Seni Seviyorum Bir Nazi Yalanı

I

Ait olduğumuz ölü galaksileri terk ediyor toprak yoldaki gençliğim
Ve zihni boş çam ağaçlarını satır aralarında buduyorum göz kırparak
Bir şekilde çekinerek şehrin kıyısından dönüyor sarhoşluğum
İran’la ya da Amerika’yla uğraşacak halim yok, sikmişim hepsini
Biz birbirimizi boğmaya hazırlanırken çelik gözlerini kapatıp
Tüm o boktan günlerinin şimdiye değdiğini düşünmekte özgürsün
Uğursuzca, bir virüs gibi hareket ettiğin kalbimde fanatik öfkeni
Ve Tanrı’yı, İsa’yı, Buda’yı ya da kıçımı kutsamakta özgürsün
Açlık içinde okyanusu geçen bir gemi dolusu piçe anlatmalısın
Yeniden doğ, arın ve yaşa felsefenin derinliklerindeki çabayı
Er ya da geç geri dönecek bir evi yoktur herkesin
Ki zaten bununla ilgili söylenmiş şarkıları defalarca dinledik
Klozet kapağı kırık tuvaletlerde yalnız başına kusuyor çocuklar
Ve Sokrates’ten arda kalanların yoluna alacakaranlık çöküyor
Safir gözyaşları kükrüyor keşlerin, seni seviyorum bir Nazi yalanı
Mürekkep lekeli ellerimle sıvazlıyorum yüzümü, penceremin dışındasın
Gerçi benim yanımda aç kalmandan iyidir hidrojen bombaları
Eriyip giden leş gibi çapaklı gözlerimde bir kahkaha döngüsü
Ne pis bir şaka Ege’de bir yatakta uzanmak, ne korkunç bir gece
Kaos ölümden önce ve ölüm de yaşamdan
Gözlerindeki Balkan berraklığında kendini havaya uçuran ben
Ve kendi meleğini uçurumdan aşağı iten peygamber
Hikayenin yalnız yarısı yazılmışsa kime kızmalıyım söyle
Geçip giden günlerim bir rüya artık ve aklım başımda değil
Tüm bunlar sona ermeden önce uyandırma beni

II

İçindeki karanlığa yenildiğinde bul beni, şiirleri terk ettiğinde bul
Gördüklerini unuttuğunda ve kendi kendini doğurduğunda yaralı rahminden
Tanrıtanımaz varoluşçular pişmiş toprağa işediğinde şarabı
Ve halüsinasyon morgunda teşhis edildiğinde seviştiğimiz yaz akşamları
Çünkü safir gözyaşları kükrüyor keşlerin, çünkü seni seviyorum bir Nazi yalanı
Kan enjektörün içine doluyor ve balerin gibi süzülüyor yavaşça, yapamıyorum
Kaybolmuş bilgelerin yaşlı ruhunu avlıyor gün ışığı
Ve çığlığıyla Crinis’i öldüren fare ses tellerimizi çalıyor
Kimi tanrıların dejenerasyona uğrayıp intihar ettiğini söylüyor
Kimine göreyse yalnızca sarhoştu, bu sonsuz bir varyasyon
Bana gelecek olursak; tavanı duyuyorum Ege’de bir yatakta
Annenin menopoz saçları bölüyor yeryüzünü ve bir sınır çiziyor aramıza
El ele tutuşan iki liseli kızın atladığını biliyorum Masa Dağı’ndan
Rüyalarımı satıyorum uykusuzlukla kafayı bozmuş depresiflere
Bazıları dünyanın yanışını görmek için doğar, biliyorum
Ve iyi olan her şeyi götünden sikmek isteyen kalpsizler tanıyorum
Belki de bunları deli olduğumu söylemeden önce anlatmalıydım sana
Çarşamba gecesi ambulansa taşıdığımız keşin gözleri kükrüyordu
Kadının aç nefesinden kiraladığı parça tesirli mutluluğu bekliyordu
Ayakkabı bağcıkları yoktu, turnike olarak kullanmış ve kaybetmişti
Zamanın sorularına karşılık veren karanlık, tümüyle ele geçirdi bizi
Belki de bunları karamsar olduğumu söylemeden önce anlatmalıydım sana
Şimdi kusursuz bir tasarıdan ibaret Milenyumun ağlayışı
Pembe bulutların mastürbasyonu siyah, bir karadelik gibi emerken parıltıyı
Ve birbirine girmiş sürrealist çabanın sonunda titremekte ellerim
Cinsel bastırılmışlık ellerim, Medusa’nın laneti ellerim
Gecenin içinde gökkuşağına uzanan mecalsiz çirkin ellerim
Geçip giden günlerim bir rüya artık ve aklım başımda değil
Tüm bunlar sona ermeden önce uyandırma beni

