Selam Çerezciler,

Heavy Metal dinlemeye Iron Maiden ve Pentagram ile başlamış sert müziği keşfetmiş ve hastası olmuştum. Devamında ise Metallica, Megadeth ve Slayer ile Thrash Metal rüzgarlarına katılmıştım. İşte bu gruplar arasında bende yeri çok ayrı olan Slayer’dan  ve grupla geçen yıllarımdan bahsedeceğim sizlere, e boşuna mı yazdım “Sen Gençliğimin SLAYER’ısın” diye, o halde sizde hazırsanız başlayalım.

Sert müzik dinlemeye başladığım 90’lı yıllarda bir arkadaşım al bak sen bunu çok seversin deyip bana bir kaset hediye etmişti. Slayer ‘’Reing In Blood’’ evet eve gidip, kaseti teybe takınca neye uğradığımı şaşırmıştım. Hızlı, agresif ve bir o kadar öfkeli ve etkileyiciydi duyduğum şeyler, tam da aradığım şeydi bu, işte o günden itibaren büyük hayranları oldum ve bu sevgim hiçbir zaman bitmedi kendilerine, zamanla diğer albümlerine de ulaştım elbette ve hayatımda yerleri çok farklı oldu, o dönemde çevremdekiler Metallica mı? Megadeth mi? tartışmalarına girerlerdi sıkça, bense net bir tavır alıp SLAYEEEER der bu tavrımı sonuna kadar korurdum (Sevgili Doğu Yücel buna yıllar sonra Slayer Tavrı demişti). Evet Slayer benim gücüm, lanetim, hırsım ve öfkemdi. Yıllar içinde bulunduğum birçok grupta (Özellikle Kaldera) Slayer şarkıları da söyledim . Ve her söylediğimde büyük keyif aldım ve o hazzı yaşadım.. Ve bu yıl sahnelere veda eden grubu yıllar sonra tekrar izlemek en büyük hayalimdi. İlk olarak 1998 yılında izlemiş ve bir daha da izleme şansı yakalayamamıştım babaları. Ama maalesef bu bir hayal olarak kaldı, çünkü Slayer’ı getirecek herhangi bir organizasyon söz konusu değil ve grupta zaten son turnesi için çalmaya başladı. Ama şuna inanın maddi gücüm olsaydı veya son bir şansım olsaydı bunu hiç düşünmeden SLAYER için kullanırdım. Çünkü biliyorum buna fazlasıyla değerdi. Neyse dostlar şimdi de SLAYER’ın Sert Müzik Tarihindeki önemimden biraz bahsedelim ne dersiniz?

SLAYER ‘ Thrash Metal’in Tavizsiz  Efsanesi’’

1982 yılında Los Angeles’ta Jeff Hanneman ve Kerry King tarafından kurulan grup, daha sonra aralarına Tom Araya ve Dave Lombardo’nun katılımıyla tüm zamanların en hızlı ve öfkeli müziğini yaratmaya hazır olur, kısa bir süre barlarda coverlar çalan grup, kısa bir süre sonra Metal Massacre isimli toplama albümde “Aggressive Perfector” isimli çalışmalarıyla yer alır. Bu çalışmanın ardından dikkatleri üzerine çeken grup, sert müziğin önemli firmalarından Metal Blade ile anlaşır ve 1983 yılında ilk albümü olan “Show No Mercy”’i yayınlar. Binbir zorluk içinde kaydedilen albümle birçok metal severin ilgisini çekmeyi başaran grup, o yıllarda dikenli bileklikler ve corpsepaint (ceset makyajı) ile sahneye çıkar ve şeytani şarkı sizleri ve agresif müziğiyle Black Metal’in öncüleri arasında da sayılırlar. Aynı yıl çıkan “Haunting the Chapel” ile Thrash Metal’in karanlık yönü olacağının iyice belirgin bir hale getiren grup, yeni albümü “Hell Awaits’i” ile zirveye doğru hızla tırmanır. Ard arda yayınladığı albümler sadece Thrash Metal’in en iyi gruplarından biri olmasının yanında, ardından gelecek tüm türleride etkileyecek olan Slayer “Reign in Blood”, “South of Heaven” ve “Seasons In The Abyss” isimli albümleriyle Extreme Metal’in tümden geleceğini belirleyecek. Başta Death Metal ve Black Metal olmak üzere tüm türlerin en çok etkilediği albümler olacaklardı.

