilmiyorum. Mesela çocuklar tabletlerden çok oyun oynuyorlar. Sağırlara yönelik veya işaret diliyle bir oyun olabilir. Çocuklar daha hevesli oynayabilir. Örnekler çok çeşitli. Teknoloji gerçekten güçlü ve bizim için avantajlı. Teknoloji hiç olmasaydı; koklear implantı, konuşma terapilerini tercih ederlerdi. Ama şu an bu gelişmeler bizim için hayatı kolaylaştırıyor. İnternetten yemek siparişi verebiliyorum, internetten alışveriş yapabiliyorum, her şey hazır.

-Bir de şöyle bir avantajdan konuşmak istiyorum. Mesela benim anneannem bazen çok umursamaz davranabiliyor. Zaten duymadığı için ekstra bir duymamazlıktan bahsediyorum. Ya da televizyonun sesini son ses açar beni öyle uyandırır gibi.

+Biz ailecek bir apartmanda yaşıyoruz. Alt katımızda anneannem yaşıyor. Başkası yaşasaydı kesinlikle tansiyon hastası olurdu. Sağır kültürünü bildiği için yere ayak sürtmelerimiz, horlamalarımız gibi gibi anneannem hiçbir şey demiyor. Allah ona sabır versin. Bazen televizyonun sesi açık kalıyor. Mesela komşumuzun çocuğu bizim eve oyun oynamaya geldi. Sesi sonuna kadar açmış. Ben zaten farkında değilim. Çocuk gittikten sonra bile televizyonun sesi kısılmamış son seste duruyor. Arada birkaç gün geçti. Bir diğer komşumuz olan akrabamız sesten rahatsız olmaya başlamış. Geldi kapıyı çaldı. ‘Biraz sesi kısın’ dedi. Ben ‘Televizyonu kapatayım mı? Siz zaten 365 gün konuşuyorsunuz. Biz iki gün ses çıkarmışız hemen kapatın diyorsun. Siz de kapatın o zaman.’ dedim. Böylece konu kapandı. Sonra normal yaşantımız da yaptığımız şeyleri yapmaya devam ettik. Onlar da bir şey demedi.

-Benim ailemde o şekilde. Dedem sürekli ayaklarını sürüp yürür, kapakları ve kapıları sert kapatır şapırdatarak yemek yer gibi.

+Tabi biz de ki gibi. Ailecek yemek yerken rahat oluyoruz. İşe girdiğim zaman, öğlen yemeğinde kocaman bir masada oturuyoruz. Ben yemek yemeye başladım. Diğer arkadaşlarım gülmeye başladı. Yanımda ki arkadaşım beni dürttü ve ağzımı şapırdatmadan yemem gerektiğini söyledi. Bende şaşırdım ilk. Sonra tabağa vura vura yemeğe başlamışım tabi herkes dönmedi ama yanımda ki arkadaşım yine beni uyardı. Ben farkında değilim tabi ailemde alışmışım, böyle büyümüşüm. Sonra aklıma geldi, biz lokantada yemek yerken herkes bize dönüp bakarlardı. Arkadaşımda uyarınca kafama dank etti. Sonra herkes beni kendi halime bıraktılar. Bir de anneannem beni bilir, o büyüttü zaten. Sağır kültürü hakkında her şeyi bilir. Yaşlandıkça işaret dilini unutmaya başladı. Bana önemli bir şey anlatırken ya da benimle konuşurken kısa kesmek için sürekli ‘anladım’ diyorum. Sonra sorar ‘anladın mı?’ diye. Eğer anlamadım dersem abartılı bir şekilde tekrar anlatmaya çalışıyor, bende uzatmasın diye kısa kesiyorum. Dayım da mesela bir şeylerle uğraşıyor ve benimle konuşuyor. Sonra ben ‘anladım’ deyince tuhaf bakıyor. Genelde yaptığım bir şey kulak asmamak. Eğer önemliyse konuştuklarını anlıyorum ama ağır bir şeyse ‘anladım’ deyip konuyu kapatıyorum.

-Anneannemde böyle şeyler çok yapar. Fark ettiğim kadarıyla sağırların çoğunluğunda böyle bir şey var. Şimdi son soruya geldik. Kendince komik olduğunu düşündüğün bir anıyı bizimle paylaşır mısın?

+Maltepe’ bir arkadaşımı ziyarete gittim. Playstation 4’te futbol maçı oynuyorduk. Kaybeden yemek ısmarlayacaktı. Çok komik bir anım bu bana göre. Oynamaya başladık ve sağır arkadaşım kaybetti. Yemek ısmarlayacağı için arkadaşımın morali bozuldu. İnternetten yemek siparişi verdik, motorla getirdiler sonra kapı ışığı yandı gittim kapıyı açtım. Yemeği getiren kişi konuşan biriydi. Her şeyi getirmiş. Evde ki herkes sağır olunca, konuşmalar hareketli, kurye bizi izlerken kafası karıştı ve sessiz olduğumuza baktı. Sonra kendi dilimizde kredi kartı yaptık ve beklemesini rica ettik. Kuryenin bir şeyden rahatsız olduğunu belliydi. Sonra kurye ödemeyi almadan kaçar gibi gitti. Arkadaşım kartı aldı gitti bir baktı kurye yok. Camdan motoruna binip gittiğini gördük. Sonra herhalde bir şey unuttu geri gelir diye düşündük. Gece oldu saatler geçti geri gelmedi. Bizimde kafamız karıştı sonra aklımıza geldi. İşaret dilinde kredi kartı; bir şeyi kesiyormuş gibi yapılıyor herhalde kurye bizim onu keseceğimizi sandı ve korkup kaçtı. Sonra zaten gülmekten koptuk. Bedava yemek yemiş olduk. Hesabı ödeyecek sağır arkadaşım kaybetti diye üzülürken yemek bedava geldi. Gülmekten kopmuştuk gerçekten.

-Benimle buluştuğun ve her şey için teşekkür ederim.

+Asıl ben bu röportaj için çok teşekkür ederim.

Ayça Aybuke KURT

Facebook Yorumları