Herkese merhaba 🙂 Öncelikle 12 yıldır Headbang, Blue Jean, Yüxexes gibi müzik dergilerini hevesle okuyan biri olarak bana, en sevdiğim ve ülkemize tekrar gelmeleri için deli gibi uğraşıp tüm sosyal medya sitelerinden hayran sayfası açtığım grup olan Faith No More hakkında yazı yazmama fırsat veren Çerezzine ekibine çok teşekkür ediyorum. Neden böyle bir başlık atmak istediğimi yazının ilerleyen kısımlarında daha iyi anlayacaksınız. Faith No More, ortası olmayan bir grup. Ya benim gibi onları çok seversiniz, ya da onları hiç sevmezsiniz. Bu grubu sevmeye başladığınız an, onların daha fazla şarkısını dinlemek isteyecek ve onlar hakkında sürekli yeni haberler beklemeye başlayacaksınız. Sizlere Faith No More’u detaylı bir şekilde tanıtmadan önce kendimden bahsetmek istiyorum. Bunun sebebi, Faith No More’a neden bu kadar bağlı olduğumu daha düzgün bir şekilde aktarabilmek. Umarım yazımı okurken keyif alırsınız, çünkü sizleri Faith No More hakkında upuzun bir yazı bekliyor 🙂

Geçen ay, 24. yaşıma girdim. Çocukluğum hep yabancı pop dinlenen bir ortamda geçmiş bir kız olarak yaşım ilerledikçe çevremde duyduğum şarkıları sürekli sorgular hale geldim. Duyduğum her şarkı, birbirinin aynısı gibiydi ve hepsi, kısa zaman içinde unutulmaya yüz tutmuştu. Sahi böyle bir durum söz konusuyken insanlar neden kalıcı bir müzik zevki edinmek için çabalamıyordu? Açıkçası bu sorunun cevabını 2019’da bile bulmak için çaba sarf ediyorum. Aklıma yatan bu düşünceden dolayı yaşım ilerleyip elimdeki imkânları daha düzgün kullanmayı öğrenince kendimi, etrafımda duyduğum unutulmaya mahkûm olan şarkılardan uzaklaştırmaya başlamıştım. Bunu, zamanla müzik dergileri hakkında bilgi alıp onları biriktirerek ve okul dönüşü Dream TV ve MTV gibi müzik kanallarını izleyerek yapmıştım. İlk paragrafta bahsetmiş olduğum gibi o yıllarda biriktirdiğim müzik dergileri Blue Jean, Headbang, Yüxexes ve bazen de Dream Dergi idi. Okumuş olduğum bu dergiler sayesinde birçok sanatçı ile grup keşfetmiş ve o isimlerin kliplerine denk gelmek için saatlerce televizyon başında beklediğim olmuştu. İnterneti düzgünce kullanmayı öğrendiğim zaman ise Youtube üzerinden o sanatçı ve grupların şarkılarını incelemeye başlamıştım. O sanatçı ve gruplar arasından hoşuma gidenler varsa sahip olduğum müzik dergilerinden onların röportajlarını okur ve ne kadar poster varsa biriktirmeye çalışırdım. İçlerinden birçoğunu bugün dinlemesem dahi onlar hakkında biriktirdiğim her şeyi halen daha saklıyorum. İzlemiş olduğum müzik programlarına kısaca değinmek istiyorum. Yanlış hatırlamıyorsam 2007’de her hafta Çarşamba’yı, Perşembe’ye bağlayan gece Dream TV’de “Rock Me” programı yayınlanırken MTV’de ise “Headbangers’ Ball” programı yayınlanırdı. O zamanlar ilkokul 7. sınıftaydım ve sabahçı olmama rağmen sırf güzel ve kalıcı bir müzik zevki edinmek adına her hafta gecenin köründe o programları izlerdim. Pişman mıyım? Değilim. Lafı daha fazla uzatmadan hayatımı gerçek anlamda değiştirmiş grup olan (çok klişe oldu biliyorum ama daha uygun bir söz bulamadım) Faith No More’u nasıl keşfetmiş olduğuma değineyim.

Tekrar 2007 yılına gidiyorum. Bir gün, her zamanki gibi okuldan eve dönmüş ve yeni sanatçılarla gruplar keşfetmek için televizyon başına geçmiştim. Televizyonu açtığım saatte MTV’de müzik yayını yapmayan bir program olduğu için kanalı değiştirip Dream TV’yi açmıştım. Dream TV’yi açar açmaz önüme bir reklam çıkmıştı. Bu reklam, ‘’Hayal Sahnesi’’ programına aitti. Hatırlayanlar olacaktır, o programda her hafta başka bir sanatçının veya grubun konserine yer verilirdi. Konser ne kadar sürüyorsa program da o kadar sürerdi. Görmüş olduğum reklamda, Hayal Sahnesi programının o haftaki grubu Faith No More olacaktı. Programda, grubun 1990’daki Brixton Academy konserine yer verilecekti. O reklamı, benim gibi 12 yaşında olup görseydiniz eminim siz de şok olurdunuz. Her hafta o programın reklamına denk gelirdim ama programda daha önce konserlerine yer verilen sanatçıların çoğu ya farklı türde müzik yapıyordu ya da sahnede daha sakin duruyorlardı. O zamanlar Faith No More hakkında en ufak bir şey bilmeyen biri olarak gördüğüm reklamı betimleyeyim. Art arda adını bilmediğim şarkılar çalıyor, sahnede genç, uzun saçlı ve tişörtsüz bir adam var. Bu adam, hiçbir şekilde yerinde durmadan zıplıyor ve ter içinde kalmasına karşın enerjisi hiç bitmiyor. Reklamın sonuna doğru ise hafiften bir klavye sesi geliyor. Reklamın özeti bu. Faith No More ismi, hafızama ilk olarak bu şekilde kazınmıştı. Reklam biter bitmez ağzım açık kalmıştı ve vakti gelince derhal o programı izlemem gerektiğini düşünmüştüm ki o yılda da feci şekilde black metal dinliyordum. O derece black metal seven bir kişiyi, karşısına çıktığı ilk an şaşırtmayı başaran bir gruptu Faith No More. Daha sonra ne olduğunu tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım ya programın ne zaman yayınlanacağını unutmuş, ya da kanalın numarası değiştiğinden dolayı Dream TV’yi bir süre televizyonda bulamamıştım. O konseri kaçırdıktan sonra grubu araştırmayı düşünmüş, ancak aynı zamanda başka grupları araştırıyor olmamdan dolayı bunu biraz geciktirmiştim.

