Merhaba Persecutory, öncelikle okurlarımıza biraz kendinizden bahseder misiniz?

T.PROFANATOR: Aidiyete ve acizliğe karşı nefret tohumlarıyla beslenmiş, ve belki de ruhları artık sadece ölüme tapan ve çürümeye doğru giden bir yolculuğun sonucunda çalacak kıyamet trampetlerini büyük hazla bekleyen ve bu haz ile maksimum günahkarlığa hizmet etmeyi isteyen birkaç kişinin bulunduğumuz fiziksel dünya sınırları içinde olabildiğince habis ve kara ayini sergileyen metal gürültüsü yapmaya kendini adamaları sonucu Persecutory ortaya çıkmıştır. Daha basit bir manaya indirgersen arkasında kötülük ve kötülük görme yatar, ve daha da alt anlamını kurcalarsan kişiyi sürekli kötülük görmeye inandıran sanrısal koşullar dizisine kadar çıkar. Bu alt anlam üzerinden de gitmeye devam edersek şarkıların merkezine oturttuğumuz nokta her şey sonlanıp belki de sıfırlanacak olduğunda ruhun çekeceği sonsuz acılara, göreceği kötülüklere duyulan haz ve inanışla eşdeğer olmasıdır.

Şu ana kadar iki çalışma yayınladınız “Perversion Feeds Our Force(2016)” ve Towards the Ultimate Extinction (2017) ve bu çalışmalarınız aynı zamanda dünyanın farklı ülkelerinde de sevilen çalışmalar oldu, bizlere bu çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

T.PROFANATOR: Sapkınlık, barbarlık ve şehvet üçgeninde kaydedilen 4 tane birbirinden tavizsiz şarkı ile başladı tüm olaylar, ve stüdyoda çaldıkça zaten çoktan zıvanadan çıkmaya başlamıştık. 80’ler ve 90’lardan başlayarak günümüze kadar uzanıp hayatımıza kilit vuran, biri kara zindanlara hapseden tüm cadaloz metal öncüleri damarlarımızdaki kana tek tek işlemişti muhtemelen ve bu da freni patlamış kamyon gibi metal yapmamıza ve bunu da “Sapkınlık gücümüzü besliyor” olarak taçlandırmamıza yol açtı. Tarz daha çok black-thrash metal çizgisinde idi. Sonra yayınlanma tarafında İngiliz UKEM Records’un bünyesinde bulunan Hell’s Hammer Music bu kayıt için çokta uygun bir firma ismiyle bize teklifle gelerek bu EP’yi CD’ye basmaya talip oldu ve CD çok kısa sürede tükendi. “Towards the Ultimate Extinction” ise bu tecrübelerin daha üstüne kat ve kat konularak kullanıldığı, çok varyasyonlu, zengin, akıl dolu bir ayin performansı olarak ve daha çok black ve death metal’in buluştuğu çizgide gerçekleşti ve aslında grubun artık geleceğe yönelik olması gereken sound çizgisini de belirledi. Albüm için Polonyalı Godz Ov War ile anlaşmıştık ve ilk etapta CD ve kaset formatları çıktı, 2018 de bunlar sold-out oldu. Şimdi 2019 içinde yine aynı firma etiketiyle LP olarakta hayatınızı karartmaya, sizi girdapların içine atmaya devam edecektir.

Persecutory Kadıköy’de dünyaya adını duyurmuş çok başarılı grup, ve kime sorsam sizi çok seviyor ve ben de bir arkadaşım sayesinde sizi dinledim ve müziğinizi çok beğendim, genel olarak metalseverlerden aldığınız yorumlar ne yönde?

