Sessiz ormanların ve şelalelerin geçtiği soğuk topraklar; İsveç! Bu atmosferin ona verdiği ilham ve güçle birlikte birçok önemli isme ve türe ev sahipliği yapan bu gizemli ülke Heavy Metal tarihinde çok seçkin ve eşsiz bir yerdedir. Abba’dan, Europe’a, In Flames’ten, Opeth’e daha niceleri bizleri müziğin büyülü dünyasına çekerek kendine hayran bırakmıştır. Gelgelelim bir de Bathory vardır ki, Quorthon’un öncülüğünde benzersiz albümlerle birçok türe ve önemli isme ilham vermiştir. Peki, “Kimdir bu Quorthon?” ve onu bugün efsane yapan grubu Bathory? Evet! Şimdi İsveç’in soğuk ve karanlık atmosferinin içine dalarak sizlerle bu soruların cevaplarını arayalım. Hazır mısınız? E hadi o zaman başlayalım!

Heavy Metal’in alt türevleri arasında Black Metal adını taşıyan bu karanlık, tekinsiz, din karşıtı ve buhranlı tür onu her zaman en ateşli ve en tartışmalı türü haline getirmiştir. İngiliz grup Venom ilk albümü olan “Welcome To Hell” yayımladığı zaman bol şeytani tasvirlerin kullanıldığı kirli ve leş sounduyla apar topar N.W.O.B.H.M (New Wave of British Heavy Metal ) akımına dâhil edilmişti. Fakat o dönemde onlar bu tarzda diğer gruplardan çok farklıydı. Bir süre sonra yayımladıkları ikinci albümleri “Black Metal” ile albüm adının yanı sıra yeni doğan bir türün de ismini koymuş oldular. Venom’un sarsıcı satanik müziği birçok grubu derinden etkilemiş ve bir anlamda yarattıkları Black Metal türünün yanı sıra Extreme Metal’in kapılarını da açmıştı. Kirli kayıtlar, satanik ve din karşıtı sözler ile birlikte kışkırtıcı bir müziğin sahibi olan Venom’un etkisi hemen ardından gelen diğer ilkleri getirmişti. Hell Hammer (daha sonra Celtic Frost olarak isimlerini değiştirecekler), Mercyful Fate ve İsveç’ten Bathory bu türün Venom sonrası ilk örnekleri arasında yer alan diğer isimler olmuştu.

İşin İskandinavya kısmına gelirsek 1966 yılında Stockholm’de dünyaya gelen Ace Börje Thomas Forsberg, Black Sabbath ve Motörhead’e büyük hayranlık besleyen bir isimdi. 17 yaşındayken kurduğu Nosferatu ile sertliği tartışılmaz bir müzik yaptı. Daha sonra Natas ve Mephisto gibi isimler kullanarak değiştirdiği grup ismini en sonunda sizin de bildiğiniz üzere Bathory koymaya karar verdi. Grubun ismi korkunç bir kimliği olan İsveç Kraliçesi Elizabeth Bathory’den gelmekteydi. Ayrıca grubu kurduğundan beri kendi ismini kullanmayan Ace Börje Thomas Forsberg grubu ilk kurduğunda Black Lade Quorthon ismini kullanmaktaydı ve kısa bir süre sonra da “Quorthon” olarak devam edecekti. Hırslı kişiliği yüzünden grubun kuruluş yıllarında çok fazla eleman değiştiren bu asi müzisyen gitarda Jonas Åkerlund, davulda Vans McBurger ve bass gitarda Fredrick “Freddan” Hanoi ile sürekli şarkılar yaptı ve demo kayıtlar kaydetti. Black Mark firmasıyla çalışan ekip bu firmanın sahibi olan Börje “Boss” Forsberg ile gayet uyumlu çalışmaktaydı.