Bunun üzerinden 2 yıl geçtikten sonra Faith No More’un, 12 Ağustos 2009’da Türkiye’de ilk konserini vereceği haberini almıştım. Üstelik konser, yaşadığım şehir olan İstanbul’da olacaktı. Faith No More ismini görünce aklıma, anında beni şaşkına çeviren reklam gelmişti ve bu konsere gitmek zorunda olduğumu düşünmüştüm. Bu haberin heyecanıyla Faith No More’u keşfetmeye başlamaya karar verip hemen bilet aramaya kalkışan 14 yaşındaki ben, 18 yaş sınırı uyarısını görünce yıkılmıştım. Şimdi bazılarınız belki “Girmeye çalışsaydın, bir şey olmaz.” diyebilir ama şöyle bir durum var. O yıllarda içki markalarının sponsor olduğu konserlerde yaş sınırı kuralı çok katıydı ve 17 olsanız dahi konsere alınmıyordunuz. Yaş sınırı yüzünden bugün ne kadar dinlediğim grup varsa hiçbirinin konserine gidemedim ve o gruplar, 2006 ve 2007’de buraya gelmeye başlamıştı. Bir keresinde şans eseri 2013’te, 18’ime girmeye birkaç ay kala Slash konserinde içeriye zar zor girebilmiştim. Şimdi bu kural, biraz daha yumuşatıldı fakat maalesef eskiden böyle değildi. Ortada böylesine katı bir kural varken yapacak bir şey olmadığının farkına varıp bu üzüntüyle Faith No More’u araştırmayı biraz daha ertelemiştim.

Bugüne gelene kadar iyi müziği arama yolculuğuma Türk rock gruplarından başlayıp bir sürü yabancı rock ve metal grubunu dinleyerek devam ediyordum. Müzik dergisi koleksiyonu oluşturmaya devam ederken ona ek olarak çok sevdiğim grupların orijinal CD’lerinin de koleksiyonunu yapmaya başlamıştım. 2016’da, müzik araştırmalarıma ara vermiş olduğum bir gün içimden GTA San Andreas oynamak gelmişti. Oyundaki rock radyolarından biri olan Radio X’i açmamla beraber Midlife Crisis çalmaya başlamıştı. Şarkıyı duyar duymaz hayran kalmıştım ve oyunu kapattıktan sonra Radio X’in şarkı listesine bakınca duyduğum şarkının Faith No More’a ait olduğunu görmüştüm. O an hepten şaşırarak içimden ‘’Bu grubun, ben hiç farkında olmadan bir gün karşıma çıkacağı belliydi. Reklam bir, okuduğum müzik dergileri ve konser haberi iki, oyunda denk geldiğim şarkı üç. Kararımı verdim, müsait bir zamanımda bu grubun üstüne düşeceğim.’’ demiştim. Bu sözü söyledikten 1 yıl sonra biraz da Grunge’a sarmıştım. Bu süre zarfında Chris Cornell’in çok büyük bir hayranı olmuş ve kendisinin turnede olduğu haberini alıp her gün buraya tekrar gelmesini diler olmuştum. Şimdi hayatımı değiştiren esas olaya geçiyorum. 18 Mayıs 2017’de Cornell’in ölüm haberini almış ve üzüntüden uzun süre kendime gelememiştim. Biraz daha iyi hissettiğim bir gün, uğrak mekânım olan D&R’ı gezip kendime her zamanki gibi CD arıyordum. Rafları karıştırırken önüme, ‘’Faith No More: Original Album Series’’ adında bir box set çıkmıştı. Bulduğum bu box setin içinde grubun The Real Thing, Angel Dust, King for a Day Fool For a Lifetime, Album of the Year ve Live at Brixton Academy albümleri vardı. O gün CD bakmadan önce kendime dergi bulmuş olduğum için, bulduğum albümü başkaları kapmasın diye hemen rafın en arkasına koymuştum. Birkaç gün sonra tekrar D&R’a geldiğimde sakladığım box set, yerinde duruyordu. Box seti satın almadan önce ‘’Ben bu gruba güveniyorum. Hayat, sürekli bu grubu karşıma çıkarıyorsa bunun bir sebebi olmalı. Hem de içinde bir sürü albüm var, grubu bundan daha iyi keşfetme şansım olamaz.’’ dedim ve zamanla bugünkü halime geldim. Dinlediğim her albüm, beni gruba daha çok bağlamıştı ve bunun geri dönüşü olmayan bir yol olduğunu anlamıştım. Şimdi sizlere grubun tüm albümlerini tanıtmaya çalışacağım. Yazıyı buraya kadar okuyabildiyseniz sağlam bir sabrınız olmalı 🙂 Şu uyarıyı önceden yapayım. Grubun her albümünü birbirinden bağımsız olarak dinleyin, çünkü her albüm birbirinden çok farklı olacak ve birçok farklı müzik türüyle karşılaşacaksınız. Bu sayede onlara çok daha çabuk bağlanacak ve grubun yıllar içinde ne kadar çok değişim geçirmiş olduğunun farkına daha iyi varacaksınız.

