All Quiet On The Western Front – Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

All Quiet On The Westen Front - Batı Cephesinde Yeni Birşey Yok

Amerikan Film Enstitüsü (AFI) tarafından gelmiş geçmiş en iyi 10 epik film arasında gösterilen film, yönetmen Lewis Milestone’nin ilk sesli filmi olma özelliğine sahip.

1930 yılında ise film “En İyi Yönetmen” oscar’ını kazandı.

Haliyle ABD’de başıt olarak gösterilen film, Avrupa’da birçok ülkede tam tersi bir tavırla yasaklandı.

Birinci Dünya Savaşı mağlubu Almanya’da film yasaklandı. Yasaklamadan kısa bir süre önce gösterilen sinemalara fare bırakılarak sabote edilen film, Adolf Hitler’in iktidara gelmesi hemen yasaklandı.

Yasaklanma nedeni ise, filmin Almanları korkak göstermesi olduğu belirtildi. Polonya’da ise filmim Almanların lehine olduğu düşünülerek yasaklandı. 1920 ve 1941 yıllarında ise Avusturya’da yasaklı kalan film İtalya ve Avusturya’da gösterime giremedi.

Variety dergisi ise film ile ilgili olarak “Bu film her dile çevrilmeli. tüm dünya uluslarına “Savaş” kelimesi sözcüklerden çıkana kadar gösterilmeli” demiştir.

Brokeback Mountain – Brokeback Dağı

brokeback mountain - brokeback dağı

Pulitzer ödüllü yazar Annie Proulx’un yazarı olduğu ve yönetmen Ang Lee’nin sinemaya uyarladığı film 2005 yılında gösterime girdi.

Daha gösterime girmeden sansür ve yasaklanmalar ise gecikmedi. Filmin bazı ülkelerde yasaklanma sebebi homoseksüel sahneler içermesidir.

Film Çin’de gösterime girmez, sadece dvd’sinin ülkede satışına izin verilir. Ortadoğuda İsrail hariç diğer ülkelerde film gösterime giremez. Arap ülkelerinde ise sadece Lübnan’da film gösterime girer ama oda sansüre uğramış haliyle. Birleşik Arap Emirliklerin’de ise aynı Çin’deki gibi film izleyici ile buluşamaz, sadece dvd satışına izin verilir.

Die Blechtrommel – The Tin Drum – Teneke Trampet

the tin drum - teneke trampet

Cannes film festivalinde Altın Palmiye ve 1979 yılında En İyi Yabancı Film oscar’ını kazanan film Kuzey Amerika’da filmde yer alan reşit olmayan karakterlerle ilgili cinsellik içeren bir sahne yüzünden 1980 yılında Kanada’da çocuk pornografisi suçundan yasaklanır.

Bir diğer yasak olayı ise Oklahama’da gerçekleşiyor. Filmin çocuk pornografisi içerdiği ve eyalet kanununa göre reşit olmayanların cinsellik sahneleri gösterilmesi kanuna aykırı olduğundan filmin tüm kopyaları kütüphanelerden ve film kiralayan mağazalardan toplatılır. Filmin kopyası elinde bulunduran müşteriler tespit edilip evlerine baskın yapılarak filmler toplanıyordu. Bölge savcısı ise filmi elinde bulunduranların tutuklanacağını açıklamıştı. Bu yasak olayı ise Oklahama’da “Yasak” adlı bir belgesele konu oluyordu.

Köşeyi Dönen Adam

köşeyi dönen adam

Başrolünde Kemal Sunal’ın oynadığı filmde, zengin olma hayalinde yaşayan Adem’in hikayesini izliyoruz. Amerika’da yaşayan amcasının ölümünden sonra Adem’e kalan mirası öğrenen insanların bir pay kapma çabasını görüyoruz. Ama kalan mirası görünce Adem’in peşinde koşanların hayali suya düşer.

Filmin sansür yemesinin sebebini ise yıllar sonra ortaya çıkar. Filmin sonu sansürlenmiştir. Sansür sebebi ise final sahnesinin 1 Mayıs mitingine bağlanmasıydı.