T.PROFANATOR: Dinleyen insanlara yumruklarını sıktırıp, beyinlerindeki sinyallere sızıp, kalıcı hasar vererek cehenneme doğru kapıların açılış senfonisini yaşattığımızı düşünmüyor değiliz, sanırsam gürültü olarak püskürdüğümüz gazabımız doğru formüllerle ilerliyor. Gelen tepkiler bu yönde olabilir, veya topyekün kimsenin bir tepkisi de olmayabilir. Biz dinleyenlerin ruhlarına hep bir ölçüde de olsa rahatsızlık verelim, zamana bağlanmışlar iken onlara beyaz ışığın çarpması gibi çarpalım da gerisi önemli değil. Albüme dair dünyanın dört bir yanında çokta fazla kritik çıktı, çok övgüler de aldı, ama bunlar bir yana en önemlisi dinleyenlerin ağzından tek kelime dahi çıkmamış olsaydı bile dinlerken içten içe şeytani sarmalın içine hapsolmaları yeterlidir.

Black Metal tarzında tavizsiz bir sounda sahip müziğiniz var, şarkılar nasıl oluşuyor ve nelerden etkileniyorsunuz bu besteleri yaparken ve şarkı sözlerinizde neler anlatıyorsunuz?

T.PROFANATOR: İçlerindeki laneti evrene yaymak isteyen ikili Infectious Torment’in saldırgan, ters köşe yapan ve tehdit eden akışa sahip şarkı yazım tavrıyla, Vulgargoat’ın ayinsel ve abluka altına alan, üstünüze karabasan misali çöken riflerinin buluşması sonucu Persecutory şarkıları şekillenmiş oluyor. Üstüne ben liriklerle Persecutory’nin manifestosunu koyuyorum ve temel oluşmuş oluyor. Lirikler şu an hepimizin zaman ve mekana bağlı iki noktada sıkışıp kalarak, belki de asla bilmek istemeyeceğimiz korkunç sonları ifade ediyor desek bu aslında tam özet olur. Olumlu bir sonun beklenemeyeceği ve düşük aklın algılamayacağı içiçe geçmiş yapısal düzenin idrakın ötesinde bir acımasızlığa sahip olacağı ve cehaletin kaosu’nun egemenliğinde yaşam dediğimiz olgular bütününden kurtuluşu, belki de gerçekten bilmediğimiz bir zamanda düşürülenlerin, hapsedilenlerin geri dönüşünün etkisinin kaçınılmaz olacağı Persecutory’nin liriklerine işlemiştir.

Türkiye’deki Metal piyasasını nasıl buluyorsunuz ve dünyadaki metal piyasası ile kıyasladığınızda aradaki gözlemlediğiniz  farklar neler?

T.PROFANATOR: Her zaman söylemekten kaçınmayacağım anlayış farkı. Kolay işlere kaçmak bunun başında geliyor. İnternetten albüm yayınla, internette takipçi kas, sonra sonuç bekle. Ne güzel bir dünya. 50 senedir var olan metal sahnesi böyle bir sahne değil ve spotify arzuları, facebook reklamları, youtube tıklarının belli bir noktaya kadar olduğunu anlayabildikleri zaman çok konu değişecek. Persecutory dahil Türkiye’de alışılmış standartların üstüne çoktan çıkmış gruplar yine de iki elin parmaklarından biraz fazla var, neyse ki bir 10 sene önceki gibi değil. Mesela Avrupa’da sadece trenle her yerden her yere vize derdi olmadan seyahat eden grupların konser olayı ekonomik açıdan çok daha az kısıtlayıcı olsa da bu demek değil ki ağlaklar gibi “kısıtlı imkanlar” diye şikayet ediyoruz. Nefretin gürültüsünü üretmek, bunu olabilecek en kaliteli şekilde kayda dökmek, dünyanın dört bir yanında karşılık bulma konusunda hiç sıkıntımız olmadı, ama söz konusu yerli grupların bir Alman ya da İsveçli grup gibi sık sık ülke dışına çıkıp çalması olursa burada ligler farklılaşıyor, daha seyrek oluyor. Kısaca mutlak dezavantajlar var, kaçınılmaz. Çokta bahane etmemek lazım. Sadece şunu diyeyim, kaydettiğin ürün bir plak firması tarafından beğenilip CD veya kaset veya LP gibi herhangi formatta profesyonel olarak yayınlanmıyorsa, tur yapmıyorsan, festivalde sahne almıyorsan boşa çırpınırsın. Bilhassa bazı gruplar görüyorum, albümlerini kendileri para toplayıp bastırmaya çalışıyorlar, bu tam gülünç bir durum. Grubu aşağılayıcı bir olay. Bu mantalitenin internetle beraber son senelerde oturduğu çoğu yeni jenerasyon birçok yerli grupta değişmesi lazım diyeceğim lakin bu kesimin çoğu da zaten kötü iş çıkarıyor. İçinde bulunduğumuz rap ya dubstep sahnesi değil, single yapıp milyon tıkla para kazanalım gibi amaçlarımız olsun. Bu esnada ben memnunsam gerisi teferruat anlayışını da hiç desteklemiyorum. Hem sen memnun olacaksın içine sinecek, hem de dinleyici. Bunun ikisi de olmak zorunda. Bu gürültüyü insanların kulaklarına saldırması için yapıyorsun, oturup kendim dinleyeyim diye değil.