1984 yılına gelindiğinde grup için ilk önemli adım olan “The Scandinavian Metal Attack” isimli split albümde birkaç şarkı kaydedildi ve bu şarkılar çok sevildi. Bu arada Quorthon için yine farklı elemanlar aramanın zamanı gelmişti. Bu sefer de kadroya bass gitarda Rickard Bergman ve davulda Stefan Larsson eklendi. Quorthon ise vokal-gitar şeklinde devam etti. İşte bu üçlü büyük bir hırsla ürettikleri karanlık ve leş bir sounda sahip kendi isimlerini taşıyan “Bathory” isimli ilk albümlerini 1984 yılında piyasaya yayınladı. Bu döneme dair düşüncelerini Quorthon bir röportajda şu şekilde dile getirmişti; O zamanlar sanırım 15 yaşlarındaydım ve bir plak şirketine yeni çıkan grupları dinleyerek yardım ediyordum. O sıralarda yeni bir Metal modası gündemdeydi (NWOBHM). Sonra şirketin beş altı İsveçli grubun şarkılarından oluşan derleme bir albüm yapacağını öğrendim. Onlara grubumu dinlemeleri için ricada bulundum çünkü biz yeni Heavy Metal’in oldukça ilginç bir türünü yapıyorduk. Aralık 1984’tü.

Quorthon röportajlarında yazdığı bol şeytani tasvirli sözlerini de şu şekilde açıklamıştı; “Sözler zamanında oldukça ciddiydi çünkü on yıl sonra o zaman bildiğimden daha fazlasını bildiğimi sanmıyorum. O zamanlar olduğumdan daha fazla bu konuların içinde değilim ama o zamanlarda zihniniz daha çocuksu ve masumdur. Korku hikâyelerine olduğundan daha fazla gerçekçilik katmak istersiniz. Tabi ki o zamanlarda yetişkinlerin dünyasına isyan ederken, o ters haçları ve benzeri şeyleri kullanarak bir Hıristiyan’dan çok Şeytana dönüşmeyi yeğlediğinizi herkese göstermek istersiniz. Öncelikle sözler çevreye bir mesaj yayma amacında veya benzeri bir amaçta değil, onlar yalnızca korku hikâyeleri ve oldukça masumlar. Ama bununla birlikte o zamanlarda oldukça ciddi olduğunuzu zannedersiniz ama elbette ki değilsinizdir.” ‘Hades’, ‘In Conspiracy With Satan’, ‘Raise The Dead’ ve ‘Sacrifice’ gibi Black Metal tarihinin en can alıcı çalışmaları arasında yerini alan şarkıların yer aldığı albümde Quorthon Venom’dan daha sert ve karanlık bir havaya sahip sounda ulaştı ve bu albüm çok sevildi. Bu başarının devamında ise yine eleman değişikliğine giden Quorthon, bass gitarist Rickard Bergman ile yollarını ayırdı. Andreas Johansson kadroya dâhil edildi. Hemen ardından ikinci Bathory albümü olan “The Return” 1985 ylında yayınlandı. Bu albümde gerek prodüksiyon gerekse çok sert sözlerle daha önce hiç görülmemiş bir albüme imza atıldı.

‘The Return Of The Darkness And Evil’, ‘Possessed’, ‘Revelation Of Doom’ ve daha birçok çalışmanın yer aldığı albüm İskandinav Black Metali’nin zeminini oluşturan en etkili çalışmaydı. Vahşi, oldukça hızlı ve bir o kadar sert şarkılardan oluşan albüm ufak tefek konserler vermelerine olanak sağlamıştı. Bu konserler zaten grubun verdiği ilk ve son konserler olarak tarihe geçti. Bir sonraki albüm için yine bir şeylerin yolunda gitmediğini hisseden adamımız yeniden bir kadro değişikliğine gitti. Bu sefer de Paul Lundberg davulda ve Christer Sandström bass gitarda yer aldı ve bana göre Black Metal adı verilen bu türün başyapıtları arasında gördüğüm en önemli albümlerinden “Under The Sign Of The Black Mark”ı 1987 yılında yayınlandı. Albüm öyle bir albümdür ki içinde ‘Enter The Eternal Fire’, ‘Equimanthorn’ ve ‘Call From The Grave’ gibi tarihinin en can alıcı şarkılarını barındırmasının yanında isimlerine ilham olan Elizabet Bathory’e dair yazdıkları ilk şarkı olan “Woman Of Dark Desires”ı da barındırır.

