Herkese merhabalar,

Bu yazımda sizlere şiddet ve korku oyunlarının, oyunu oynayan çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini bilgilerim, hissiyatım, düşüncelerim ve olaya bakış açım vesilesiyle sizlere elimden geldikçe anlatmaya çalışacağım.

Bildiğiniz üzere teknoloji geliştikçe, teknolojinin bizlere sunmuş olduğu; yeri geldiğinde bağımlılık yapan, alışkanlık ötesine insanları sürükleyen ve çok daha kötüsü özellikle psikolojimizi çok olumsuz yönde etkileyerek, her sahnesini, her adımını ve her kurgusunu bilinç altımıza bir zehir gibi enjekte ederek, günümüzün tuzaklarından birisi olarak karşımıza çıkıyor korku ve şiddet oyunları.

En basitinden bu oyunu daha 10-11’li yaşlarda henüz ergenlik çağına bile girmemiş çocuklar oynamaya başlıyor. Bu tür oyunlar o kadar tehlikeli ve öyle bir tuzak ki, çocukların ileride suça ve şiddete eğimli olmasını sağlamaya çalışmakla beraber, bir yandan da psikolojilerini olumsuz yönde etkileyerek, ileride çok ciddi psikolojik rahatsızlıklarla hayatını, o oyunların kötü yönleriyle, çok kötü ve çetin bir psikolojik sürece girerek hayatlarını alt üst etmesine bile sebep olacak cinsten günümüzün tuzağıdır şiddet ve korku içerikli oyunlar.

Birde şu yönden bakalım olaya,

Artık, eskiden bilgisayar oyunları çok basit ve kafa yormayan türden ve daha masum oyunlardı. Basit arayüzü, beyin yormayan hafif görselleri, daha masumlardı. Fakat günümüze gelecek olursak oyun dünyası o kadar kendini geliştirdi ki, en basitinden ben 2000 yılında Fifa futbol oyununun orjinal bir cd’siyle bilgisayar oyunlarıyla tanışmama vesile olmuştu. Ha, herkes bu süreçten geçmiştir. Ben de ergenlik dönemlerimde bu tür oyunlar oynadım, dürüst olmak lazım ki bu yazdıklarımı insanlar daha samimi bir şekilde okusun. Velhasılkelam, demek istediğim şu paragraftaki, o oyunlar psikolojileri bir yana beyinlerini de mahfediyorlar. Günümüzün oyunları son 10 yıldır o kadar gelişti ki, 10 yıl önce 7 saatte biten bir oyun, 100 saatte biter oldu. Bilgisayar başında saatlerce belini, omzunu ve kemiklerini çok yoran bu çocukların beyinlerine olan etkilerine ne demeli peki? Bunu bilgilerim dahilinde ve tecrübelerim dahilinde yazıyorum bu yazıyı. O çocuklar o büyük çaplı oyunları oynarken, bir oyunu 60 dakika oynadıysa bir bilgisayar açtığında; 1000 görsel varsa o 60 dakikada mesela, 1000 tane gözleri aracılığıyla beyne giden ışınlar, ve bu sayede 1000 zararlı sinyal yolluyorlar beyinlerine. Şuraya getireceğim olayı, günümüzün bebek yaşlarda bile başlayan EPİLEPSİ hastalığı çok tehlikelidir ve bir insanda ömür boyu seyirli bir hastalıktır. Kalıcı bir hastalıktır. Ciddi durumlarda beyin ameliyatı gerekebiliyor. Bayılmalar, dişlerin kitlenmesi, bayıldığında ölüm tehlikesi, dışarıda tek başına çıktığında karşıdan karşıya geçerken birden yere düşüp bayılıp arabanın çarpma tehlikesi ve bayıldığında vücut kitlenmesiyle birlikte istemdışı şekilde bilinç kapalı oluyor ve kendi kendini parçalıyor o bayılma anında. Epilepsi nöbetini bir kere hastaneye yattığımda, bir kadının o halini gördüğümde 4-5 sağlık çalışanı o kitlenmesini kontrol etmek için, kendisine zarar vermemesi için 4-5 personel bile zor zaptediyor o epilepsi hastasını, Allah kimsenin başına vermesin…

Özellikle çocuklarımıza değiniyorum çünkü çocuklarımızı ne kadar erken yaşta bu tür oyunlardan uzak tutarsak, o kadar faydalı olur ve onlarında kendisine o kadar faydası olur.

