1978 yılında İstanbul Bahçelievler’de dünyaya gelmiş bir çocuk olarak şunu söyleyebilirim. Bahçelievler’de 80’lerin ortalarından ve 90 başlarından itibaren gözlemlerime dayanarak
rock müziğin evveliyatında eniştem Soner Yazgan’ın Erenköy’deki evi adeta bir okul gibiydi. Şunu söyleyebilirim ki orada birçok sanatçıyı kaset ve plaktan dinleme imkanım oldu. Gerçi ben
kendi evimizde de plak dinliyordum ama senelerce bizim evde pikap olmasına karşın eniştemin evinde gerek Erenköy’de gerekse sonradan iş için gittiği Kastamonu Abana’da ki evinde hep Edip
Akbayram, Barış Manço, Cem Karaca, Fikret Kızılok ve Üç Hürel sonrasında Zülfü Livaneli, Selda Bağcan gibi Anadolu Pop akımının ünlü grupları ve isimleri dinlenirdi.

Tabi bunların akabinde Attila Atasoy da dinlenirdi. İlk kez Edip Akbayram ‘Nice Yıllara Gülüm’ 1982 tarihli LP’sini orada görmüştüm ve dinlemiştim yaşım 4 falandı. Sonra Barış Manço ‘Sözüm Meclisten Dışarı’ LP’si ve akabinde Cem Karaca ‘Yoksulluk Kader Olamaz’ LP’si, bir adet ‘Dual Pikap’ entegre edilmiş ‘Fisher’ marka radyo ve kaset çalarlı teyp ile. Ve Yıllar içinde bu LP’lere kaset olarak sahip oldum Bakırköy’de Tınaztepe Pasajında bir plakçıda onları kasete çektirerek… Eniştemin albümünde bir fotoğraf vardı çok can alıcı. Tabi o zamana kadar bilmediğim birçok şeyi onun sayesinde öğrendim.

Kurtalan Ekspres’ten Bahadır Akkuzu ile gitar çaldığı zaman çekilmiş fotoğrafını gördüğümde sordum “Bu kim?” diye. Bahadır Akkuzu dedi Kurtalan Ekspresin gitarcısı… Zamanında ben onunla çok müzik yaptım dedi. Müzik yaptım ama babam üniversite okumamı istediği için profesyonel olamadan bıraktım, elektrik mühendisi oldum dedi. Düşünsene Bahadır Akkuzu benim arkadaşım olacak birlikte müzik yapacağız ama ben müzisyenliği değil okulu seçeceğim babam istedi diye… Kendisi elektrik mühendisidir ve kulaktan gitar çalmayı kendi başına öğrenmiştir… Neyse kısaca müzikte benim şekillenmem bir parça bu olaylar neticesinde olmuştur.

Bahçelievlere geri dönecek olursak oturduğumuz apartmanda zemin katta oturan komşumuzun büyük oğlu Günhan ağabey vardı o da pikaptan plak dinlerdi ama o genelde yabancı ağırlıklı dinlerdi. Ben Soner eniştemde Deep Purple dinlemiştim, Günhan ağabeyde de Metallica, Manowar, Iron Maiden. Tabi bu arada ablam da Bon Jovi, Europe, A-Ha falan dinlerdi. Lafı şuraya getirmek istiyorum bunları ben zamanında ya plaktan ya da kasetten dinledim. CD ise bizim eve 1990 yılında Pioneer marka deck müzik seti geldiğinde ilk olarak UB40 ve Enrico Macias CD’leri satın alındıktan sonra girmişti… Ve değişik bir sound’du bu. Ne plağa benziyordu ne de kasete… Ama şu bir gerçek ki yıllar sonra bile hala en iyi ses önce plak sonra kasettir çünkü analog sestir ve dijital değildir…

Şu an 2019 yılına geldik elimde birçok yerli ve yabancı grubun albümü var bir kısmı CD bir kısmı kaset bir kısmı da plak… Bazı insanlar 1990’larda plaktan kasete geçiş yapmıştı ve ellerindeki pikap ve plakları ıskartaya çıktı… Nasıl 2000’lerin bir yarısından sonra kaset ve kaset çalarlar ıskartaya çıktıysa onun gibi. Kimse düşünemedi ve elden çıkardı bütün bunları ve CD ye geçiş yaptı, sonra ne mi oldu? Plak ve pikaplarını elden çıkaran kişiler bugün bilseydim yeniden popüler olacağını elden çıkarmazdım dediler. Birçoğu yeniden geri toplamaya pikap alıp plak dinlemeye başladı… Ve bu olay aldı başını gitti sonra 2000’lerin bir yarısında teyplerini satan kasetlerini verenlerde şu ara plaklarını ve pikaplarını elden çıkaranlar ile kafa kafaya gidiyor. CD hiç güncelliğini kaybetmedi sadece MP3 piyasaya girdiğinde kopya CD furyası aldı başını gitti sadece.