Evet, Ace Börje Thomas ya da bilinen ismiyle Quorthon, Black Metal adı verilen bu türe Venom, Celtic Frost ve Mercyful Fate ile birlikte tamamen kendi şekillendirdiği müzikal yapısıyla çok farklı bir ruh katarak yayınladığı ilk 3 albümü “Bathory(1984)”, “The Return(1985)” ve “Under The Sign Of The Black Mark(1987)” ile İskandinav Black Metal’inin geleceğini belirlemişti. Müzikte sınırlarını zorlamayı seven ve bu yüzden sürekli eleman değişikliğine giden Quorthon için yine bir albüm öncesi eleman değişikliği yapma zamanıydı. Bass gitara Kothaar, davula ise Vvornth eklendi. Böylece müziğinde yine çok farklı bir yeniliğe gitti. Bu yeni yolda daha epik bir temada müzik yapmak için kolları sıvayan ekip 1988 yılında efsane olarak anılmasını ve tüm dünyada adlarının duyulmasını sağlayan “Blood Fire Death”i yayınladı. İlk üç albümünden çok farklı olan bu albüm grubun Black Metal’den farklı bir yöne kaydığı ama yine yaratıcıları arasında olduğu Viking Metal’in başlangıcı olarak kabul edildi.

Bu sürecin nasıl başladığını ise Quorthon şu şekilde açıklamıştı; Bir daha asla stüdyoya girme şansımızın olacağını sanmıyordum çünkü oldukça “kirli” bir soundumuz vardı. Ama sonra plak şirketine o albümle ilgili gelen mektupların %85-90’nın bizim şarkılarımız hakkında olduğu ortaya çıktı. Şirketten biri beni aradı ve “Hey! Grubunu tekrar toplayıp biraz daha fazla şarkı yazmalısınız çünkü bu yaz çıkacak bir albümünüz var.” dedi.  Artık şarkı sözlerinde satanizme yer vermeyen Quorthon, Viking mitolojisini anlatan, gönülden bağlı olduğu Viking kimliğine atıfta bulunarak savaş temalı şarkılara imza attı.

Blood Fire Death ilk önceleri Black Metal kitlesi tarafından şaşkınlıkla karşılansa da daha sonra onlar da dâhil olmak üzere tüm Heavy Metal kitlelerini derinden etkiledi. Bathory çok memnundu bu durumdan. Quorthon ilk kez kadroda hiçbir değişiklik yapmadan, aynı ekiple yine aynı ruhta yeni albümlerini kaydetti. Albüm kayıtlarının bitimindeyse yine sonuç bu anlamda hüsran oldu maalesef. Kothaar ve Vvornth bugün dahi nedeni bilinmeyen sebeplerden dolayı sessizce ayrıldılar gruptan. Ama büyük emek verdikleri Bathory albümü “Hammerheart” 1990 yılında piyasaya çıktı. Yine bir başyapıt olarak niteleyeceğim bu albüm Quorthon’un artık Black Metal döneminden hiçbir ize rastlayamayacağınız bir çalışma ama öyle destansı bir Viking Metal albümüdür ki upuzun yedi şarkı ve ruh dolu bir Outro’ya sahipti.

Ne zaman dinlesem tüylerimi diken diken eden efsane şarkıları ‘One Rode To Asa Bay’ başta olmak üzere Bathory külliyatının en önemli çalışmalarından olan ‘Shores In Flames’ ve elbette ‘Baptised In Fire And Ice’ bu albümün en can alıcı noktalarıdıydı ve bana göre en iyi Bathory albümlerinden biriydi.  Bu albümle birlikte vokal tekniğini de tamamen değiştiren Quorthon clean ve etkili vokaliyle bir kez daha kalpleri fethetti. Bu başarılı albümü devam niteliği taşıyan bir başka klasiği 1991 çıkışlı “Twilight Of The Gods” izledi. En belirgin özelliği Hammerheart albümü zamanında yaptığı fakat o albümde yer bulamayan şarkılardan oluşmasıydı. Hatta bir önceki albüme adını veren Hammerheart’ta bu albümdeydi. Bathory’nin en başarılı albümlerinden biri olsa da bir öncekiler kadar ilgi görmedi.

