Bir yaprak, küçük, minik bir yaprak, dev gibi bir ağacın küçücük bir parçası ne der, neler der, neler anlatır bize? Hadi gelin kulak verelim bakalım diyeceklerine… “Küçücük, minicik bir yaprağım ben der, günü gelince terk edeceğim tutunduğum dal parçasını, terk edip düşeceğim, uçacağım aşağılara, belki de çok uzak diyarlara, binbir zorlukla… Ama bütün bunlara rağmen, sonuma, o sonuçtan kaçış olmamasına rağmen tutunuyorum bütün benliğimle ağacıma, yeri geliyor yeşeriyorum ilkbaharı müjdelerken, sonra an geliyor hazan mevsimi, hüzün mevsimi oluyor sararıp soluyorum ben de tüm evren gibi… Ardından kış geliyor, işte o an koyverip gidiyorum, bırakıyorum kendimi doğa ananın o şefkatli kucağına…” İşte minik yaprağın kısa hikayesi, keşke biz insanoğlu, her şeyi pek de bilen insanoğlu kulak versek de bu sese, kavgalardan arınsak usulca…

Fotoğraf © Aycan Gönenç

Facebook Yorumları