Bir kitap nasıl “Farklı” olabilir ki dersiniz düşününce ya da ne kadar “Farklı” olabilir? Bu sorunun cevabını elimde tutmuş olduğum “Ben ve Ötekiler” ile verebilirim kendimce… Doğrusunu söylemek gerekirse ilk dikkatimi çeken kitabın kapağı oldu; adeta “bam” diye bir şey oldu görünce. Bir “Ben”i ve de diğer “Ötekiler”i daha nasıl anlatabilirdi bir kapak bilemiyorum. Ardından her zaman olduğu gibi arka kapak yazısı geldi; arka kapakta yazan “Daha ilk sayfalardan su gibi akmaya başlayan… / Sürükleyici bir deneyim gibi…” sözlere inanıp inanmama arasında gidip geldim doğrusu ancak bir yandan da merak galip geldi ve başladım okumaya… 🙂

İlk sayfalarda “Bu da nedir böyle?!” diye anlamlandıramadığım öykülerle, daha doğrusu ya da ötesi öykücüklerle, anlatılarla karşılaştım. Bir tarafım nedir diye anlam koymaya çabalarken diğer tarafım boşver dercesine el ediyordu bana ama işte karşı konulamaz merak duygusu yine galip gelmeyi başardı ve devam dedi, okumaya devam et bakalım neler bekliyor seni. Okudukça, sayfalar ilerleyip anlatıların içine karıştıkça itiraf etmem gerekirse sevmeye başladım… 🙂 Nasıl desem, belki de tam tarifi yok ama daha önce sizlere dediğim gibi “farklı” geldi en başta bana… Farklı, böyle hiç ummadığınız anda insana “bam, bam!” diye ateş eden öyküler/anlatılar/denemeler çıktı karşıma.

Denemelere, öykülere, anlatılara tekrar gelecek  olursam, öncelikle söylemek isterim ki evet, birazcık argo ve küfür barındırıyor bazıları. Hoş, argo dediğimiz şey de hayatın içinde yok mu zaten? Bir gerçeğimiz de onlar değil mi? Yine de argonun her öyküye yakışacağını düşünmeyen ben, bu kez hiç de rahatsız olmadım. Çünkü o kadar yerli yerinde, o kadar uygun kullanılmış ki zaten başka türlü anlatmak orada mümkün olmazdı. Onun dışında dediğim gibi mesela bir sevdalıya yazılmış zannettiğiniz bir öykü pat bakıyorsunuz anne/anneler için yazılmış olarak çıkıveriyor ya da öykülerin sonundaki notlarda/dipnotlarda bir de bakıyorsunuz ki belki de hiç yaşanmadı, hiç yazılmadı o anlar… Böylesi kroşe vuruyor işte size bu anlatılar… Ayrıca öyle bir dille yazılmış ki yazar kendisini mi anlatıyor, çok sevdiği birisini mi, yaratılmış, yazılmış bir karakteri mi anlayamıyorsunuz, bu da anlatıların bir diğer “farklı” yönü bence…

Kısacası söylemek gerekirse hiç ummadığım bir şekilde bir ilk kitap, bir yazar çıktı karşıma; “Ali Can / Ben ve Ötekiler”. Siz de benim gibi ummadık taşın başınızı yarmanızı istiyorsanız (bu atasözünün çok yakışacağını düşündüm 🙂 ) Dorlion Yayınları tarafından yayımlanmış olan “Ben ve Ötekiler”i mutlaka okuyun derim.

Şimdiden herkese keyifli okumalar dileğiyle…

Sevgiler…

Facebook Yorumları