Bu dağlar ne zamandır burda? doruklarına bakamazsın yüksek… çok yüksek. bakmaya çalışırsan başın döner.. yüksek olduğundan mı? yoksa aç susuz, yağmur çamur altı gündür yürüyoruz ondan mı? önümde Hüseyin var arkamda Sinan… altı gündür bu adamın sırtını görüyorum. büyük ihtimalle arkamdaki de benim sırtımı.. bir patikadayız.. koyun gibi sıralanmışız.. nereye gidiyoruz.??bilmiyoruz… kocaman ve şekilsiz hatta kambur bu sırtı görüyorum artık sadece.. onu kaybetmek benim sonum olur. bir timin içindeyim.. kol koparsa mahvoluruz… arada kol geriden sayar komutanın komutuyla. kol geriden say..!!!!!!! en arkadaki adam başlar…. 1 ikinci adam… 2 üçüncü adam üç… 24. adam 24 der ve bağırır kol tamam… ilk adam bağırır.. kol tamam!! ve herkes bir birine bağırır kol tam!!!.. kol tamam diye seviniriz.. ne eksik ne fazla.. koparsa kol çok zordur bulmak geceleri yolunu…. dağın içini arap saçı gibi saran diğer patikalara sapıverirsin.. ve kaybolursun nerede olduğunu ve nereye gittiğini bilmediğin dağlarda.. bu kambur sırt o yüzden önemli ve onun varlığı…. bu kambur adam üstündeki üniformaya hala yabancı bunca aydır içindeyken.. gömlek güzel durmuyor.. kafasındaki kep ben bu kafaya ait değilim der gibi.. ama o oralı değil.. ve kan ter için de yürüyor… yükü çok ağır.. makineli tüfek taşıyor.. aşağı yukarı sırtındaki yük bir çimento torbası taşımak demek…. altı gündür yürüyoruz.. hiç uyuyamadık yağmurda.. herşeyi denedik, birbirimize sarıldık mevzide.. hem de homofobik olduğumuz halde.. o kadar soğuk ki.. mevzide kimde uyuyamadı.. hayvan adam Osman hariç.. o uyur.. her yerde uyur.. onu da biz uyandırırız.. çünkü horlar.. sadece iki üç saat saat sonra yine patikadayız.. bu patika hep vardı.. mayın olmaz diye umarak yürüyoruz…. arada bu patikayı herkes kullanıyor mayınlamazlar yaaa.. diye rahatlatıyoruz birbirimizi.. işte yine yürüyoruz.. ve bu daha iyi… üşümüyoruz en azından.. ayaklarım artık vücudumun bir parçası değil.. iki gün evvel acıyordu.. artık hissetmiyoruz. o yüzden yürümem gerek.. bayılmamalıyım… bu adamın sırtını kaybetmemem gerek.. onun adı Hüseyin.. Sivas’ın köylerinden.. hayvancılık yapar.. askerlik dışında pek çıkmamış köyünden.. çok dayanıklı.. yapılı ve iri.. ve kambur… ama dayanıklı.. iri ama çok biçimli değil.. hatta kendine has bir yürüyüşü var.. yaşlı gibi.. bazı insanlar hiç genç olmazlar.. ama hiç.. işte Hüseyin de öyle.. doğmuş büyümüş ve yaşlı olmuş… konuşması bana köydeki dedemi hatırlatıyor.. onu yaşıtım gibi göremiyorum. Hüseyin aslında asker olamayacak kadar yufka yürekli.. herşeyini biliyorum.. çünkü mektuplarını ben yazıyorum.. hani o klasik mektuplar vardır.. mektumuba başlamadan önce diye başlayan.. emicemin bibimin ellerin den öperim.. selam eder hatırlarını sorarım.. diye devam eden.. abim iyi mi? selam eder ellerinden öperim. vs vs bitmeyen soruları bolca ,sıkıcı hep aynı ,aynı ,aynı ve aynı olan … tam iki sayfa… öldür beni tarzı diyordum buna.. ama Hüseyin çok iyi biriydi.. hani laf olsun diye değil.. devrecilik yapmaz.. bölükteki dedikodu ve entrikalara karışmaz.. çoraplarını diker .üniformasını diker. kendisininkini ve arkadaşlarınınkini… askere gelmeden askeri dükkandan aldığı bissürü renkli ip ve iğne çeşitleri olan plastik dikiş kutusunun üstüne titrer.. malına sahip çıkar.. hayvanları sever.. mektubunda ineklerinin halını hatırını ismiyle sorduğundan biliyorum. nasıl olur bir insan böyle iyi olur? kavga hiç etmedi. bir yumrukta yıkacağı tiplere uymadı.. ona laf atanlara güldü.. geçti… onca aydır birlikteyiz.. hamurunda hiç bir kötülük yok.. belli ki ailesi çok sevmiş ve güzel büyümüş.. bizim gibi hayatın piçliklerinden haberi yok.. o yüzden ona kıyamıyoruz.. bir arada olması normal şartlarda imkansız üç insan buradayız…. ben, Hüseyin, Sinan.. ve altı gündür birbirimizin sırtına bakarak yürüyoruz.. nereye, neden gittiğimizi bilmeden.. bu dağlar ne zamandır burda?

 

Facebook Yorumları