Bolt Pilot hakkında bir iki kelam etmek isterim sayın çerez tabağının sakinleri. Film hakkında oldukça olumlu görüşlerim olmasına rağmen kafamdaki kıskaçlarım yoğun şekilde çalıştığı için bunları söylemek farz oldu. Biraz eleştiri her zaman güzeldir.
Popüler olan ve popüler edilen her şeye karşıyım. Bold Pilot’ da bunlardan biri aslında. Benim at yarışı tarihim aslında Turbo ile başlar. Üniversite dönemlerimizde 3 lü ganyanlarla yemek yediğimiz dönemde Turbo bizi açlıktan kurtarırdı. Ama bu işle uğraşan arkadaşlar ve büyükler genelde Yavuzhan efsanesinden bahsedeceklerdir. Tüm ganyan bayilerinde resmi olan attır Yavuzhan. Teknik detaylara girmeden ihtiyaç molanızı bölmeden rahatsızlığıma geri dönersek konu ne oldu da bu kadar büyüdü bir at bu kadar popüler oldu? Pazarlama dehası olacak şekilde aklımıza kazınan sürekli bizi dürten bir reklam kampanyasının içinde bulduk kendimizi. “Bolt Pilot geliyor. En dış kulvardan…” hepimizin aklına kazınmış cümlelerdeki ata verdiğimiz isim farklı olsa da boşlukları dolduruyordu. Aslında bakarsanız Türkiye’ nin sadece % 5 lik kısmının at yarışı müdavimi olduğunu bunların ise sadece % 40 kadarının hipodroma gittiğini biliyoruz, baktığımızda geri kalanının içinde bolt pilot yarışı hatırladığını iddia eden 97 doğumlular olması gerçekten konunun nerelere vardığını anlatıyor.
Türkiye’ de at yarışı tarihi 19. Yüzyılın başlarına dayanmaktadır. İşin büyük ganyan taraflarını es geçer isek bu spor aslında zenginlerin sporudur. At yarışlarına en yoğun rağbetin yaşandığı dönem cumhuriyetin ilk yıllarıdır. Baktığımızda izleyici açısından oldukça kaliteli bir dönemdir. Gelenler bürokratlar olduğu için bir nevi o zamanın kırmızı halısı sayılabilir. 60 ve 70 li yıllarda hipodromlar daha çok eğlence amaçlı kullanılmış olsa da 80’lerden sonra büyük değişim ile beraber kısa yoldan köşe dönmeye meraklı üç kağıtçı dayı tipler tarafından ziyaret edilmiş at yarışı ve ganyan bayii kültürü gelişimi burada başlamıştır. Hikayenin esas büyük kısmı buradadır. Ortada dönen para miktarı arttıkça mafyalaşma ve hile kültürü artmaya başlamıştır. Gayrı resmi bahisler, ofisler vb. yapılanmalar bu döneme denk gelecektir. %300 lü enflasyonların etkisiyle işsizliğin %45 leri vurduğu dönemde iş arama dönemleri hep ganyan bayilerinde sonuçlanmıştır. Bizim benimsediğimiz ganyancı dayı tipleri bu dönemde doğmuştur.
Her türlü üç kağıtçı tiplemeye rağmen sezonda yapılan büyük yarışların hepsine katılan zengin zümre asla değişmemiştir. Bunlar günün popüler deyimi ile ülkenin kaymağını yiyen kesim olarak adlandırılabilir. Aslında bürokratların torunları, çocukları, at sahipleri ve aileleridir. 2000’ler ile türk atçılığı kabuk değiştirmeye başlamıştır. Yükselen kurlar haraları zorlamaya başlamış ve atçılık daha da pahalı hale gelmiştir. Sermayenin belirgin bir şekilde el değiştirmeye başlaması atçılık ile uğraşan kesimin azalmasına sebep olmuştur. Tahmin edersiniz ki kültürel bir faaliyet olarak adlandıracağımız bu uğraş yavaş yavaş popüler kültürün etkisiyle gözden kaybolmuş hipodoroma giden kişi sayıları oldukça düşmüştür. Devlet eliyle yayınlanan yayınlar ihale ile özel sektöre verilmiş yeni bir rant sistemi için kollar sıvanmış ama sahte genişlikte kaybolan insanlar daha çok(?) farklı spor dallarına yönelmişlerdi.
Ah Turbo ah.. Ben turbo ile bu dönemde aç bir öğrenci iken tanışmıştım 2009 yılıydı arkadaşlarımın evinde aç bir şekilde oturuyordum ve yarış bülteninden at seçip yarış izliyorduk. Karnımızı doyurmanın yolu üçlü ganyandan geçiyordu. Benim ise ne galoplarla ne ganyanlarla işim vardı o ana kadar. İlk kuponumuzu oluştururken ismi yüzünden Turbo’ yu seçmiştim. Sonrasında ise bizi hiç yanıltmadı dersem ayıp ederim ama o kazandırdığı gün gibi hiç aç kalmamıştım. Burada vahşi kapitalizm Turbo’ yu yarışamaz hale getirene kadar koşturmuş ve haddinden fazla yarışa katılan Turbo yarışamayacak duruma gelip jübilesini yapmıştı. Sevgisizlik para hırsı ile birleşmişti döneme uygun olarak. Turbo yarışlardan çekildiğinde damızlık olarak yaşayacağını duymuştum. En azından karı kız konusunda mutlu olacaktı ama para hırsı gözünü kör etmiş insanoğlu onu bu konuda da rahat bırakmamış ve bir iki sene içinde Turbo’nun ölüm haberini almıştık. Yani Turbo, Johny Guitar, Yavuzhan … At yarışı tarihine kazınan ama reklamlarda ya da filmlerde yer almadıkları için anılmayan atlar. Oysa hepsi Bolt Pilot kadar başarılı olmuş ama yanlış zamanda ünlü olmuş atlar olarak hafızalarımıza kazınamadılar.
Eğer birisi size Bolt Pilot’ tan bahsederse sadece gülümseyin ve ona Turbo’ yu tanıyıp tanımadığını sorun sayın karmaşık çerezlerim. Enflasyonun insanlık ile beraber düştüğü çağlara tanıklık yapmış olup olmadığını anlarsınız en kötüsü.
Ganyanınızın bol olması dileğiyle değerli çerezler.

Facebook Yorumları