III

Soğuk aşırılıkla suçlanırken bir bar taburesine tünemiş içiyordum
Bir zamanlar canını yaktığım her kadın mutluydu artık
Piçin birine çelme taktım, iri kıyımdı ve şık giyinmişti
Tabureyle birlikte yere serdiğinde beni hala eğlendiğimden emindim
Ama lekeli aynada buruna peçete sokuşturmak eğlenceye dahil değildi
O yüzden şimdi terk etme beni, bir kısmım o boktan aynada kaldı
Ayakta duramayan sarhoş fotoğraf çerçevelerine ihtiyacım yok
Yolda olma hülyası ve fotoğraf çerçeveleri bir şeylerden kaçmak gibidir
Kaçmak gibidir – kaçmak gibidir – kaçmak gibidir kaçmak

Kaçıyorum gün ve gece, kaçıyorum hepsinden
Tanrı inkar ettiğim her şey için intikam alacaktır benden
Ama anlamadığı aşikar, sarhoş ya da dejenerasyona uğramış
Önemli değil
Çünkü aç karna uykulara dalıyor evsizlerin uzandığı ıslak kartonlar
Çünkü parasızlık gözleri üzerimizde, bombalanmış köy okulu gözleri
Bu yüzden her şey bittiğinde kendini de cezalandırmalı
Ama bir yağmur gerekiyor bana, yataktan çıkmak için bir neden
Soluklanacak bir mola gerekiyor, boku yediğim bir dönemdeyim
Tamamlanmamış günlüklerle birlikte rafa kaldırıldı gençliğim
Kütür kütür gençliğim, kafası hep kıyak ve kuşkulu gençliğim
Arkadaşlarına bakıp iç çeken, asık surat ifadesiyle bekleyen
Ve emin misin diye soran, burada olmak istediğine
Bu işin sonunda mutlu değiliz hiçbirimiz, ne sanıyorduk ki
Neyi arıyorduk sızlayan depresif ruhlarla, neyi diliyorduk yoksulluktan
Biri bir şey yaptı, biliyorum, biri ya da binlercesi birden, aynı anda
Zayıf bir halatın ucunda adım atıp yok oluşa tutunduk
Ve odanın içinde esen rüzgar tüm o çırpınışlarımızı gizledi ailelerden

IV

İşleri dramatikleştirmeyi sevmiyorum, aklım başımda değil ve bunun seni incitip durması umurumda değil, ev mutlu olduğun yerdir diyor Willie Nelson şarkısı, hala bir eve sahip olmayışım beni kızdırıyor, neyi okumam gerektiğini bilmiyorum şu günlerde, yazdıklarım eskisi kadar midemi bulandırmıyor ve bu oldukça mide bulandırıcı geliyor

Bana öğrettiğin tüm o şeyleri düşünüp duruyorum ve artık sanırım iri memeli hatunları çekici buluyorum, kötü giden şeyler için bir suçlu aramıyorum ve şaşırmıyorum suratında koca bir gülümsemeyle gezinen tiplerin sürprizlerine

Üçlü koltukta tek başıma oturup kafayı çekmeyi daha çok seviyorum, mantıklı ve ikna edici konuşmadıkları sürece dinlemiyorum kimseyi, adapte olmakta zorluk çekiyorum çünkü birkaç gündür Venüs’e rastlıyorum gökyüzünde, yalnız ve parlak görünüyor, aynaya bakmak gibi bir bok bu, kalabalık bir caddede durup dikiliyorum, başımı yukarı kaldırıyorum ve nefesimi tuttuğumda kalp atışlarını duyabiliyorum – kalp atışlarını duyabiliyorum; Venüs’ün, senin, aptal öfkenin, sıska penisimin ve evcilik oynadığın babacıkların

Safir gözyaşları kükrüyor keşlerin, yaşlı ve yorgun gözlerinden süzülüyor yara iziyle kutsanmış yanaklara ve bugün anlıyorum ki seni seviyorum bir Nazi yalanı, süslü propagandalarla yandaş çekiyor aşk, sonsuz vaatlerde bulunuyor ve uykulara açıyor kapılarını ama neticede Hitler yaptığından beri kimsenin sikinde değil intihar etmek – soğuk bir günde yalnız uyanacaksın ve ağlayacaksın, diyor Johnny Cash

Seni seviyorum bir Nazi yalanı – ey acıması olmayan Kuzgun, terk edip durma beni

Facebook Yorumları