 

 We Care a Lot (1 Nisan 1985)

Faith No More, kurulduğu günden itibaren birçok üye değiştirmiş bir gruptur. Grupta sabit kalan isimler bas gitarist Billy Gould, baterist Mike Bordin ve klavyeci Roddy Bottum’dur. Grubun ilk albümünde bu isimlerin yanı sıra vokalist olarak Chuck Mosley (1959 – 2017) ve gitarist olarak Jim Martin bulunmuştur. Bu albüm, ilk başta hiçbir plak şirketinin desteği olmadan kaydedilmeye başlanmış ve daha sonra Mordam Records’un dikkatini çekerek o plak şirketinin piyasaya sürdüğü ilk albüm olmuştur. İlk etapta Chuck Mosley’nin vokal tarzı, sizlere sıkıcı gelebilir ancak grubun genel müzik yapısına alıştığınız zaman eğleneceğinize eminim. Bu grup, daha çok kendisine has bas gitar, klavye ve bazen de gitar tonuyla kendisini diğer rock gruplarından ayırır. Albümde dikkat edebileceğiniz şarkılara gelecek olursam sizlere Why Do You Bother, We Care a Lot, As the Worm Turns, Arabian Disco ve Pills for Breakfast’ı önerebilirim. Burada da örnek şarkı olarak Why Do You Bother’ı paylaşacağım.

https://www.youtube.com/watch?v=m5n9nwTPqhk

Introduce Yourself (23 Nisan 1987)

Grubun ikinci albümü olan Introduce Yourself’te kadro, We Care a Lot ile aynıdır. Başka bir deyişle vokalist olarak Chuck Mosley (1959 – 2017), bas gitarist olarak Billy Gould, klavyeci olarak Roddy Bottum, baterist olarak Mike Bordin ve gitarist olarak Jim Martin bulunmuştur. Bu albüm, Slash Records desteğiyle çıkarılmıştır, aynı zamanda ilk albüme göre daha yüksek bütçeli bir albümdür. Önceki albüme adını veren şarkı olan We Care a Lot, bu albümde farklı sözlerle ve daha hızlı bir tempoyla kaydedilmiştir. Öne çıkan şarkılar olarak Anne’s Song, Chinese Arithmetic, Death March, Faster Disco, We Care a Lot ve Introduce Yourself’i söyleyebilirim. Bu albüm için örnek şarkı olarak Anne’s Song’u paylaşacağım çünkü Jim Martin’in o şarkıdaki solosu, beni çok etkiliyor. Bence hoşunuza gidecektir.

https://www.youtube.com/watch?v=w7dD-JJJytM

NOT: Faith No More’u keşfetmeye tam olarak başlamadan önce grupta hep aynı vokalistin olduğunu düşünmüştüm. Bu durumun aslında ne kadar farklı olduğunu Chris Cornell’in ölüm gününün akşamı Radyo Eksen’de, Barış Akpolat’ın ‘’Sağır Sultan’’ programı başlamak üzereyken öğrendim. Bu da programın kullandığı jingle sayesinde olmuştu. Program başlayacakken çok hoş bir gitar tonunun ardından ‘’WE CARE A LOT!’’ sesi gelmişti ve şarkıyı merak edip taratmıştım. Sonuç Faith No More çıkınca, o dönem bildiğim tek şarkı ‘’Midlife Crisis’’ olduğu için ‘’Bu nasıl Faith No More? Şarkıyı söyleyen adam kim?’’ diye düşünerek bu grup hakkında bilmediğim birçok şey olduğunun bir kez daha farkına varmıştım.

The Real Thing (20 Haziran 1989)

