Sevmek…

Ne güzel bir şey değil mi? Evet, ”sevmek”. İlk başta bu kelimeyi duyunca direk aklımıza karşı cinsten bir sevgiliyi, bir hayat arkadaşını sevmek geliyor öyle değil mi? Hadi itiraf edelim, birçoğumuzun aklına öyle geliyor… Ve hadi itiraf edelim ”sevmek” deyince aklımıza doğayı sevmek, yeşili sevmek, kırmızıyı sevmek, maviyi sevmek, hayvanları sevmek, var olan yaratılmış birçok şey sonradan gelebiliyor ve bu daha manevi olgular ikinci planda akla gelebiliyor… Peki yaratılanı yaratandan ötürü sevmek? Bu ne zaman aklımıza geliyor? Veya bir yaratıcıyı sevmek ne zaman aklımıza geliyor? İlahi sevgi, sonsuz aşk…

İtiraf edelim bahsedilmese ”sevmek” denildiğinde akla düşerse geliyor ilahi sevgi. Peki az önce yazdığım bir şeyi gözden kaçırmak istemiyor ve üzerine bir nebze dahi olsa yoğunlaşmak istiyorum: ”Sonsuz aşk”. Şimdi insan Dünya’da karşı cinsi sever. Bu normal ve olağan bir durum. Fakat sonsuz aşk? Hani edebiyatlar yapılır, sevgililer birbirine ”sonsuza kadar”, ”sonsuza dek” diye sözler verirler fakat nasıl verilir bu sözler ve nereden biliniyor ”sonsuza kadar” sevgililerini sevecekleri? ”Sonsuzluk”, hayal etmesi bile bir tuhaf edebilir insanı. İnsanoğlu bu, aklın sırrın ermeyeceği şeyler yabancı bir nesne adı gibi ilk başta tuhaf kaçabilir, tuhaf gözükebilir veya derin bir saydam boşluktaki hayalsizliğe dalış yapmasını sağlayabilir… ”Sonsuzluk” gerçi insanın, kişinin o anki duygu durumuna ve psikolojisine bağlı olarak algılanır ve ”saydam boşluk” ile başlayan benzetmem; bir insanın sonsuzluk kavramını ilk düşünmeye başladığında kapıldığı ruh haline örnek olarak… Peki nedir sonsuzluk?

Zaman kavramının olmadığı bir tekrar mı? Yoksa zaman kavramının olmadığı; anlayamasak bile aklı ve hayali zorlayacak bir ilahi olgu mu? Ben açıkçası ilk verdiğim örnekten yana değilim… ”Aklı ve hayali zorlayacak ilahi bir olgu” seçeneğini tercih etmekten çekinmem. Şimdi burada bana katılmayacaktır çoğunuz tahminimce fakat sevgililerinize ”sonsuzum”, ”sonsuza kadar seveceğim” derken bu kavram ”tatlıydı” öyle değil mi? Peki şimdi ne değişti? İlahi bir olgu dediğim için mi işler değişti? Hani sonsuza kadar seviyordunuz sevgilinizi? ”Allah”, ”Tanrı”, ”Rabb”, ”Yaratıcı”, ”Yaradan” gibi sıfatlarla her yerde olan bir ”sonsuz” varlığa konunun ucu dayanmaya başladığı için mi rahatsız oldunuz?.. Tabi, sizde haklısınız(!) Peki yatalak olduğunuzu düşünün ve altınızın temizlenmesi gerekiyor düzenli olarak. Bu işi zor olarak kim görür? O sonsuza kadar sevdiğiniz sevgiliniz mi? Yoksa ayaklarının altına cennet serilmiş hergün ”of” demekten geri kalmadığınız anneniz mi? Cevap belli, kimse kendini kandırmasın ve polyannacılık yapmasın… Gerçekçi olmak gerek. Sevgiliniz bir temizler, iki temizler ve üçüncüsünde ”of” der. Hoşunuza gitti mi? Ama siz annenize her gün ”of” diyordunuz? Ha evet doğru, hiç kendinizi annenizin yerine koymadınız ki… Sizi karnında taşıyan, nice hayallerle Dünya’ya getiren, ak saçlarını size karşı olan vefa ve fedakarlığından ağartan, giymeyip giydiren, yemeyip yediren ve içmeyip içiren… Marketten numune bir çikolata, şeker verseler gizlice saklayıp çantasına ve eve kadar getiren size o güzel yüzüyle hediye etmek isteyen fakat bu pek kelimelerle anlatılmayacak davranışa karşılık alamadığı annelerimiz, evet…

Yukarıya dönecek olursak siz annenize her gün ”of” diyordunuz fakat ”sonsuza kadar” sizi sevecek olan sevgiliniz zor gününüzde elini taşın altına koyamazken ”of” demesi mi canınızı sıktı? Yoo, hayır sıkmasın. Çünkü sizin ”sonsuzluk” anlayışınız bir ”azarlamadan” öteye gidemiyor…

Facebook Yorumları