Kemal Sunal’ın hayattayken filmin sansürsüz hali ile yayınlanması için çok çaba sarf ettiği söylenir.

Straw Dogs – Köpekler

straw dogs - köpekler

1971 yılında gösterime girdiğinde eleştirmenler tarafından acımasızca eleştirilen film, yıllarca sansürün kurbanı oldu. Film 2002 yılında tekrardan çekildiği haliyle gösterime girme izni aldı ama yönetmen Sam Pechinpah filmin tekrardan gösterilmesini göremedi. Çünkü 1984 yılında Sam Pechinpah vefat etti.

Gordon Williams’ın “The Siege Of Trencher’s Form” romanından uyarlanan filmin tepkileri almasının nedeni ise Amy karakterinin tecavüze uğradığı sahneydi. Eleştirmenler Amy’nin sahnedeki tavırlarından dolayı yönetmeni kadın düşmanı olmakla suçlarken, savunma kısmında olanlar ise Amy’nin yaşadığı travmanın hakkıyla gösterildiğini belirttiler.

Filmin sansürlenmesinin nedeni ise malumunuz tecavüz sahnesi nedeni ile oldu.

ABD’de gösterime girmeden önce tecavüz sahnesi yeniden kurgulandı, 1971 yılında İngiltere’de gösterilen film 1974’de yeni çıkan yasaya takılarak tecavüz sahnesi nedeni ile yasaklandı.

Su Da Yanar

su da yanar

“Su Da Yanar” filmin yönetmeni Ali Özgentürk tarafından lanetli filmim olarak tanımlanır. Ali Özgentürk “Su da Yanar” filmini Tokyo Film Festivalinde “At” filmi ile kazandığı ödül ile çeker.

Ali Özgentürk filmin yasaklanma sürecini ise şöyle aktarmaktadır; ” Filmin çekimleri bittikten sonra Devlet Denetleme Kurulu’ndan gösterilmesine sakınca olmadığına dair onay aldık. Film İstanbul’da 7 sinemada gösterildi. Gaziantep’te gösterimi yapıldığı sırada valilik tarafından yasaklandı. Dava açtık, bu kararın yürütmesi durduruldu. İstanbul valiliği’de filmi yasaklama kararı aldı, sonra bu karar kaldırıldı.”

Devletin emniyet ve askeri kuvvetlerini küçük düşürüldüğü gerekçesiyle Ali Özgentürk’e dava açılır ve hapis istemiyle yargılanır. Davanın iddianamesi ise; güvenlik kuvvetlerinin halka kötü muamele yaptığı, Türkiye’de Nazım Hikmet ile ilgili film çekmenin mümkün olmadığına dair filmin propaganda yapıyor olmasıdır.

Ali Özgentürk davadan beraat eder ve 2002 yılında “Su Da Yanar” 39.Altın Portakal Film Festivali’nin girişimiyle tekrardan izleyici ile buluşur.

The Dreamers – Düşler, Tutkular ve Suçlar

The Dreamers - Düşler, Tutkular ve Suçlar

2003 yapımı film, çıplaklık içeren sahneler yüzünden ABD’de rahatsızlık yaratır. Filmin yönetmeni Bernardo Bertolucci ise tepkiler karşında “En doğal ve en masum şey olan çıplaklığı göstermenin hala katı kuralcı tepkilere neden olmasına şaşırdım” diyor.

Filmin ABD’deki dağıtımcısı filmi kesilmiş haliyle gösterime sokmak ister. Film kesilmeden vizyona girer ama 17 yaşından küçükler filmi izleyemeyecektir. Filme yaş sansürü getirilir. Bu sansür filmin izlenmesine engel olmaz ve ABD’de 2,5 milyon dolar hasılat elde eder.