Şimdi sıra, grubun bana göre en çok risk aldığı albümlerden birinde. Bu risk ise ‘’vokalist değişikliği’’. Eski vokalist Chuck Mosley, alkol problemleri ve davranışlarının kontrolden çıkması sebebiyle gruptan atılır. Chuck Mosley’nin, bir konsere sarhoş bir şekilde çıkarak sahnede uyuyakalması ve Mosley’nin yanındaki roadielerden bir kişinin, gitarist Jim Martin ile yumruk yumruğa kavga etmesi bardağı taşıran son damla olmuştur. Yaşanan bütün bu tatsız olaylar sonucunda vokalist arayışı başlar. Chuck Mosley, gruptan atılmadan önce diğer Faith No More üyeleri, Mr. Bungle grubunun demo kasetlerini dinlemiş ve şarkılardan çok etkilenmişlerdir. Gitarist Jim Martin, grup üyelerine bu olayı hatırlatarak Mr. Bungle vokalisti Mike Patton’ın, yeni Faith No More vokalisti olarak alınması için ısrar eder. Bu ısrarlar sonucunda henüz 21 yaşında olan Mike Patton’a vokalistlik teklifi yapılır, ancak Patton kendi grubundan ayrılmak istemediği için bu konu hakkında çekimser kalır. Mike Patton, lise arkadaşlarının bulunduğu Mr. Bungle grubundaki kişilere kendisine yapılan bu tekliften bahseder. Geriye kalan Mr. Bungle üyeleri, Mike Patton’a iki grupta aynı anda vokalistlik yapabileceğini söyleyerek onun hem Mr. Bungle hem de Faith No More vokalisti olmasını isterler. Mike Patton, arkadaşlarından aldığı bu destek sonucunda Faith No More’a katılmaya karar vererek iki grupta birden vokalistlik yapmaya başlar. Bunun yanı sıra Patton, üniversiteyi bırakmak zorunda kalmıştır çünkü aynı anda iki grubun vokalisti olmak ona çok büyük sorumluluk getirecekti. Mike Patton, Faith No More’a katıldığı zaman diğer grup üyeleri, şarkıların müziğini çoktan hazırlamış ve geriye sadece şarkı sözlerini yazmak kalmıştı. Patton, gruba katıldıktan iki hafta sonra albümdeki tüm şarkıların sözlerini yazmıştır. Bu albüm, Faith No More hakkında kafamdaki çok önemli bir soruyu cevaplamış olan albümdür. 2007’de, Dream TV’deki ‘’Hayal Sahnesi’’ programının reklamında gördüğüm genç, uzun saçlı ve yerinde duramayan adam kimdi? Bu sorunun cevabı, Mike Patton olarak karşıma çıktı. Diğer sorum ise o reklamın sonunda duyduğum klavye melodisi, hangi şarkıya aitti? Bunun cevabını da albümün sonuna yaklaşırken Edge of the World şarkısı başlayınca bulmuştum. Albümün açılış şarkısı olan From Out of Nowhere başlar başlamaz bu grubun hayatımda çok büyük bir yeri olacağını tahmin edip kendimi tamamen albüme teslim etmiştim, gerisini size bırakıp albümde özellikle önereceğim şarkıları sıralıyorum. Bunlar From Out of Nowhere, Falling to Pieces, Zombie Eaters, Woodpecker from Mars, The Real Thing, Surprise You’re Dead!, Epic ve Underwater Love. Ayrıca bir Black Sabbath coverı olan War Pigs’i de bu albümde bulabilirsiniz. Son olarak da enstrümantal bir şarkı olan Woodpecker From Mars’ın ilk olarak albüm versiyonunu, daha sonra da 1990 Brixton Academy versiyonunu dinlemenizi tavsiye ederim. Bana güvenin, enstrümantal müzik seviyorsanız o şarkının özellikle canlı performansına hayran kalacaksınız. Bu albümün örnek şarkısı olarak Zombie Eaters’ın, 1990 Brixton Academy canlı performansını bırakıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=qYzehC2xSbs

 Angel Dust (8 Haziran 1992)

Sıra, benim için her şeyin başlangıcı olan ve beni Faith No More’a tam anlamıyla bağlayan albüme geldi. Artık hiçbir şey, eskisi gibi olmayacaktır. Vokalist Mike Patton, bu albümde ağırlığını koyarak şarkılar hakkında daha çok söz sahibi olmuş ve grubun müzik tarzı, bir önceki albümden oldukça farklı olarak deneysel bir hale bürünmüştür. Bu durum, gitarist Jim Martin’i bir hayli rahatsız etse de Martin, yine de albüme katkıda bulunmaya çalışmıştır. Jim Martin, buna ek olarak albümün yazım aşamasında stüdyoda çok fazla gazeteci bulunmasından rahatsız olduğunu da dile getirmiştir. Plak şirketleri, Faith No More’un girmiş olduğu deneysel rotadan dolayı bu albümü ‘’KARİYER İNTİHARI’’ olarak görüp gruba ‘’Albümü bu şekilde teslim ederseniz eski hayranlarınızı kendinizden uzaklaştırırsınız.’’ uyarısını yapsa dahi grup üyeleri bu uyarıyı dinlememiştir. Bas gitarist Billy Gould’un, albüm hakkında beni çok kızdıran bir cümlesi var, o cümle ise ‘’HİÇ KİMSE, BU ALBÜMÜ SATIN ALMAYACAK.’’. Faith No More’un beni en çok kızdıran özelliği, ürettikleri her şarkının mükemmel olmasına karşın grup üyelerinin hiçbir şekilde yaptıkları müziği beğenmemesidir. Ben burada albümü dinlerken her bir şarkıda sevinçten tüylerim diken diken oluyor ve bir de utanmadan bu albümü kimsenin satın almayacağını söylüyorlar, inanılır gibi değil. Aslında her ne kadar sinirlensem de grup üyelerinin bu düşüncesi, Angel Dust albümü adına kısmen doğru çıkmıştır. Bu albüm, Avrupa’da büyük bir başarı elde ederken öte yandan grubun çıkış yeri olan Amerika’da satışlar çok düşük kalmıştır. Bu olayı, Amerikalıların daha basit bir albüm beklemiş olmasına bağlıyor ve albümün önemli şarkılarına geçiyorum. Midlife Crisis, bu albümdeki ve hatta genel olarak en sevdiğim Faith No More şarkısıdır. Midlife Crisis dışında Smaller and Smaller, Crack Hitler, Kindergarten, Land of Sunshine, Caffeine, RV, Everything’s Ruined, Malpractice, Jizzlobber ve A Small Victory’i de özellikle öneriyorum. Albüm hakkında önemli bir uyarım var. Be Aggressive’i sakın dar görüşlü insanların yanında dinlemeyin çünkü bu şarkı, klavyeci Roddy Bottum’un cinsel yöneliminden dolayı biraz riskli sözlere sahip. B-Side şarkılarına gelecek olursam The World is Yours ve Mike Patton’ın seslendirmiş olduğu bir Chuck Mosley dönemi şarkısı olan As the Worm Turns’ü tavsiye ediyorum. Örnek Angel Dust şarkısı olarak da grubun konserlerde SADECE 1 KEZ çaldığı Smaller and Smaller’ı bırakıyorum. Bas gitarist Billy Gould, bu eşsiz şarkıya konserlerde yer vermeme sebebi olarak şarkının temposunun düşük olduğunu söylüyor. Şimdi yine sinirleneceğim. Madem bu şarkı, konserin temposunu düşürüyor, o zaman neden ‘’Pristina’’ gibi bir şarkıyı birçok konserde çalıyorsunuz? Pristina, grubun 1997 çıkışlı albümü olan Album of the Year’a ait çok yavaş bir şarkıdır. O şarkıyı da çok severek dinliyorum ama Smaller and Smaller ve Pristina’yı karşı karşıya getirince ‘düşük tempo’’ bahanesini yetersiz buluyorum. Umarım grup üyeleri, gelecekte turne yapmaya karar verirse Smaller and Smaller’a gereken değeri verir. Dışlamayın şu muhteşem şarkıyı.

