Merhaba sevgili okurlar 2. bölümle tekrar birlikteyiz. Bu bölümde İğneada/Demirköy rotalı yürüyüşümüzü ayrıntılarıyla sizle paylaşacağım. İğneada, Istranca Dağlarının kuzey eteklerinin Karadeniz ile birleştiği noktada yer alması ve Bulgaristan sınırına yakınlığıyla da bilinmektedir. Tarihte adi Trakların bir kolu olan Tinlerin yaşadığı yer olduğundan Tinyas adıyla anılırmış. Şu anki ismiyse İğneada’nın Karadeniz’e uzanan burnunun bir iğneye benzediğindendir. Bir başka rivayet de burayı fetheden komutanın adının İnebey olması ve İneada olarak anılmış olması ve daha sonra İğneada olarak değişime uğradığı yönündedir. Yörenin ormanlarında gürgen, kayın ve meşe ağaçları yoğunluktadır. Özellikle meşe ağaçları yüksek kalori içerdiğinden odun kömürü olarak köylü tarafından geçim kaynağı olarak değerlendirilmiştir.Osmanlı döneminde de aynı nedenden ilk savunma sanayinin kurulduğu bölgelerden biri olmuştur. Hatta 1453’te İstanbul surlarını döven topların burada kurulan dökümhanede üretildiğini söyleyebiliriz.

Yaz aylarında turistik talep fazla olduğu için yazları nüfus artışı görülmektedir. İğneada termik santral ve nükleer santral projeleriyle de anılmıştır. Bu projeler kuru ormandan denize kadar 6 ekosistemin sayıldığı, 600 tür bitki, denizde 25, tatlı suda 30-35 balık türü, 50 tür memeli, 30 tür sürüngen ve 250 kuş türünün yer alması vesilesiyle içerdiği biyolojik zenginlik apaçık ortadayken canlı yaşamı için ciddi tehdit barındırmaktadır. Bu zengin biyolojik çeşitlilikle longoz ormanları yağmur ormanlarıyla da benzerlik göstermektedir. Olası bir termik santrale taşınacak kömürün yüksek tonajlı gemilerin yanaşması için yapılacak iskele de deniz hayatını tehlikeye sokacaktır. Ayrıca Kanal İstanbul projesinin de Istrancalar’da yer alan Terkos gölüne yakınlığıyla gölü tahrip edebileceği ihtimali de aşikardır.

Üniversitemizin aralarına yeni katıldığım Doğal Yaşam Topluluğunun düzenlediği bu yürüyüş için sabahın erken saatlerinde topluluk üyeleriyle üniversite önünde buluştuk ve otobüsle İğneada’nın bulunduğu Kırklareli ilinin Demirköy ilçesine yola çıktık. Yolculuk sırasında bizlere sandviçler ve içecekler de topluluğumuz tarafından servis edildi. Ayrıca arzu edene vegan sandviç tercihi de sunuldu. Bu benim oldukça hoşuma giden bir ayrıntıydı vegan hassasiyeti duyan arkadaşların düşünülmesi bakımından. Ben oldukça heyecanlı ve istekliydim. İğneada’yı yakından tanımak istiyordum. Sabırsızlıkla yolculuğumuzun bitmesini bekliyordum. Vaktimi müzik dinleyerek ve arkadaşlarımla sohbet ederek geçirdim. İğneada’ya vardığımızda adını sonradan öğrendiğim Hamam Gölü yakınlarında araçlarımızdan indik ve üniversitemizin orada kamp yapan Dağcılık Topluluğuyla buluştuk. Onların bize rehberlik ederek katılacağı yürüyüşümüze başladık.

Artık İğneada’da yer alan ve örneklerine nadir rastlanan longoz ormanlarının derinliklerinde kaybolmaya hazırdık. Hamam gölü çevresini dolaşarak başladığımız yürüyüşle ormanın içine hareket etmeye başlamıştık. Ve subasar ormanlarda yer aldığımız için bir çok dere geçişi yaptık. Bu dere geçişlerinde yüzlerce kurbağa görebildiğimi söyleyebilirim. Onlara bu kadar yakın olmak güzel hissettiriyordu. İlerleyen parkurlarda kaplumbağalara da rastladığımız oldu. Ufak bir tırmanıştan sonra inişe geçtik. Ve deniz kıyısına uzun bir kumula giriş yaptık. Burası saklı cennet adı ile de anılıyordu. Sırasıyla orman, göl, kumul ve denizi bir çok coğrafi özelliği bir arada görmemizle büyülenmiştik. Deniz ayaklarımızın altındaydı. Burada biraz mola verdik ve ardından İğneada merkezine, yerleşim yerine doğru harekete geçtik. Önümüzde uzun bir su birikintisi vardı. Grubun bir kısmı gözlerini karartarak ve ıslanmayı göze alarak suya girdi, bir diğer grup ise daha kolay bir yolu seçti. Ben suya giren gruptaydım, dize kadar suya girip ıslanmıştım. Yedek çoraplarımı yanıma aldığım için bu kararı vermiştim, hiç de pişman değildim oldukça zevkliydi. Zorluklar daha da güzel kılıyordu benim için yürüyüşü. İki grup birleşip yerleşim yerine vardık.

Araçlarımız ulaştığımız yerleşim yerinde bizi hazır bekliyordu. Serbest bir zaman aralığı tanınarak 1 saat sonra buluşmak üzere sözleşildi. Ve ben bu süre zarfında veterinerlik son sınıftaki arkadaşların davetiyle sahilde sohbet edip dinlenerek vakit geçirdim. 1 saat sonra araçlara binip dönüş yoluna çıktık. Dönüş yolunda otobüs teybinden yükselen oyun havalarıyla da eğlenmeyi unutmadık. Sevgili okurlar böylece bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız, umarım okurken memnun kalmışsınızdır. Yeni bölümlerde görüşmek üzere, Hoşça kalın, doğayla kalın…

Polat Siper

Facebook Yorumları