Hammerheart’ın ardından Bathory’e ara veren Quorthon kendi adını taşıyan Rock ağırlıklı çalışmalara yöneldi. Çok kısa süren bu döneminde yayınladığı çalışmalar benim gibi Die Heart (yani ölümüne fanı) tarafından sevilse de ilgi görmedi ve yoluna yine Bathory olarak devam etme kararı aldı. 1994 yılında çok daha evvel yaptığı fakat yayınlamadığı “Requiem” isimli albümünü yayınladı. Bu albümde çok sevdiği Death Metal’e yakın duran ve beklenen Bathory çizgisinden uzak bir çalışmaya imza attı.

Quorthon içinde çok sıkı şarkılar olmasına karşın bu albüm istediği ilgiyi yakalayamadı. Ama o inatçıydı. Death-Thrash Metal çizgisinde devam ettiği “Octagon” isimli yeni Bathory albümünü 1995 yılında çıkardı fakat bu albümde maalesef bir önceki albüm gibi sevilmedi. Hatta en kötü Bathory albümü olarak tanımlandı. Bu iki farklı albümden sonra Quorthon yeniden ondan beklenen ve çok özlenen Bathory müziği üzerinde çalışmaya başladı. 1996 yılında daha atmosferik bir çalışma olan “Blood On Ice” albümünü yayınladı. Albüm gayet iyi bir albümdü ama fanlar yine de tam tatmin olmamıştı. Hemen ertesi yıl yine kendi ismindeki rock projesine döndü ve oldukça başarılı bir rock albümüne imza attı. İlki gibi ilgi görmeyince uzunca bir süre müziğe ara verdi. 2001 yılında ise yepyeni Bathory albümü “Destroy Of Worlds”ü yayınladı. Albüm 1997’de yayınladığı “Blood On Ice” albümüne yakın bir çalışmaydı. Epik ve atmosferik tarzda oldukça uzun bir sürede hazırlanan ve tamamen Quorthon imzasını taşımaktaydı.

Ardından yine doksanlı yıllardaki başarısına büyük ölçüde ulaştığı “Nordland” serisini yayınladı. Bu serinin ilk örneği “Nordland I” 2002 yılında yayınlandı ve büyük ilgi gördü. Tamamen folk yapının ön planda olduğu doğa temalarının hâkim olduğu bu başarılı albümün devamı olan ve 2004 yılında yayımlanan “Nordland II” yine oldukça başarılı bir çalışmaydı. Mitolojik ve doğa temalı çalışmalarla adeta ikinci baharını yaşayan Quorthon 3 Haziran 2004 tarihinde kaldığı otelde kalp krizi geçirdi ve maalesef sessiz sedasız aramızdan ayrıldı. Çok genç yaşta yitirdiğimiz Quorthon’un cesedi bile ölümünden dört gün sonra bulunmuştu. Tüm dünyada sevenlerini yasa boğan İsveç’in bu eşsiz müzisyeni Heavy Metal’e birçok ilki kazandırmıştı. Tek başına Bathory’nin her şeyi olmuştu. Doğaya inanılmaz sevgisi olan, fanlarıyla arasına hiçbir zaman set çekmeyip, aksine hep onların içinde olan eşi benzeri olmayan bir insandı.

Bana kattığı o kadar çok şey var ki, burada ne yazsam yetersiz kalır, kelimelerle tarif edemem. Kolumdaki dövmem ile sonsuza kadar ışığım olmaya devam edecek Lordumu bir kez daha saygıyla anıyorum.