Yeni bir EP çalışması üzerinde yoğunlaştığınızı biliyoruz,  çalışmalar nasıl gidiyor, bizlere biraz bilgi verir misiniz?

T.PROFANATOR: Son konserlerde çaldığımız “As the Serpents Ascend” sizlere yeni bir kaydın uğursuz müjdecisi olmuştur sanırım. Vulgargoat’ın omurgasını oluşturduğu ve kara ayin kapılarını aralamaktan kaçınmadığımız yeni bir kayıt tabii ki var. Şu aralar Infectious Torment ile beraber ikinci beste üzerinde uğraşıyorlar ve günahkar alevlerle kutsanmış hissetmeye hazır olun. İliklerinize kadar işleyip, beş duyunuzu yerle bir edecek görkemliliğe sahip kara metal şarkıları geliyor, beklemede kalın.

Towards the Ultimate Extinction albümünün kapağı ilgimi çok çekti, bu kapaktaki tasvirin hikayesi var mı ve çıkış noktası nedir?

T.PROFANATOR: Nether Temple Design altında yıllardır gittikçe birbirinden korkunç, çirkef eserlere imza atan ve her kapakta kendini daha da ileri noktaya götüren Rus illustratör Alex Shadrin ile tekrar çalışmak istememizin sonucu kafamızdaki ölüm sonrası sonsuza dek sürecek şeytani kaosu ve bunun getirisi olarak bu kaosun içine hapsedilmiş ruhların asla içinden çıkamayacağı girdaba sürüklendiği boşluğu mükemmel resmetmesi olmuştu. Gerçekten bu kapak Alex Shadrin için de dönüm noktası olan kapaklardan biridir. %100 bizim düşüncelerimizle değil, kendisine gönderdiğimiz liriklerin de etkisiyle kendinden düşünceler katarak ortaya çıkardığı bir albüm kapağıydı.

Türkiye’den beğendiğiniz gruplar kimler?

T.PROFANATOR: Aktif olanlar olarak bakarsak Nihil Kaos, Thorncraft, Diabolizer, Death Ritual, Thrashfire, Grotesque Ceremonium, Engulfed, The Sarcophagus, Undoer, Burial Invocation, Inhuman Depravity, NoRelics, Heathen Swarm, Schytarm, Rötbrains, Make Mama Proud, Molested Divinity, Intestine Autopsy, Strider ve Pagan, Cenotaph, Radical Noise, Metalium başlıca örnekler. Aktif olmayan eskilerden Deathroom, Death Oath, Sceptic Age, Undermost, Corroded, No Mans Land falan çok severim. Aktif olan saydıklarımdan bir kısmı zaten yıllardır arkadaşlarım olanlar, bir kısmı yeni jenerasyondan takdir ettiklerim, kimisi de eskiden bu yana hep saygı duyduklarım. Bir de Sarinvomit ve Horrocious var tabii ki ama bu iki grubun da vokalistini zerre sevmiyorum, aramızda biraz husumet var, bu detayı geçmeden edemeyeceğim.

