1-Öncelikle okurlarımız için kendinizden bahsedebilir misiniz?

Merhaba. Uzun bir hayatı özetlemek zor ama deneyeyim. X ile Y kuşağı arasında sıkışmış 79 doğumlu bir Ankaralıyım. Hafta içleri Bursa’da mühendislik, hafta sonları İstanbul’da yazarlık yapıyor, buna ek olarak yıllardır basgitar çalıyorum. Plak koleksiyonculuğu ve müzik ile oldukça haşır neşir olduğumdan romanlar dışında müzik dergilerinde de yazılar yazıyorum.

2-Hayatınızda yazmaya başlamanız yani dönüm noktanız ne zaman oldu?

İşim nedeniyle İtalya’da oldukça uzun süre tek başıma bir otel odasında yaşamam gerekti, bu dönemde, oldukça efkârlandığım bir akşam, ilk öykümü yazdım ve sosyal medya aracılığı ile yayınladım. Ertesi sabah uyandığımda, bilgisayarım gelen mesajlarla dolmuştu. Herkes öykünün öncesini ve sonrasını soruyordu. Vaktim çoktu, konuşabileceğim biri yoktu, birikmişliğim fazlaydı, ben de o öykünün başını ve sonunu yazarak, ilk kitabım olan “Neden Evlenmedim”i oluşturdum. Dönüm noktam yazmaya başladığım akşam mıydı, yoksa ilk öykümde anlattığım akşam mıydı, bunu hala düşünürüm.

3-Daha önce yayınlanmış olan “Neden Evlenmedim” ve “Gelmeyen Pazartesi” kitaplarınızdan ne farkı var “Tutuşamayanlar”ın?

İlk iki kitabım, kurgu içerse de genel olarak otobiyografik izler taşıyor ve bunu “Eksper” isimli bir karakter üzerinden yapıyordu. “Tutuşamayanlar” ise benim tamamen kurgu olan ilk romanım. Bir de ilk iki kitapta mizah daha fazla ön planda, “Tutuşamayanlar” konusu itibarı ile daha depresif bir kitap diyebiliriz.

4-Halen yazarlığınızın yanı sıra bir müzisyen olarak müzikle de iç içe olduğunuzu biliyoruz, “Tutuşamayanlar” ı yazarken bu durum ne kadar etkili oldu?

Kitabın genel kurgusu zaten bir 45’lik etrafında dönüyor ki kapak görselinin temeli de bu. Tabii bunun yanında, bir plak koleksiyoncusu başrolde olduğundan, yer yer şarkı ve sanatçı isimleri geçiyor kitap boyunca. Ufak tefek sadece koleksiyoncuların anlayabileceği terimler de yerleştirdim araya. Bunun yanında, ben müziksiz bir an bile geçiremeyen biriyim, sürekli kulaklığı takılı olan, uyurken bile evinde müzik çalan biri olarak, yazdığım hikâyelerin onlara uygun bir arka plan müziğinin ahengine sahip olmasına önem veriyorum. Siz de mutlaka yaşamışsınızdır, sokakta yürürken kulaklığınız takılıysa, etrafı algılamanız değişir, birden herkes dinlediğiniz müziğin video klibinde oynuyor gibi olur. İşte o hissi ve dünyayı kendimi dışına atarak arka planda sürekli “soundtrack” çalan bir film gibi izlemeyi seviyorum.

5-

5-Tutuşamayanlar, Timur karakterinin Bunalımlar’ın Bunalım plağını arayışı üzerine kurulu bir roman. Sizin için de böylesi vazgeçilmezleriniz var mı? Ve Bunalımlar ya da Ayet Aydın Çakuş sizin için neyi ifade ediyor?

“Bunalım” plağını bulabilsem vazgeçilmezim olacak ama halen katamadım koleksiyona, şu anda nadir olmasa da manevi değer olarak vazgeçilmezim “Neşet Ertaş”ın “Zahidem” 45’liğidir. En az haftada bir kere dinlemezsem kendimi eksik hissederim. “Bunalımlar”a gelince, benim için ifade ettiği şey, en sevdiğim dönem ve tür olan 60 ve 70’lerde ülkemizde yapılan Rock ve Anadolu Rock türünün en ham, en damıtılmış hali olması. Plaklara ve müziğe dair sevdiğim her şeyi içeriyor, iyi basgitaristler, saykodelik gitar ve klavye melodileri, dönemine çok aykırı şarkı sözleri.

6-Romanda, gittikçe bir oyun içerisinde buluyoruz kendimizi ve oyun öykülerle, roman içinde öykülerle zenginleşiyor. Kitabınızı yazarken bu bilinçli bir tercih miydi yoksa karakterlerin, öykülerin ortaya çıkışı spontane mi gelişti?