Ben 3 koldan müzik dinlemeye devam edenlerdenim. Plak ve kaset ilk göz ağrım ama CD’yi de dinliyorum… Müzik tarzımı Rock diye, Anadolu Pop ya da Türkçe Pop Yabancı Pop diye sınırlamayacağım… Çünkü içinde World Müzik de var misal Okay Temiz- Zakir Hüseyin ya da bir Şanar Yurdatapan Dün Bugün Yarın… Ya da bir Santana ya da Objektif, yeri gelir Vivaldi yeri gelir Bach. Kısaca şunu demek istiyorum… Eskiden birçok şey kısıtlı imkanlar ile yapılırken, şimdilerde her şey çok kolay yapılıyor… Müziğe ulaşmak çok kolay oldu hele ki sanatçılara ulaşmak onlarla tanışmak sohbet etmek bunlar eskiye oranla çok daha kolay. Bir yabancı grubun ülkemize gelmesi ülkemizde konserler vermesi eskiden daha zor iken şimdilerde daha kolay… Eskiden zor olan şeylere şimdi daha kolay ulaştığımız için de ne oluyor kıymet çok bilinmiyor…

Lafı şuraya getirmek istiyorum… Ülkemizde de güzel şeyler yapılıyor. Mesela 2015 yılında Whisky ile Devil konseri verildi. Arkasından Akbaba grubu konser verecekti ama olmadı… Yakınlarda Rampage grubu konser verecek, 2000 yılında İtalyan kültür merkezinde verilen Gökalp Baykal konseri. 2010 yılında Garaj İstanbul’da Ustalara Saygı Anapop etkinliği yapılmıştı 1995 yılında hatırladığım ve gittiğim bir dizi Kadıköy ve Bakırköylü grup ve sanatçıların çıktığı Ataköy Yunus Emre Konseri ve ondan 1 yıl kadar önce Leventte yapılan Death Metal Festivali ve ondan daha gerilere gidersek sinemalarda verilen konserler sonra kapsamı daraltılarak Taksim’de barlarda verilen yerli grupların katıldığı bir çok konserler liselerde yapılan etkinlikler üniversitelerde yapılanlar tabi rock müzik üzerine panaller söyleşiler imza günleri… Ve birçok grup ve müzisyen… Yazar ve çizerler benim hayatıma çok şeyler kattı. Bugünkü müzik yelpazem çok geniş olduğu için sadece rock üzerine yazdım ama birçok konser daha sayabiliriz ya da etkinlik. Şimdi çevreme baktığımda ve gözlemlediğimde hep eskilere bir dönüş var zaten eskiler hiç eskimedi ki…

Takas Pazarı yeni bir etkinlik olmasına rağmen orada satılan müzik adına CD, kaset ve plaklar hep naftalin kokuyor çünkü zamanında bir evde bangır bangır dinlenen kaset, CD ve plaklar onlar. Zaman ne kadar ileriye doğru akarsa aksın bir çoğumuz hala Yak Bizi diye haykırıyor ya da Şizofreni Yolları şarkısını söylüyor… Bazılarımız o yıllarda yaşamasa bile o yılların müziklerini bir şekilde buluyor, dinliyor onlara yeni kaset kapakları yapıyor… O yıllara öykünenler benden de bir  Tuncay Zigaloğlu çıkar mı diyor ve bateri çalıyor, kimisi Yavuz Çetin gibi gitar çalamasa bile onun izinden gitar öğrenmeye çalışıyor… Kimisi iyi bir dinleyici kimisi iyi bir okur kimisi iyi bir yazar kimisi DJ hep bir şekilde müzik var hayatlarında. Çünkü önlerindeki örnekler çok sağlam. Misal Asafated Tanju bugün bir efsane yaşayan bir değer. Nejat Tekdal önce Kurtalan’da sonra Devil’de klavye çalmış. Alpay Şalt desen davulun üstünde adeta devleşen bir baterist. Geçmişten günümüze gelen bunca önemli ismin var olduğu ve hala birilerine ilham verdiği onları da müzik camiasına kazandırdığını hesaba katarsak bu işten para kazanılır ya da kazanılmaz o ayrı zaten sevmeden bu iş olmaz…

Kısaca 40 yıllık yaşamımın 35 yılına yakın bir süresinde gözlemlediğim kadarıyla yazmaya çalıştığım şey ülkemizde ve dünyada Rock müzik, plak, kaset ve CD her ne şekilde müzik dinliyorsanız dinleyin kaliteli müzikten hiçbir zaman taviz vermeyin durmak yok yola devam.

Cem Arık

Facebook Yorumları