MisanthropeMisanthrope ile ormanda yüksek promil muhabbeti

Evet 90’lar Death Metali ve yaşadığım hikayelerle ilgili biraz paylaşayım arkadaşlarımla.

Sanırım 1992 senesinde Anastezi Fanzine tayfasından yabancı bir dergi geçmişti elime, adı Holocaust’tu. Çıkan albüm ve demo tanıtımları içinde Misanthrope adında Fransız bir gurubun demosunu gördüm. Hem ucuzdu hem de “atmosferik doom death” gibi oldukça ilginç bir tarz tanıtımı vardı. E bunun üstüne o zaman kimsenin dinlememiş olduğu gurubu ilk dinleyip, arkadaşlarına tanıtmak da ayrı bir hava konusu. Hani “Bende demosu var” olayı.

Demoyu aldıktan sonra aslında öğrendim ki gurubun gitar vokalisti Philipe aynı zamanda Holy Records’un sahibi. O sene oldukça fazla mektuplaştık, telefonlaştık ve yazın Normandya’da yaşayan dayımın yanına gideceğim için beni birkaç gün misafirliğe de davet etti. İşte bu ziyaret kendi açımdan aslında Death Metalin Mekke yani Paris ziyareti olacaktı.

Holy Records’u ziyaret ederek hiç haberim yokken Underground’un tam dibinin ortasına düşmüştüm. Bu ziyaret hem beni hem de Türkiye’de Underground Death Metal çevresini çok kısa sürede etkileyecekti. Adamların prova ve tesisat ortamlarını görmem, kullandıkları aletler, pedallar, daha sert soundlar ve kayıt teknikleri hakkında öğrendiklerim zihin açıcıydı. Ama esas olay elimde 10 boş TDK kaset ile Philip’e gidip “Bak Türkiye den geliyorum. Millet aç. Bizi kimsenin bilmediği Death Metallere, Ekstrem müziklere doyur” dedim. Tabii o da hemen işe koyuldu.

Bilmeyenler için Holy Records o dönem Avrupa’da büyüklere göre daha az bütçeli ama özellikle melodik ve etnik öğeler kullanan gruplar için bir cennetti. Philipe Yunan gruplarına özellikle takıktı ve Nighfall o dönem kendi şirketinin baş tacıydı. Kasetlerin içinde Nightfall, Rotting Christ, Necromantia, Septic Flesh hemen yerini aldı. Fransa’dan Astral Rising, Elend ilk albümünü çıkartmak üzere olan Orphaned Land gibi bizim için cidden kafa açıcı gruplar kaydedilmişti. Tabii cimri davranıp sadece kendi şirketinden kayıt yapmadı. O zamanlar henüz patlamamış olan Anathema, The Gathering, My Dying Bride, ismi aklıma bile gelmeyen bazı Osmose grupları. Gerçekten Türkiye’ye 900 dakikalık bir hazine ile dönmüştüm.

Çağlan Baronum Türkiye’de A Dead Poem ile tanıtmıştı Rotting Christ’ı ama ben o ziyaret sonrası The Mighty Contrat ile aslında ilk zehri verme tohumları ile dönmüştüm. Ziyaretimin bir gününde prova yaptıkları stüdyoya gitmiştik, oradan da kolilerle bira alarak ormana gidip ateş yakmıştık. Bolca Death Metal konuştuk, kafam güzel olunca Türkiye’de şartlar ne kadar boktan diye kafalarını sikmiştim adamların. Fotolarda gördüğünüz posterli oda da benim kaldığım ve Holy Records’un deposu gibi olan bir garaj alanı gibi bir bölmeydi. İçeride promo ve demo anlamında öyle kasetler vardı ki aklınız durur. Bugün duruyor ve Discogs’tan satılsa herhalde ev, araba, yazlık yapacak şeylerdi.

Türkiye’ye döner dönmez ilk işim elimdeki materyalleri Bakırköy tayfası ile paylaşmaktı. Dilan Birahanesinde kasetler dinlendi, isteyen herkese kayıtlar yapıldı ve bu şekilde Misson Paris verimli bir son buldu.

Hatıraları uyandıran bu fotolar sonrası bir selam da Misanthrope ve Holy Records tayfasına yolluyorum.

Tanju Can ve PhilipeHoly Records aslında evin 2. katında 2 odalı bir daireydi. Ben ve Philipe
Holy Records DepoHoly Records deposu ve misafirhane. Aslında bir hazine odası

Tanju Can / Asafated, Uçk Grind, Black Front

Facebook Yorumları