Uzun süredir beni ekran başına bağlayıp heyecanla neler olacağını beklememe sebep olacak bir film izlememiştim. İnandığım ve tecrübe ettiğim bir gerçek varsa o da yapım kalitesinin doğrudan bütçeyle bağlantılı olmadığıdır. Bazen yüksek bütçeli projelerde büyük hayal kırıklıkları yaşayabiliyoruz. Bunun benim kanaatimde en açık örneklerinden birisi 2013 yapımı “World War Z” filmidir. Yüz doksan milyon dolar gibi yüksek bir bütçeye sahip olmasına rağmen senaryosu hatalarla dolu olan ve kurgusu aceleye gelmiş bir yapımdı. Bazen de düşük bütçeli projelerde büyük başarılar elde edildiğine şahit olabiliyoruz. 1999 yapımı olan “The Blair Witch project” ise bunun en iyi örneklerinden biriydi. Sadece bir buçuk milyon dolar bütçesi olan yapım tüm dünyada sinema severler’den takdir toplamıştı.

Bugün yazımızın konusu olan 2017 yapımı “Time Trap” filmini çeken ekip bir milyon dolarlık mini bütçesiyle öyle güzel bir projeye imza atmış ki, izlerken hop oturup hop kalktım. Senaristlerin iyi olması bir yana yönetmenin vizyonu da çok önemli. Seçilen kareler, anlatılmak istenen hikâyenin kurgusu, her taşın doğru yerine oturmuş olması çok önemli unsurlar. Bununla birlikte bir bilim kurgu projesine imza atıyorsanız görsellik en ön planda olan unsurdur. Günümüzde hayal gücünü en iyi yansıtan teknoloji bilgisayar teknolojisi olduğuna göre bu imkândan da en iyi şekilde yararlanmak gerekir. Ne var ki bilgisayar görselliğinin gerçekçi ve inandırıcı olması için yüksek bütçelere ihtiyaç duyuluyor. Bilgisayar başına oturan ve konuya biraz meraklı olan birisi üç boyutlu çizim programlarıyla uzay gemileri veya canavarlar çizebilir ama sonuçta bu bir sanat dalıdır ve yeteneğin yanında sağlam bir eğitim şarttır. Nasıl yaptılar bilmiyorum ama “Time Trap” ekibi küçük bütçelerine rağmen bilgisayar destekli görselliği çok başarılı şekilde kullanmayı başarmış.


Bilgisayar destekli görsellik kısıtlı bütçeye rağmen başarılıydı.

Filmde rol alan oyuncular Hollywood sahnesinde meşhur olan isimler değil ama böyle bir yapımla kendilerine iyi bir referans aldıkları şüphe götürmez. Oyuncuklarda en ufak bir acemilik veya hata görmediğimi söylemeliyim. Çoğunluğu lise ve üniversite öğrencisi yaşta bireylerden oluşan ekip, yaşıtlarının gerçekte ne kadar deneyimsiz ve acemi olabileceklerini, ciddi kararlar verme aşamasında nasıl kendilerini olmadık tehlikelere atabileceklerini net bir şekilde sergiliyorlar. Bunu bir ebeveyn olarak izlerken ne kadar sıkıntıya girdiğimi ve kendi kendime söylendiğimi hatırladıkça filmin vermek istediği etkiyi başarıyla ortaya koyduğuna da şahit oluyorum.


Deneyimsiz gençler macera peşinde.

Oyunculukların yanı sıra filmin senaryosu da çok güçlü. Bazen fikir iyidir ama işleyemezseniz mahvolur gider. Burada konu çok başarılı işlenmiş. Yazının dördüncü paragrafına gelene kadar izlememiş olanlara bilmemeleri gereken detayları vermemek için çok çaba sarf ettim ama bu satırdan sonra biraz konudan bahsetmek istiyorum. Bu yüzden yazının devamını filmi izlemeden okumak konusunda tereddüt eden sinema sever arkadaşlarım bu cümleden sonra durabilirler. Yapımımız daha önce de belirttiğim üzere bilim kurgu bir yapım. Altmışlı yıllarda Volkswagen marka minibüsle dağda kaybolan ebeveynlerini arayan Hopper, yıllar sonra minibüse ulaşır. Minibüsü bulduğu yerde bir mağara keşfeder ve içeride bir elinde gaz lambası, bir elinde tabanca olan bir kovboy görür ancak kovboy zaman durmuşçasına öylece kıpırdamadan durmaktadır. Daha sonrasında o da ailesi gibi kaybolur ve biri çocuk, diğerleri gençlerden oluşan bir ekip de onu aramaya giderler. Onlar da hem minibüsü hem de Hopper’ın kamyonetini bulurlar. Ufaklığı mağaranın girişinde bırakmak üzere hep beraber aşağıya inerler ve olaylar gelişir.

Şüphesiz film hakkında çok daha fazla detay üzerinde yazılabilir ama bu sefer durum filmi olduğu gibi anlatmaya gider. Bu yüzden basitçe yapımı bilim kurgu seven arkadaşlara şiddetle tavsiye ettiğimi söylemeliyim. IMDB gibi dünya genelinde kabul görmüş internet sinema platformundaki puanının 6.6 olması da gayet iyi. Aslında çok daha yüksek bir puanı hak eden bir yapım ancak genel sinema izleyicisinin muhtemelen yapımlardan daha çok aksiyon ve görsellik beklemesi sebebiyle puanlar biraz düşük kalabiliyor. Gerçek bir sinema izleyicisi ise kurgu, oyunculuk, görsellik konularındaki başarıyı görünce en az 8.5 puan verecektir diye düşünüyorum. Benim puanım ise açık ve net bir şekilde 10 olacak. Yazıyı okuduktan sonra yapıma göz atacak olan arkadaşlarım bakalım neler düşünecekler.

James Anka
26/04/2019

Facebook Yorumları