Merhaba Dostlar,

Çerezzine’da Iron Maiden’ı yazmak istedim. Bunun aslında birçok nedeni var. İlki hiç şüphesiz ben bugüne kadar ne yaptıysam bu grup sayesinde yaptım ve  bu grubun çok büyük hayranı oldum. Yaptığım müziğe, Heavy Metal müziğini seçmeme, yaşam tarzıma, kötü bir günü yaşarken umut etmeye ve elbette bitmek bilmeyen  umutsuzluğum… hepsinde bir Maiden izi görebilirsiniz, örneğin ben  18’li yaşlarda yoğunca içki içerken de buna baş sebep Maiden’dı daha sonra bırakmama da sebep bu grup oldu. Bugün burada aslında Iron Maiden’ın hayatımdaki yerini sizlere anlatmaya çalışacağım. Evet herkesin bildiği üzere ben ve birçok kişinin hayatının adadığı Heavy Metal isimli bu türün en tavizsiz ve etkili gruplarının en başında gelir Iron Maiden, yer yer bu türle anılan ve yine çok büyük olan diğer gruplar, müzikal kariyerlerinde farklı tarzlara geçiş yapmıştır, fakat Iron Maiden hiçbir zaman Heavy Metal bayrağını bırakmamış aksine inanarak ve taviz vermeyerek her daim taşımıştır. Benim bu efsane ile tanışmam 90’lı yıllara dayanmakta, küçücük bir çocukken kapağından etkilendiğim Fear Of The Dark’ı seçmem daha sonra heyecanla Walkman’a takmam ile mest oluşum ve daha adını dahil bilmediğim eşsiz ve sert müzikleri beni benden almış, bulunduğum ortamdan çok daha farklı yere götürmüştü.  Be Quick Or Be Dead, Fear is The Key, Wasting Love ve elbette Fear of The Dark bu albümde en etkilendiklerim olmuştu. Daha o yıllarda henüz adını bilmediğim solistleri Bruce benim kahramanım olmuştu. O yıllarda Yabancı kasetler yerli albümlere göre daha pahalıydı. O yüzden bende para biriktirip bir başka albümlerini de almaya karar vermiştim. Aldığım diğer albümleri The X Factor’dü fakat ben nedense bu albümü hiç sevmemiştim, çünkü bariz  şekilde solist farklıydı bunu hissetmiştim. ( Yıllar sonrada bu albümü çok sevdim o ayrı) O zamanlar Şebek diye bir dergi vardı, onu almış ve grubun hikayesini kısaca okumuş ve hayran olduğum adamın Bruce olduğunu anlamıştım. Bir Best Of albümü olan Best Of The Beast’i almıştım, o zamanlar Lüleburgaz’da yaşıyordum. Yıl  1998’di.  Albümü sevmek bir yana tapmıştım.  Daha sonra aynı yıl grubun Türkiye’ye geleceğini duymuştum fakat maalesef gidememiştim ve konserin görüntülerini haberlerde görünce de sabaha kadar hüngür hüngür ağlamıştım. Daha sonra para biriktirip grubun üç albümünü daha almıştım. Sırasıyla onlar da bu albümlerdi. The Number Of The Beast, No Prayer For The Dying ve Powerslave her üçü de beni benden almıştı. Bütün gün bu albümleri açıp son ses evde  air guitar yapıp headbang yapıyordum.  Evet böylece grubun ciddi ciddi fanı olma yolunda ilerliyor ve kasetlerini toplamaya başlıyordum. Zamanla bütün albümlerini edindim grubun tabi orası ayrı,  2000 yılında tüm Maiden fanları için dönüm noktası diyebileceğimiz bir şey oldu. Benim hayran olduğum ses Bruce Dickinson ve yine grubun çok özel gitaristi Adrian Smith gruba geri döndü. İnanamıyordum, çıldırıyordum ya, işte hayallerdeki Maiden yeniden geri dönmüştü . Efsane kadro aynı yıl Brave New World isimli baş yapıtını yayınlamış ve beni benden almıştı her Maiden fanına yaptığı gibi.  Evet Iron Maiden benim için vazgeçilmez bir rüya, yaşamın ta kendisi, en büyük güç, en büyük sevdaydı artık. Belki de her şeyden kaçan, insanlardan çekinen, korkak bir çocuğun cesareti, hayata karşı tavrıydı. Onlara Baba dememin en baş sebeplerinden biri, çocukluğumun en zor dönemlerinden, bugün hala büyümeyen bana babalık yapmalarıdır, elbette bunda eşsiz müziklerinin payı çok yüksektir. Şunu net söylemem gerekir. Onlar olmasa ben bugün olmayabilirdim bu çok net…!