https://www.youtube.com/watch?v=w_ZkzxXZmQI

 King for a Day, Fool for a Lifetime (28 Mart 1995)

Bence bu albüm, talihsiz koşullara rağmen çıkarılabilmiş en iyi albümdür. Albümü dinlerken bol bol şaşıracaksınız çünkü neredeyse her türden müziği bulmak mümkün. Bu albüm, Faith No More’un kalıplara sığmayan bir grup olduğunu daha iyi görmek isteyenler için biçilmiş kaftan. Bana göre King for a Day, Fool for a Lifetime, Faith No More’u insanlara en kısa yoldan tanıtabilen albümdür. Grubun tüm albümlerini dinleyecek vakti olmayanlar, sadece bu albümü dinleyerek bile onlar hakkında en kısa yoldan fikir sahibi olabilirler. Albümün kayıt süreci başlamadan önce gitarist Jim Martin, gruptan atılmıştır. Bunun sebebi tam olarak ortaya çıkmamakla birlikte çoğu kişi tarafından ‘’müzikal farklılıklar’’ olarak nitelendirilmektedir. Gerçek cevabı bilenler, grup üyelerinden başkası değil. Bu albümde iki farklı gitarist yer almıştır. İlk olarak vokalist Mike Patton’ın lise arkadaşı Trey Spruance, gitarist olarak gruba alınmış ve bu albüm onunla beraber kaydedilmiştir. Albümün kayıt sürecinde Mike Patton, Mike Bordin ve Trey Spruance, çok ciddi bir trafik kazası atlatır. Bu kaza esnasında arabayı kullanan kişi Mike Patton’dır ve kendisi, röportajlarda bir daha asla araba kullanmayacağını belirtir. Aksilikler, bu trafik kazasıyla sınırlı kalmaz. Klavyeci Roddy Bottum, bu dönemde madde bağımlılığıyla boğuşmaktadır. Bottum’un, art arda babasını ve yakın arkadaşı olan Kurt Cobain’i kaybetmesi onun var olan bağımlılığını daha da kötü bir hale getirir. Bu nedenle albümdeki şarkıların çoğunda klavye pek yer almaz. Roddy Bottum, bu kötü dönemleri atlattıktan sonra kliplerde ritim gitar çalarken görülür. Bottum, konserlerde bazı şarkılarda ritim gitar ve bazı şarkılarda da klavye kullanmıştır. Trey Spruance, albüm turnesi başlamadan önce turnede yer almak istemediğini söyleyerek gruptan ayrılmıştır. Bu sebep dışında Mike Patton ve Trey Spruance’ın aralarının bozuk olduğu söylentileri de dolaşmaktadır, ancak bu olay hakkında daha detaylı bilgi yok. Trey Spruance’tan sonra, birkaç yıldır grubun roadiesi olarak görev yapan Dean Menta gitarist olarak gruba alınmıştır. Menta, bu albümdeki B-Side şarkılarının gitar kısımlarını çalmış ve gruba turnede eşlik etmiştir. Albümün dikkat çeken şarkılarına geçmeden önce çok özür dileyerek biraz fangirl havasına gireceğim. MIKE PATTON, SEN BU GRUBUN BAŞINA GELEN EN GÜZEL ŞEYSİN! Bir insanın sesi, bu kadar çeşitli olabilir mi? Hangi müzik türüne çekmeye kalksanız gidiyor bu ses. Hayatımda bu kadar kendisini inatla dinlettiren bir vokal ve sanatçı görmedim. Mükemmelliğin tanımı bu adam, çok seviyorum. Zamanında bazı arkadaşlarımla, orta yaşlı erkek ünlülere âşık oldukları için dalga geçerdim ve şimdi aynı durumu ben yaşıyorum. Sanırım geçmişteki tavrımın cezası buymuş ama olsun, halimden memnunum J Albüm baştan aşağı muhteşem ama yine de grubu yeni tanıyacak kişiler için birkaç şarkı önereceğim. Bunlar Star A.D, The Last to Know, Just a Man, Ricochet, Digging the Grave, Evidence, Caralho Voador, King for a Day ve The Gentle Art of Making Enemies. Albümün bir diğer şarkısı olan Cuckoo for Caca’yı dinlerken ayrıca dikkatli olun. Etrafınızdaki insanlar, Mike Patton’ın ilginç çığlıklarından dolayı size tuhaf tuhaf bakabilirler. Başka bir şarkı olan Ugly in the Morning’in sonundaki sesler de tamamen gerçektir. Dürüst olacağım, albümü ilk kez dinlediğim gün şarkının sonunda Mike Patton’dan çıkan seslerden dolayı bir an CD bozuldu zannederek DVD’yi kontrol etmeye gitmiş ve o an sıradaki şarkı başlayınca CD’nin sağlam olmasına sevinmiştim. B-Side olarak önereceğim şarkılar ise Absolute Zero, Hippie Jam Song ve bir Bee Gees coverı olan I Started a Joke. Müzik türü olarak tanımlaması imkânsız olan bu albüm için örnek şarkı olarak Digging the Grave’i paylaşıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=Grx08ehxXMM