Persecutory bir yandan yeni ep çalışmalarını sürdürürken, bir yandan da konserlerine tam gaz devam ediyor, oldukça yoğun bir ekipsiniz, konserleriniz nasıl geçiyor ve yakında sizi nerelerde izleyebiliriz?

T.PROFANATOR: Mayıs 2018’de grubun yeni 2 elemanla başlayan “aslında daha her şey yeni başlıyor” dediğimiz 5 konseri gittikçe grafik açısından zirveye çıkar şekilde geçti. Karanlık geleceği değerlendirirsekte 2020 da bütün bunları göreceğimizi söyleyebilirim. Sonbaharda kara bulutlar çökerken ve mezarlar ayaz altında ve daha da sisli ve puslu iken tekrar ayinle döneriz ama 2020 için planlar buradan çok uzaklarda olabilir..

Behemoth ile muhteşem bir konsere imza attınız, sizin için nasıl bir histi ve konser nasıl geçti?

T.PROFANATOR: Yeni 2 eleman Deathbed ve Satanae Spermatikoi ile beraber grup olarak canlılarda kabuslara sızmaya hazırlanırken bu esnada önceden planı olan Mephorash (İsveç) ve Acrimonious (Yunanistan) konserleri yaklaşıyordu ve tam bu konserlere hazırlandığımız günlerin birinde Pozitif tarafından telefonla arandım ve Behemoth ön grup teklifi geldi. Tabii ki bizim için beklenmedikti ve hesaplarımızı her birinde kademe kademe ilerlememiz gereken bu 3 konser üzerine yapmaya başladık. Bizim için 10 üzerinden 10 değil, ama 10 üzerinden 8 geçti diye notlandırabilirim o kırdığım puan da grubun sadece böyle büyük sahneler için sahne içiyle alakalı oturtması gereken konulardan, bu ufak tefek eksikler de ilk kez volkswagen arena gibi büyük sahneye çıkan grup için aşırı normal. Yoksa zaten panzer gibi ezip geçtik, sekmeden çaldık, bundan konser öncesi de bir şüphemiz yoktu. Seyircinin çıldırması açısından fazlasıyla tatmin edici ama o güne kadar birkaç konserde maksimum 100-150 kişiye çalmış grup olarak çoğu ekstrem metal ile ilgili olan ama bu yapılan yeraltı konserleri hiç bilmeyen bir kitle ile karşı karşıya olmanız faktörü de vardı ve dolayısıyla Persecutory de onlar için soru işareti bir gruptu lakin bu sürpriz değil zaten önceden analiz ettiğimiz bir konu. Ben Behemoth’u daha önce Hollanda, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye’de ağzım açık izlemiştim. Gerek koreografi olsun, gerekse ayinsel görsellik olsun tabii ki yanıltmadılar.

Çerezzine olarak sorularımızı yanıtladığınız için size çok teşekkür eder ve başarılarınızın devamını diler, her zaman yanınızda olacağımızı bilmenizi isteriz. Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

T.PROFANATOR: Benden de röportaj için çok teşekkürler, okurlarınız Persecutory’e daha yakından tanık olmak istiyorlarsa önce bandcamp sayfasına baksınlar, yetmez ise yakın zamanda albüm LP olarak geliyor, beklesinler. O da yetmez ise şunu bilsinler ki bekledikleri güzel günler varsa, o günler asla gelmeyecek. Tek mutlak son ölüm…

Fotoğraflar © Aslı Ece Kahraman

 

 

Facebook Yorumları