Duygular, duygularımız… Kimi kez incinen, kimi kez kırılan, bazen sevinçle dolan, bazen hüzün içinde boğulan duygularımız… Peki, çözülür mü duyguların anatomisi? Anlamak, anlayabilmek mümkün müdür onları? Belki evet, belki hayır, aslına bakarsak koca bir muamma diye cevaplandırırız. Ancak Ahmet Tulgar, bunu öyle güzel, öyle etkili başarıyor ki, bize de okumak ve de onları anlamaktan başka bir şey kalmıyor.

Kimi kez bir “Zulüm Haritası”nı çıkarıyor bizlere Ahmet Tulgar “Duygusal Anatomisi”nde… Bazense “Japone Kollu Elbise”si ile camda bekleyen bir kadının duygularına şahitlik ediyoruz usulca… Zaman zaman ise kurulan “Halk Mahkemesi”nde yargılanmayı ve cezamıza razı olmayı bekliyoruz.

Kısacık ama etkili öykülerle dolu “Duygusal Anatomi”. Ahmet Tulgar’ın yine o bilindik üslubu, insanı ta içten, derinden bir yerlerden etkileyen üslubu hissediliyor bütün öykülerde ve de sizi fark etmeksizin sarıveriyor bu birbirinden etkileyici öyküler. Bir bakıyorsunuz kendinizi minibüste yolculuk yapan o adamın yerinde buluyorsunuz mesela ya da bahçıvan ile var olmayan sevgisini bulmaya çalışan kadın gibi hissediyor, belki size ters bile gelse bazı şeyler, onları anlayıveriyorsunuz… Çünkü öyle etkili, öyle bizden bu öyküler…

Ahmet Tulgar’dan “Bakmadığınız Bir Yer Kalmıştı”dan sonra okuduğum ikinci öykü kitabı oldu “Duygusal Anatomi” ve tanışıklığımın burada kalmayacağı kesin… Daha ilk öyküden beni sarıp sarmaladı “Duygusal Anatomi” de… Siz de içimizden birilerinin hayatlarına eşlik etmek, onları hissetmek ve de daha da ötesi anlamak istiyorsanız bu güzel, daha doğrusu güzelden ziyade etkileyici öykülerle bir an önce buluşun derim.

Facebook Yorumları