 Album of the Year (3 Haziran 1997)

Faith No More’un, kuruluşundan bugüne kadar yaşadığı çok belirgin bir sorun vardır. Bu sorun ise ‘’gitarist konusunda bir türlü dikiş tutturamamak’’. Bir önceki albüm King for a Day, Fool for a Lifetime hakkında konuşurken bahsettiğim gibi o albümün kayıt sürecinde iki gitarist bulunmuştur. Albüm kaydı esnasında Trey Spruance gitarist olarak görev almışken, turne vakti geldiğinde Dean Menta onun yerini almıştı. Turne bittikten bir süre sonra yeni albüm çalışmaları başlar ve Faith No More üyeleri, yeni albüm hakkında fikir üretmeye çalışır. Gitarist Dean Menta hem yaşadığı yerin, kayıt stüdyosuna çok uzak olmasından hem de yeni albüme yönelik fikir üretmekte zorluk çekmesinden dolayı gruptan ayrılmaya karar verir. Bu ayrılık sonrasında gruba, bas gitarist Billy Gould ile birkaç yıldır iletişim halinde olan Jon Hudson gitarist olarak alınır. Jon Hudson, Faith No More’un en uzun süreli gitaristi olmayı başarmış ve grup ile büyük bir uyum sağlamıştır. Album of the Year, diğer Faith No More albümlerine göre daha fazla ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Grup üyeleri, bu albümü hiç beğenmemiş ve bunun sonucunda Faith No More, 1998’de dağılma kararı almıştır. Bu dağılma, 2009’da son bulmuş ve Faith No More, ‘’The Second Coming Tour’’ adı altında bir turneye çıkarak grubun birleştiğini duyurmuştur. Angel Dust albümünden bahsederken dediğim gibi, hiçbir şekilde Faith No More üyelerinin düşüncelerine kulak asmayın. Onlar, yaptıkları şarkıları beğenmiyorlarsa mükemmel şarkılar duymaya hazır olun J Album of the Year’dan önerebileceğim şarkılar ise Ashes to Ashes, Stripsearch, Naked in Front of the Computer, Paths of Glory, Helpless, Last Cup of Sorrow ve She Loves Me Not. B-Side olarak da The Big Kahuna ve bir Burt Bacharach coverı olan This Guy’s in Love with You şarkılarını öneriyorum. Bana kalırsa bu grup, sırf zorunda kaldıkları için bazı şarkıları B-Side olarak bırakıyor. Bir albüme en fazla kaç şarkı sığar bilmiyorum ama bu grubun yayınladığı B-Side şarkıları, resmen albümde yer alan şarkıları kadar kaliteli. Album of the Year için örnek şarkı olarak Last Cup of Sorrow’u paylaşıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=FtIwfugF1zw

Sol Invictus (19 Mayıs 2015)