Bilinçli olarak, en başından beri kurguladığım bir şeydi bu. Tutuşamayanlar’ın her birinin bir öyküsü olmalıydı ve tüm bu öyküler başka bir kaybedişi anlatmalıydı. Zaten kitap içinde kitap oyununu oluşturan kurguyu da sadece bu şekilde başarabilirdim. Zor bir kurguyu basit ve akıcı bir şekilde aktarmaya çalıştım, bunu da eksiltme yapmadan yani kafamdaki hiçbir detaydan ödün vermeden başarmak en büyük amacımdı.

7-Tahir karakteri kibrit çöpleri bittikçe hayatının sonuna doğru yaklaşıyor romanda. Aslında bir oyunu sürdürüyor, sizce bizler de yaşamlarımızda bir oyun içerisinde miyiz?

Binlerce oyunun içindeyiz hem de… Zaten hayatın kendisi de kurallarını bizim koymadığımız bir oyun. Bizler ise; iyiliğimizden, kötülüğümüzden, çıkarlarımızdan, arzularımızdan ya da sadece canımız sıkıldığından yeni oyunlar yaratıyoruz. Bazen bir oyunun figüranı, bazen başrolü bazense kuralları koyanı oluyoruz.

8-Tutuşamayanlar’da Timur karakteri oldukça depresif, insanlardan vurgun yemiş ve insanlara uzak bir karakter. Bu karakteri ve diğer yan karakterleri yaratırken nelerden etkilendiniz, esinlendiniz?

Farkındalığı yüksek herkesten esinlendim ki kitabı da “Farkındalıklarıyla çirkinleşenlere” adamamın nedeni buydu. İnsanoğlu olarak öyle bir sosyallik seviyesine ulaştık ki kurduğumuz ilişkiler; ikiyüzlülük, yalanlar, egolar ve bunlardan beslenen yapay tavırlardan ibaret olmaya başladı. Belki mağarada yaşadığımız zamanlarda da böyleydik ama o zaman bu kadar dip dibe değildik, yüzlerce kişiyle muhatap olup, bu tavırlara maruz kalmıyorduk her an. “Tutuşamayanlar” etrafındaki tüm bu yapaylıkların “farkında” olup; uzaklaşmış, dertlenen, yalnız ve uyumsuz insanlardan esinlenerek yazıldı ve onlara adandı.

9-Kitabınız çizimlerle zenginleştirilmiş ve sonunda insanı derinden etkileyen öykülerle kurulu. Öykülerden ve sıkça diyaloglardan oluşan bir roman, bu yönüyle de oldukça farklı. Şu ana kadar bu farkla ve Tutuşamayanlar’la ilgili aldığınız tepkiler nasıl?

Tepkiler beni oldukça mutlu etti. En çok sevindiklerim; kitabın çok akıcı olduğu, bir gecede bittiği ve insanların okurken kendilerinden çok şey buldukları yönünde olanlardı. Diyalogların bahsedilen bu akıcılığa katkısı olduğunu sıkça duydum. Diyalog yazmayı çok seviyorum fakat içses kadar değil. “Tutuşamayanlar”da da içses aslında diyaloglardan daha fazladır. Kişinin kendi içinde yaşadığı çelişkileri, itirafları, hüzünleri uzun uzun yazıp, bulunulan yerin tasvirini ise ekspresyonist ressamlar gibi, odak noktası olan karakterin duygu durumuna göre vermeyi çok ama çok seviyorum. Bu nedenle, kurgusunu yavaş yavaş kafamda oturtmaya başladığım dördüncü romanımda da benzer şekilde bir anlatım olacak.

10-Tutuşamayanlar için oyun içinde oyun olan bir roman diyebilir miyiz?

Amacım buydu, zira “Tutunamayanlar” romanındaki Selim’in oyunsuz çekip gidişini içime sindiremediğim için yazdığım bir romandı bu. Tüm hayatını oyunlarla yaşayan birinin son bir oyunu olmalıydı son sözü yerine geçecek, ben de o oyunu yazmaya çalıştım.

11-Son olarak sizin eklemek, söylemek istedikleriniz nelerdir?

Son sözleri telaş içerinde edildiğinden sevmem pek, sürç-i lisan ettiysek affola diyeyim okurlarımıza sadece.

12-Değerli vaktinizi ayırdığınız için Çerezzine adına çok teşekkür ederiz.

Bana yer ayırdığınız için ben de teşekkür ederim.

Facebook Yorumları