EDDIE…

Iron Maiden’ın simgesi, sahnedeki yaratığı, onlarla tanışmamı sağlayan Eddie‘den bahsetmeden olmazdı. Eddie benim Iron Maiden ile tanışmamı sağlayan en önemli faktördü, çünkü çocuktum ve kapakta hali ilgimi çekmişti. Bugün dahil her Maiden albümünün içindeki her eşsiz eser kadar, kapaklarına da büyük hayranlık duymuşumdur. Şimdilerde en büyük isteğim onun bir dövmesini yaptırmak. Bu çılgın karakterin bir de figürüne sahip olmak en büyük hayalim elbette…

CANLI İZLEDİMMM EVETTT…

Iron Maiden 1998 yılında Blaze Bayley ile Türkiye’ye geldiğinde maalesef gidememiş, o gece sabaha kadar gözyaşı dökmüştüm. En büyük hayalim beni büyüten ve bana gerek hayat, gerekse müzik konusunda çok şey katan babaları ve elbette EDDİE’yi canlı kanlı görebilmek, o eşsiz şarkılarına bağıra çağıra eşlik edebilmekti. Hayalimdeki kadroları ile 2011 yılında geldiklerinde yine gidememiş, yine karanlık bir odada son ses The Final Frontier albümlerini açıp resmen karalara bağlamıştım. Fakat hiç umudumu kesmemiştim. Bir gün efsaneye kavuşacaktım. Bu hayal 2013 yılında hem de efsane turneleri Maiden England ile ülkemize geldiklerinde gerçekleşti. Babaları ve Eddie’yi ağlayarak  ve hayal ettiğim şekilde izledim ama inanın doyamadım. Şimdi yine hayal ediyorum… Ve bir gün yine izleyeceğim…

HANGİ ALBÜMLER FAVORİM?

Bu soruya içtenlikle her albümü çok seviyorum desem  inanmayabilirsiniz ama inanın bu bir gerçek. en çok hangisi diye sorsanız hemen sıralıyorum sizi mi kıracağım;

  • Seventh Son Of A Seventh Son (1988)
  • Poweslave (1984)
  • The Number Of The Beast(1982)
  • Fear Of The Dark (1992)
  • Brave New World (2000)

En sevdiğim şarkılarını sıralarsam, her albümlerinde taptıklarım var, diğerlerine oranla daha az sevdiklerim var ama en sevdiklerimden size bir liste yapayım yine;

  • Wasted Years
  • Afraid To Shoot Strangers
  • Children Of The Damned
  • Hallowed Be Thy Name
  • 2 Minutes To Midnight
  • Aces High
  • Poweslave
  • Mother Russia
  • Murders In The Rue Morgue
  • Remember Tomorrow
  • be quick or be dead
  • fear is the key
  • Dance Of Death
  • No More Lies
  • Blood Brothers
  • The Nomad
  • The Wicker Man
  • Moonchild
  • Sevent Son Of A Sevent Son
  • Only the Good Die Young
  • Still Life
  • To Tame A Land
  • Look For The Truth
  • The Edge Of Darkness
  • Sing Of The Cross
  • Starblind
  • The Coming Home
  • If Eternity Should Fail
  • Empire of the Clouds

Evet aslında bu liste uzar gider, seçmekte zorlanıyorum, çünkü ben Iron Maiden’ın Die Hard hayranlarındanım ve benim için bu grup sadece bir Heavy Metal grubu değil, keşke anlatabilsem, keşke ifade edebilsem, işte o yüzden bu yazıyı okuyan Maiden severler beni çok iyi anlar. Maiden gerçekten anlatılmaz yaşanır..

UP THE IRONS!

Facebook Yorumları