The Last Temptation Of Christ – Günaha Son Çağrı

The Last Temptation Of Christ

1988 yılında gösterime giren film, gösterime girer girmez tepkileri görmeye başlar. Nedeni ise İsa’nın işleniş şekli ile ilgili. Filmin yönetmeni, filmin başlangıcında belirttiği gibi filmin kutsal metinlerden değil, Nikos Kazantzakis’in “Günaha Son Çağrı” romanından esinlendiğini belirtse de tepkileri durdurmaya bir etkisi olmaz.

İsa’nın işleniş şekli ile oluşan tepkilerin nedeni İsa’nın insanı bir portre olarak anlatılmasıdır.

Kitabın anlatmak istediği İsa’da diğer insanlar gibi günah çağrıları ile boğuşmasıdır. Filmde ise İsa’nın günah işlediğini göstermez ama korku, şüphe, bunalım ve özellikle Hristiyan dünyasını öfkelendiren şehvet duygusu ile anlatılan İsa anlatımı tepkilerin nedeni olmuştur.

Film Türkiye, Meksika, Şili ve Arjantin’de yasaklı kaldı veya gösterime giremedi. Filipinler ve Singapur’da ise halan yasaklıdır.

Filme tam not veren sinema yazarı Rober Ebert ise, “Film İsa’ya bir övgü. Çünkü onu bir dini kartpostaldan fırlamış çafçaflı bir figür gibi göstermiyor. İsa etten, kemikten, mücadele veren, sorgulayan, kendisine ve “babasına” sorular soran bir kişilik” diyordu.

Umut

umut

1970 yılında çekilen ve Adanalı faytoncu Cabbar’ın hayat mücadelesini anlatan film için Onat Kutlar şöyle der; “Türk sineması için bir dönüm noktası. Türk edebiyatının ve onun düzeyini geriden takip eden sinemamız Umut’a kadar gerçekçilik çoğu kez gerçek denmeyecek kadar bir yaklaşımla kavranmış, Yeşilçam kalıplarından kurtulamamış ya da natüralizmle karıştırılmıştır. Umut bu anlamda geleneksel sinemamızın kalıplarını kıran ilk ödünsüz filmdir.”

Film, Adana Film Şenliğin’de En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Senaryo ödüllerini kazanır.

Çekildiği ilk sene film ilk yasağı ile karşılaşır ve sansür kurulu kararı ile yasaklanır. 1971 yılında Cannes Film Festivalin’de Genç Yönetmenler bölümünde gösterilir. Ancak filmin üzerindeki yasak kalkmadan Yılmaz Güney filmi Cannes Film Festivali’ne gönderdiğinden kaçakçılık suçu ile yargılanır. Film yurt dışında gösterime girer ve festivallerde ödüller kazanır.

Umut filmi 1989 yılında yasağın kalkmasıyla özgürlüğüne kavuşur ve aradan geçen 20 yılın ardından 1990 yılında tekrardan gösterime girer.

Vurun Kahpeye

vurun kahpeye

İftira sonrası linç edilen Aliye öğretmenin hikayesini anlatan filmin yönetmeni “Ustaların Ustası” olarak bilinen Lütfi Akad’ın ilk filmidir.

Lütfi Akad yönetmen koltuğuna oturuşunu şöyle aktarır; “Erman Film’de mali danışmanlık yapıyordum. Vurun Kahpeye’nin senaryosunu yazdım. Filmi de sen çek dediler. Senaryoya ilginç çalışmadır, yapabilirim belki diye yaklaştım. Ama yönetmenlik teklif ettiklerinde irkildim.”

Film önce çok büyük ilgi görür ama sonra sansürlenir. “Müslüman Türk din ehli ağır ve yalan iftiralara uğruyor, sinemalarda rezil ediliyor. Müslüman Türk şeref ve haysiyetini koruyacak bir adalet yok mudur?” denilerek basında filme saldırı yazıları çıkar ve dönemin sansür kurulu tarafından film 3 kez sansürlenir.

Film 2009 yılında restore edilip, 28.Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde yeniden izleyiciyle buluşur ve Türk Sinemasının bir klasiği olarak değeri teslim edilmiş olur.

Facebook Yorumları