The Second Coming turnesi ve onun ardından gelen 2012’ye kadar sürmüş Faith No More konserleri biter bitmez herkesin aklında aynı sorular vardır. Acaba Faith No More, bu birleşme sürecinden sonra yeni albüm çıkaracak mıydı, yoksa tekrar yıllar boyu sürecek bir sessizliğe mi bürüneceklerdi? Gazeteciler, bu önemli soruların cevaplarını bulabilmek için grup üyelerine sürekli ‘’Yeni albüm çıkarma düşünceniz var mı?’’ sorusunu sormuştur ancak grup üyeleri bu soru hakkında kesin cevap vermemiştir. En sonunda bas gitarist Billy Gould, geriye kalan tüm üyelerin akıllarında yeni albüm çıkarma düşüncesi olursa bunun mümkün olacağını belirterek bu önemli sorulara son noktayı koymuştur. 29 Mayıs 2014 tarihinde ise Faith No More’un resmi Twitter hesabı üzerinden yeni albüm çalışmalarının başladığı duyurulmuş ve grup, 1997’den bu yana ilk kez yeni bir albüm çıkaracaktır. Bu albümün kadrosu, grubun dağılmadan önceki albümü olan Album of the Year ile aynıdır. Tekrar hatırlatmak gerekirse Mike Patton vokalist, Billy Gould bas gitarist, Mike Bordin baterist, Roddy Bottum klavyeci ve Jon Hudson da gitarist olarak görev almıştır. Bir grup düşünün, 1997’den 2015’e kadar hiç albüm çıkarmasın ve buna rağmen yine geçmiştekiyle aynı kalitede müzik yapmayı başarabilsin. İşte bu grup, Faith No More’dan başkası değil. Bu albümü dinlemeden önce her zaman yaptığım gibi zihnimi tamamen boşaltmış ve mükemmel bir albümün beni bekleyeceğinden emindim. Yine yanılmadım ve yine bir Faith No More albümü dinlerken kendimi ‘’Bu grup niye bu kadar mükemmel?’’ diye sorarken buldum. Faith No More, hiçbir albümünün birbiriyle kıyaslanmaması gereken bir gruptur ama buradaki durum çok farklı. Sol Invictus’u dinlerken resmen grubun 90’lardaki albümlerini dinliyormuş gibi hissettim. Vokaller deseniz Mike Patton, sesini mükemmel bir şekilde korumayı başarmış, bas gitar deseniz Billy Gould yine o klasik tonuyla karşımıza çıkıyor. Kısaca Faith No More üyelerinin hepsi, bulundukları konumdaki görevlerini tıpkı eski albümlerdeki gibi en iyi şekilde yerine getirmişler. Daha fazla söze gerek yok. Grubun en yeni albümünden önereceğim şarkılar ise Rise of the Fall, Separation Anxiety, Sol Invictus, Superhero, Cone of Shame, Matador, Motherfucker ve Sunny Side Up. Yazının son kısmında Faith No More’un şimdiki durumunu açıklayacak ve yıllardır dile getirdiğim bir durumdan bahsedeceğim. Buraya da son örnek şarkı olarak Separation Anxiety’i bırakıyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=YL4yNZRnCB8

Gelelim Faith No More’un, bugünkü durumuna. Şunu hemen açıklığa kavuşturayım: Faith No More, dağılmadı. Sadece grup üyelerinin büyük bir kısmı, diğer gruplarıyla ya konser veriyor ya da albüm yapıyor. Mike Patton, Ağustos sonunda orkestra eşliğinde İtalyanca şarkılar söylediği Mondo Cane projesiyle İtalya’da iki konser verecek. Buna ek olarak Patton, Eylül ayında Jean Claude Vannier ortaklığından olan ‘’Corpse Flower’’ albümünü çıkaracak. ‘’Grubun Patronu’’ olarak da anılan Billy Gould, eğer davet edilirse bazı gruplarla beraber konserlerde ender olarak sahne alıyor. Roddy Bottum, bir diğer grubu olan Imperial Teen’in yeni albümünün çıkmış olması nedeniyle o grupla beraber konserlerde yer alıyor. Bottum, Imperial Teen’in yanı sıra ‘’Crickets’’ adında başka bir grupla daha çalışıyor ve onlarla da albüm çıkarmayı düşünüyor. Jon Hudson’ın ve Mike Bordin’in bu aralar ne yaptığı konusunda net bir bilgi yok. Sanırım şu anda boşta olan tek grup üyeleri onlar. Roddy Bottum, 2018 sonunda vermiş olduğu bir röportajda San Francisco’ya ara sıra uğrayıp Billy Gould ve Mike Bordin ile müzik yapacağını belirtmişti. Roddy’nin bu söylemlerinden yola çıkacak olursak yeni bir Faith No More albümünün önü açık gibi, ama bu ne zaman olur maalesef belli değil. Bütün Faith No More üyeleri, diğer gruplarıyla olan işlerini bitirirse ancak o zaman yeni bir albüm ve yeni bir turne görme şansımız olabilir. Yazının son kısmında iki kesime hitap edeceğim: Faith No More hayranları ve organizasyon şirketleri.

Faith No More hayranlarından ve kendisini grubun hayranı olmaya yakın hissedenlerden isteğim şudur. Sizin de bildiğiniz üzere grup, şimdilik aktif değil. Gerçi grubun elinde The Real Thing albümünün 30. Senesi gibi çok da güzel bir turneye çıkma bahanesi var ama maalesef bunu kullanmıyorlar. Olur da gelecekte yeni albüm haberiyle birlikte turne haberi alırsak lütfen, rica ediyorum organizasyon sayfalarını sık sık kontrol edin. Organizasyon şirketlerinin sayfaları bazen takipçilerine hangi sanatçı ve grupları görmek istediklerini soruyor, buna defalarca şahit olup her seferinde yorum da attım. Faith No More şimdilik aktif olmayabilir ama en azından organizatörler, bu grubun da istendiğinin farkına varabilir. Grup yeniden turneye çıkacağı zaman da organizasyon şirketlerinin bu sorusuna yine ‘’Faith No More’’ olarak cevap vermeyi unutmayın. Arkadaşlar, sesimizi duyurmazsak bu hayalimiz için hiçbir şekilde adım atamayız. 2019’da bu kadar fazla konser oluyor ve adını duymadığımız sürüyle grubun buraya geleceğini öğreniyorsak bunun en büyük sebebi, o grupların hayranlarının her seferinde sayfalarda konser isteğini dile getirmesidir. Lütfen, Faith No More’u seviyorsanız sessiz kalmayın. Bu kadar köklü ve eski bir grubun hayranları, yeni grupların hayran kitlesinin altında ezilmemelidir. Sesimizi organizasyon şirketlerinin sayfalarından, Faith No More’un resmi hesaplarından ve grubun en büyük hayran sayfası olan ‘’Faith No More Followers’’ üzerinden duyurmamız gerekiyor. Çok uzun süre bekleyecek olsak bile bu çabalarımızın sonucunda hepimiz mutlu olacağız.

