Rodrigo’nun gitar konçertosu çalıyordu, yıllar evvel çaldığında üç fidan dar ağacına bir ülkenin bağımsızlığı uğruna gidiyordu. Bugün çaldığında ise ben gecenin gündüze niyet ettiği bir vakitte odanın zifiri yalnızlığında karanlıktaydım. Zifiri bir yalnızlıkla anlatılabilirdi ancak o an. Yıllar önce bu şarkı eşliğinde var olan hüzün bugün baharla gelen çiçekler gibi açıyordu. Keşke kış ortası Bingöl dağlarında çobanların koklayıp zihinlerinde büyüttüğü kardelenler vakti açsaydı bu hüzün. Açamazdı ama. Çünkü benim yarı ıslak bedenim her daim rutine dönüşen bir tepkidir. Sanırsam Rodrigo beni düşünerek çalmıyordu. Ben ise yalnızlığı düşünerek dinliyordum. Aslında var olan şeyler var olduğu için bir sevda çiçeğidir. Beni arar beni sorar…. diye devam eder.

İnsan yalnızken en çok başarır. Başarılan şeyler olumlu şeyler de olmaz genelde ama insan en çok yalnızken kendisini gerçekleştirmeyi başarır. Herkes gibi bende bahara inat esen rüzgarda bir odanın içinde yerdeki döşeklerde kuzenlerim, kardeşlerim, arkadaşlarımla uyumak isterdim. Ya da bir bayram sabahı namaz sonrası amcalarımın elini öpüp harçlık almayı, beraber yapılan tatlılar üzerinde gitar virtüözü olmayı. Veyahut bizim oralarda soğuk esen rüzgarın altında oturup izlemek isterdim babamın, annemin bize karşı Che oluşlarını ya da bir futbol takımının kulüp başkanı oluşlarını.

                                                 Ömür Karakaya

Facebook Yorumları