neyin arayışı içinde mahvolduk?

taşları kusursuz geometriyle kutsanmış
parıltılı bir binanın içindeyiz
saati üç liradan boktan bir yemekhanede
bulaşık yıkayan şu sıska kızı
ve tavanı seyrederken sigarayı düşürüp
bıyığını yakan elemanı da sayarsak
kronik depresyonlu altı piç kurusu şairiz
buraya ait hissetmeyen
kendi yaşamına son veren rock yıldızları
yüzünden olsa gerek ki
önemli olan şeyin ne olduğunu
çoktan unutmuşuz
ucuza kaçan votkalar ve
uğultulu rüzgarda edilen danslar
canımıza okumuş
ucubenin çıkardığı yerde unuttuğu
kirli bir kot pantolondan farkımız yok
bir önceki gece kusarken paçalarına
sıçratıp beter ettiği
içlerinden biri
“uzun şiiri götünden sikmiş Bukowski!”
diyor
kitabı çöpe sallıyor
ve tütün sigaralarından bir tek ateşliyor
bir diğeriyse
gittikçe babasına benzemeye başladığından
söz ediyor
bir başkasına kalsa daha fazla içip Mazot’a gitmeli
ve kafa sallamalı
bana gelirsek
sivrisineğin ısırdığı yeri kaşıyorum hala
yarı uykulu
biri pes edecek
ve yarım kalan birasını uzatacak
diye bekliyorum
dedim ya
kronik depresyonlu altı piç kurusu şairiz
buraya ait hissetmeyen
sevginin
hayattan daha büyük olduğunu savunmayan artık
ve elinde pipoyla yazar pozları kesmeyen
birbirine şiir okumayan
yalnız buna ihtiyacı varmış gibi
açlıktan ölmek üzereyken bile
zom oluncaya dek kafaları çeken
ve zırvalamaktan kaçınan
ama içten içe özleyen
bizim gibi olanı

biri bize söylesin
neyin arayışı içinde mahvolduk böyle?

Facebook Yorumları