Bu paragraftaki sözlerim ve ricalarım, organizasyon şirketlerine. Öncelikle, 12 Ağustos 2009 tarihinde Faith No More’un Türkiye’ye ilk kez gelmesini sağlayıp imkânsızı başaran Vera Müzik’e teşekkürlerimi sunuyorum. Maalesef o konsere, 2009’da 18 yaşında olmadığım için gidememiş olsam dahi sizlere bu teşekkürü etmek boynumun borcudur. Bu imkânsızlığı bir kere ortadan kaldırabilmiş bir organizasyon şirketi olarak bence bunu tekrar başarabilirsiniz. Faith No More’un, şu anlık yeni bir albümü yok ve ancak bütün grup üyeleri müsait olursa bunun önü açık. Bu mükemmel grup, gelecekte turneye çıkmaya karar verirse onları buraya tekrar getirebilmek için ekonomik koşulların uygunluğu dışında hangi koşulların sağlanması önemlidir? Grubun hayranları olarak Türkiye bazında bir Faith No More hayran sayfası mı açmamız gerekiyor? Eğer bu sorumun cevabı ‘’Evet.’’ ise aşağıda birkaç ay önce kurduğum ‘’Faith No More Turkey’’ adındaki hayran sayfamın linkleri mevcut olacak. Daha önce hiçbir grup için hayran sayfası açmadım ve sırf hayatım boyunca en sevdiğim grup olarak kalacak olan Faith No More’un buraya tekrar gelmesi için tüm acemiliğimle bunu yaptım. Birkaç yıl önce hayran sayfası açma konusunda benden önce davrananlar olmuş ancak o hayran sayfası, paylaşım yapmayı 3 yıl önce bırakmış. Onların bıraktığı yerden Faith No More’un Türk hayranlarının sesi olmaya çalışmak, bana düşer. Bu görevi, sayfanın takipçileri 10 kişinin altında olsa bile yapmaya devam edeceğim, ta ki en sevdiğim grubu canlı izleyene kadar. Sırf ilk konserde yaşım tutmuyor diye en sevdiğim gruptan mahrum kaldım. Faith No More, turneye çıkmasa bile en azından fırsatınız olursa lütfen Mike Patton’ı getirmek için şansınızı deneyin. O adamın boş durduğu an yok denecek kadar az ve sürekli bambaşka projelerle karşımıza çıkıyor. Lütfen Faith No More ve Mike Patton hayranlarının sesini duyun. Siz bize ne zaman izlemek istediğimiz grup ve sanatçıları sorarsanız, biz de her zaman ‘’Faith No More’’ ve ‘’Mike Patton’’ cevaplarıyla karşınıza çıkacağız. Bu cevapları, Türkiye’de gerçekleşecek bir Faith No More veya Mike Patton konseri haberi alana kadar vermeye devam edeceğiz. Tarifi olmayan bu sıra dışı grubu bir kez daha (kendim için söyleyecek olursam ilk kez) ülkemizde görmeyi hak ettiğimizi düşünüyorum, sevgiler J

Instagram: https://www.instagram.com/faithnomoreturkey/

Twitter: https://twitter.com/fnmturkey/

Facebook: https://www.facebook.com/faithnomoreturkey

Bu yazıyı yazmadan önce çok tereddüt etmiş ve elimden çok kısa bir yazı çıkacağını düşünmüştüm. Şimdi görüyorum ki aşırı uzun bir yazı yazmışım.  Demek ki konu, Faith No More olunca konuşacak çok fazla durumum varmış. Bu grup için binlerce sayfa bile yazı yazmaya değer. Yazımı buraya kadar sabırla okuyabilenler, neden Faith No More için ‘’Hayatınız Boyunca Peşinizi Bırakmayacak Grup’’ benzetmesini yaptığımı daha iyi anlamıştır. Hakkında konuşmuş olduğum bu kadar konudan sonra Faith No More’un geçici bir grup değil, upuzun yıllar geçse bile sevilecek kadar kalıcı bir grup olduğunu açıklayabilmiş olduğumu düşünüyorum. Kalıcı bir müzik zevki edinmek isteyenlerin hiç vakit kaybetmeden bu yazıda paylaşmış olduğum örnek şarkıları dinlemeye davet ediyorum. O şarkıları çok beğenip, Faith No More’u tıpkı benim gibi hayat boyu seveceğinize eminim 🙂

Begüm SAĞNAK

Facebook Yorumları