Soğuktan üşümüş ve uyuşmaya başlayan ellerim, kalemi zar zor kavrıyor ve sözcükleri kusması için yönlendirmeye çalışıyordu büyük bir bıkkınlıkla.Şuan karşımda bir deniz var, dalgaları birer çarşaf gibi vuruyor kumsala.Hemen üzerinde bir yeni ay görünüyor, ışığı kendisine yetiyor sadece. Bizlere ışık kaynağı olarak gözükmesede görenler ışığına hayran kalıyor, kendisini aydınlatmasına. Batmış olan güneş hafif bir  kızıllık bırakmış göğe. Yeni ayı arıyor gözlerim yine , ne kadar güzel ne kadar parlak, öyle ki ışığı sadece kendisine yetiyor. İnsanda böyle olmalı, kendi kendisine yetebilmeli bir ay misali. Dışarıdan görenler ışığına aldansalar bile, şu koskoca gök kubbede yalnız başına bile parlıyorsa bu kadar, insancıklar da yer yüzünde böyle olmalı. Saat 7’ye geliyor , hava daha da soğumaya başladı fakat kalemi tutan elim, soğuk kağıt ile sürtüştükçe ısınıyor buzullarım. Çok ileride bir kaç ışık ve iki gemi gömüyorum, ardında bir ada, kızıllığa yakın duran. Saçlarımın dalgası denizin dalgasına karışıyor şu an ve dalga sesi kalbim ile aynı ritimde gel git yapıyor kumsaldan göğüs kafesime. Etraf çok pis, insancıklar burayı da kendileri gibi mahvetmişler ne yazık ki. Denizin kokusu midemi bulandırmaya başlıyor , esen rüzgar  esmesin yüzüme istiyordum sonra boşver diyordum essin soğutuyor bir nebze içimi. Belki de iyice körüklüyordur bilemezdim. Sol yanımda birkaç mekan, insanlar ve ışıklar var. Sağ tarafıma yakın bir yerlerde bir adam duruyor düşünceli bir hayli.Düşünüyor insanlar ne iyi tabi.Dünyanın mevcut durumuna bakınca, boşuna düşünüyor bu insanoğlu diyorum. Düşünmüş halimiz bu ise, vay halimize. Düşünmeye alışmışız ama düşlerde.Gerçekte kimse düşünmüyor , herkes düşünüyormuş gibi yaşıyor umarsızca.” Hava bilmem kaç derece” dersem soru sorduğumu sanarsınız belkide.Halbuki amacım herhangi bir soru sormak değildi. Böyle böyle anlamıyor kimse kimseyi, düşünüyormuş gibi yapmaları yetmiyor birde anlıyormuş gibi yapıyorlar. Alın size bir kaos daha.
Gözüm şuan kalem tutan elimin, kağıdın yüzeyinde oluşturduğu gölgeye kayıyor. Arkamda ışık var bunun için ona teşekkür ediyorum huzurlarınızda.Ayrıca şu bahsettiğim yeni ay varya, hakkını yemişim onun da az önce fark ettim. Az da olsa denizin yüzeyine paylaştırıyor ışığını tek tek her dalgasına. Bencil değilmiş sandığım kadar, kendine değilmiş tüm aydınlığı. Sabah olduğunda onun yerini güneş alacak, sıcaklığını ve parlaklığını serpecek dalgalara tek tek. Senin yerin ayrı sevgili “yeni ay”, çünkü güneş zaten aydınlık olanı aydınlatırken; sen en zifiri karanlıklara ışık oluyorsun, kiminin yoldaşı, kiminin de böyle fısıldıyorsun kalemine. Daha dikkatle baktıkça senin karanlık diğer yanını da görüyorum. Bu karanlık hiçhir şey eksiltmiyor senden üstelik. Karanlığın olmasaydı aydınlığın böylesine güzel olmazdı belkide. Dön soluna ve de ki karanlığına “Teşekkür ederim,karanlığın beni aydınlatıyor.”
Öyle ya bende diğer karanlık yanımla böyle böyle barıştım da en iyi dostu oldum kendimin zamanla. Yine de en çok ben yaktım kendi canımı. Konu konuyu açtı yine, ben yazdım. Ne yapayım ki başka. “Yazdım, yazmasam ağlayacaktım.” Bende çok eksilttim kendimi, kendime bir şeyler ekleyeyim derken, çok şey götürmüşüm kendimden. Eksile eksile yok olmuşum sonunda. Söyle bana palyaço, palyaçolar yalan söylemezmiş ya söyle öyleyse sen insan olsaydın yalan söyler miydin? Yoksa yalanlar mı eksiltti seni böylesine. O yüzden midir bu ağlamaklı halin. Sen söyle ben yazayım palyaço.

– GÜNÜN ŞARKISI ; EMRE AYDIN – BU KEZ PEK Bİ AFİLLİ YALNIZLIK
– GÜNÜN ŞİİRİ ; PALYAÇO
-GÜNÜN FİLMİ ; LOVE ME IF YOU DARE

Facebook Yorumları