80’li yıllara art arda kült albümler olarak niteleyeceğimiz albümleri kazandıran grup 90’lı yıllarda’da o görkemli günlerindeki gibi olmasada hatta yer yer eleştirilse de yinede taviz vermeden yoluna devam etti. 1991’de “Decade of Aggression” adını taşıyan iki cd’lik bir konser albümünü yayınlayan grup 1994 tarihli yeni albüm “Divine Intervention”da yine o görkemli sert ve tavizsiz günlerine tam anlamıyla geri döndü. Bu başarılı albüm den sonra ise tamamı grubun en sevdiği punk şarkılardan oluşan bir cover albümü olan “Undisputed Attitude” ı yayınladılar. Minor Threat, T.S.O.L., D.R.I., D.I., Verbal Abuse, Dr. Know ve The Stooges gibi grupların şarkılarını kendi tarzlarında yorumladılar. Tarihlerinin en ateşli tartışmalara yol açan ve kimilerinin sevdiği, kimilerinin ise nefret ettiği 1998 çıkışlı “Diabolus in Musica” içerdiği modern tınılar ve hardcore etkileri yüzünden resmen hiçe sayıldı. Ben ise şahsen sevenlerdenim diyebilirim. 2000’lere geldiğimizde ise Slayer “God Hates Us All” isimli albümüyle merhaba dedi ve albüm çıkar çıkmaz büyük beğeni topladı. Sert ve net mesajları olan, yer yer bu tavizsiz tutumları nedeniyle suçlamalara maruz kalan grup, hiçbir şekilde taviz vermeden yürüdüğü yoluna “Christ Illusion” ve “World Panited Blood” isimli albümleriyle devam etti.

En son olarak ise “Repentless” isimli albümlerini yayınlayan grup, şu sıralar veda turnesinde ve bu ülkede yaşayan ve onları yıllarca izleme hayali kuran, daha evvel çok isteyipte gidemeyen, ama belki bu sefer gelseler son kez izleme şansı elde edecek bir çok insan olduğunu biliyorum. Bunlardan biride benim çünkü, ama yapacak bir şey yok.. Slayer öyle ya da böyle yıllarca hep hayatımda oldu ve bundan sonrada olmaya devam edecek. Ve bundan önce olduğu gibi, bundan sonrada gelecek yeni akımlara ve gruplara tavizsiz soundu ve bıraktığı kült albümlerle örnek olacak..

JEFF HANNEMAN (R.I.P)

Grubun Kurucusu, Sarı devi, Gitaristi Jeff Hanneman ben ve birçok fan için SLAYER’ın ta kendisi, esas adamıydı. Alkole bağlı siroz yüzünden bu dünyadan ayrılan sarışın dev bu grubun ruhu, sırrı ve kimyasıydı. O vefat ettikten sonra yerine gelen efsane gitarist Gary Holt dahil kanımca onun yerini dolduramadı ve bana kalırsa hiç kimsede dolduramazdı zaten. O “Angel Of Death’i” yazan efsaneydi. 2 Mayıs 2013’te sonsuzluğa gitti, kendisini birkez daha saygı, sevgi ve de özlemle anıyorum.

Ve SLAYER Toplistim,

Mandatory Suicide

Disciple

Dead Skin Mask

War Ensemble

Reign in Blood

Seasons in the Abyss

Spirit In Black

Post Mortem

Angel Of Death

South Of Heaven

Necrophilliac

Chemical Warfare

Black Magic

Facebook Yorumları