Bu tür oyunları onlara oynanmasının tehlikeli ve zararlı olduğunu ve olabileceğini temiz bir dille anlatırsak ve özellikle ebeveynler anlatırsa, bu tuzağa çocuklarımızın düşmemesini ve geleceklerini daha sağlıklı yaşamlarına bir tutam vesile olmuş oluruz.

Birde korku oyunları var, bu oyunlar bir taneyle sınırlı kalmıyor ki; yüzlerce hatta binlerce bu tür çeşit çeşit oyun mevcut. İnsanlar bu oyunlara ister para veriyor, ister korsan şekilde internetten indiriyor, yani bir şekilde kolayca ulaşabiliyor. Bu korku oyunlar, korku filmleri kadar tehlikelidir. Kendi seçimleriyle korku oyunu oynarken bir çocuk, kendi adımlarıyla oyunun seyrini bir hikaye gibi şekillendiriyor ve her şekillendirdiğinde oyunda binlerce çirkin ses duyuyor, oyunda halüsülasyonlar, gerçek olmayan sesler, korkunç insan yüzleri, zombiler vs. bu tür şeylerden bir yana korkarak oynuyor, bir yandan zevk alıyor, bir yandan alışkanlık oluyor ve bir yandan da ileride ŞİZOFRENİ gibi günümüzün en kötü ve tedavi edilmesi en zor psikolojik hastalıklarından ve akıl hastalığına giren bu şizofreni ve çeşitleriyle karşılaşıp, yıllar sonra yetişkin olduğunda bu oyunların bilinç altına girmesinden ötürü şizofreni gibi tanılar konuluyor ve bu çocukların ileride en verimli gençlik yılları hastanelerle, ilaçlarla, mücadelerle, ilerleyince beynine verilen elektro şok tedavileriyle heba oluyor ve ailesiyle çok zor bir sürece giriyor. Şizofreni hastalığı ilerlediğinde, insan; ”şüphecilik, istemdışı korkular, zihin gerilimi, paranoyaklık, var olmayan şeyleri görme, gerçekte var olmayan sesler duyma, uyurken kabuslar vs..” bu gibi belirtilerle mücadele ediyorlar ve işin en kötü yanı Şizofreni hastalığı çok ilerlediğinde bir akıl hastalığı olduğu için, bu durumda Psikiyatri servislerine veya Ruh ve Sinir hastalıkları merkezlerine, hastanelerine yatırmazlarsa eğer Allah esirgesin çok sevdiği bir insanı farklı boyutta algılayıp ona zarar bile verecek noktaya gelebiliyor, gerisini yazmak dahi istemiyorum, siz anlayın gerisini, Allah’ım esirgesin…

Son olarak şunu belirtmek istiyorum,

Çocuklarımıza inançlı olmayı, güzel ahlaklı ve kibar olmayı, mütevazi olmayı, insanları ve canlıları sevmeyi, insanlara selam vermeyi, insani ve toplumsal değerlere önem vererek bu doğrultuda yaşamaları gerektiğini ve bu tür olguları onlara küçük yaşlarda düzgün bir dille ve çocuklarımızın bu türde güzel ve olumlu gelişimlerini sağlamak adına gerekli işinin uzmanlarından destek ve bilgi alarak çocuklarımızı bu tür oyunlardan uzak tutarak, bu tür oyunların kötü tuzaklarına düşürmeyerek, onlara yukarıda belirttiğim gibi güzel ahlaklı gibi olguları öğretmekle birlikte; bunun yerine kitap okumayı, güzel ve doğru bilgileri internetten araştırmayı, onları sanatla iç içe tutmayı, hobiler edindirmeyi, yeteneklerini ve hayal dünyalarını güzel bir şekilde keşfederek onlara enstrumanlar öğrenmeye teşvik etmeyi ve Allah’a tevekkül ederek geleceklerini daha sağlıklı bir şekilde garanti almayı sağlayabilirsiniz.

Tüm bunlar ailelerin çocuklarına karşı sorumlulukları olduğu gibi, biz yazarların insanlara bilgimiz ve hislerimiz dahilinde ailelerine de bunları okumalarını sağlamakta bizim dünyevi görev ve sorumluluklarımızdır…

Son olarak Hz. Mevlana’nın çok kıymet değer bir sözüyle taçlandırmak istiyorum bu yazıyı;     

”Bir mum, diğerini tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez…”

Bu tür faydalı olacağına inandığım yazıların devamı gelecektir inşallah.

Bizi takipte kalın, hoş kalın ve sevgiyle kalın…

Facebook Yorumları