15 yaşında falandım..evde dinlediğim radyomda bir şarkı başladı..annemin kapat şu gavur müziklerini fırçasına aldırmadan..sonuna kadar dinledim..iyice beynime kazımak istiyordum..belkide bi daha hiç dinleyemeyecektim..yıllarca aklımda kaldığı kadarıyla atarak yanlış yunluş söyledim..ama hayat zordu..meslek lisesi yılları ve parasızlık ve hastalıklar derken aklımda kalan melodi giderek silikleşiyordu..aynı müzikle olan arkadaşlığım gibi..lise bitmiş bir fabrika da çalışırken yanlışlıkla açık kalmış radyo da birden şarkım başladı..ordaki ustaların kapatmamı istemelerine aldırmadan kulağımı dayadım radyoya ..sonuna doğru adam nina simon dan dinledik anonsunu geçti..sonrası ..bla bla bla..gerisi yalandı…….donmuştum…nina simon…nina simon…nina simon…diye tekrarlayıp kağıt kalem arıyordum..ertesi gün taksim halep pasajında o yıllarda kaset dolduran dükkanlarda aldım soluğu.ismi verdim okunuşuyla yazmıştım göstermemeye çalışarak…adam şarkıyı mırıldanmamdan bi bok anlamadı..artık anladım..dinleyip bulacaktım..ordaki sakallı adamın benden tiksindiğini biliyordum ama çok yakınken hedefime aldırmadan dinlemeye devam ettim..neden sonra alışageldiğim onlarca hayal kırıklığının arkasından şarkım başladı ..elimdeydi artık..yıllardır beklediğim an..şarkı elimdeydi..yıllarca bu sesin erkek olduğunu düşünegelmiştim..oysa plağın kapağında yanakları kocaman aksi bakışlı işte bu kadındı söyleyen…günlerce dinledim keyifle..ve daha sonra kasetlerce diğerlerini de…ve sonra dünya büyüdü ve gelişti..dijitalleşti..ve bizde yorulduk..ne zaman bu şarkıyı dinlesem o yılları ve muhteşem sefaletimizi ve müziğe olan açlığımızı hatırlarım..ingilizce ögrendiğim ilk şarkıyı ve onu var eden bu muhteşem kadını dinlerim ve onun şarkıda değini yaparım… iyi hissederim…

 

Facebook Yorumları