KISA KISA

Bathory’nin ilk demolarını çıkaran ve grubun birçok çalışmasında birlikte çalıştığı Black Mark Firması’nın sahibi Börje “Boss” Forsberg’ün Quorthon’un babası olduğu söylenir. Quorthon bunu hayattayken reddetmişti.

ÇİFT BASS KAYDI

Quorthon Bathory’nin “The Return(1985)” albümünde bas gitarları çift kayıt olarak aldı. Christer Sandström ilk basları çalarken, kendisi de ikinci bass kayıtlarını kaydetti.

TARZLARDA ÖNCÜLÜK

En önemli özelliklerinden biri Bathory ile birkaç türe öncülük etmesiydi. İlk üç albüm “Bathory(1984)”, “The Return …(1985)”, “Under The Sign Of The Black Mark(1987)” Black Metal tarzının öncü albümlerinden olup, bu müziğin İskandinavya’da esas şeklini almasını sağlayan albümler olarak Heavy Metal tarihine geçti. Ardından gelen “Blood Fire Death(1988)”, “Hammerheart (1990)” ve “Twilight Of The Gods (1991)” isimli albümleri ise Viking Metal tarzının ilk örneklerinden ve bu müziğin başyapıtlarından kabul edilmektedir. 2000’lerde yayınladığı “Nordland I (2002)”,ve “Nordland II (2004)” isimli çalışmaları ise Folk Metal tarzına ilham verdiği bilinmektedir.

KİMLER ETKİLENDİ?

Elbette başta Mayhem, Burzum,Gorgoroth, Enslaved,Emperor, Satyricon, Immortal, Marduk, Dissection, Dark Funeral gibi nice Black Metal grubu vardır Bathory’den etkilenen. Burada anmamız gereken en önemli isimler  arasında Cradle Of filth, Moonspell, Opeth, Amon Amarth, Opeth gibi isimler de vardır.

NEDEN SÜREKLİ ELEMAN DEĞİŞTİRDİ?

Bunun temel nedeni, o dönemlerde yapmak istediği müziğin zorluğu ve Quorthon’un çok sıkı çalışması diyebiliriz. Ayrıca o dönemde daha çok Europe gibi gruplarında etkin olduğunu düşünürsek daha net anlaşılabilir bu değişikliklerin sebebi.

VENOM’UN ETKİSİ

Venom Black Metal tarzını hem yaşayan hem de Black Metal isimli albümüyle türe adını veren ilk gruptu. Bathory’nin de bu türün öncülerinden ve birçok kişiye göre bu müziği Venom’dan etkilenerek yaptığı düşünülmektedir. Fakat Quorthon bir röportajında Venom’dan etkilenmediğini hatta Venom’un adını bile ilk Bathory albümünü çıkardıktan sonra duyduğunu söylemektedir.

EN İYİ ALBÜMLERİ

Her albümünü çok sevsem de genel olarak; Bathory (1984), Blood Fire Death (1988), Hammerheart (1990), Under The Sign Of The Black Mark (1987) ve Nordland I (2002)’dir

UZAK DUR!

Tarzının çok dışında olduğu için daha çok Death ve Thrash Metal’e meyleden Requiem (1994) ve Octagon (1995) en kötü albümleri olarak bilinir.

BUNLARI MUTLAKA DİNLE..!

In Conspiracy With Satan, Sacrifice, Necromansy, Hades, Possessed, The Return Of The Darkness And Evil, Revelation Of Doom, Enter The Eternal Fire, Equimanthorn, Woman Of Dark Desires, Call From The Grave, Blood Fire Death, Dies Irae, A Fine Day To Die, Father To Son, One Rode To Asa Bay, Baptised In Fire And Ice, The Revenge Of The Blood On Ice, The Lake, Blood On Ice, Broken Sword, Ring Of Gold

SON OLARAK,

Bathory benim için ve birçok fanı için vazgeçilmez bir oluşumdur. Quorthon’un yarattığı bu sıradışı ve çok özel isim sonsıza kadar yaşayacak ve bir çok isime ilham vermeye devam edecektir..Ustadı bu vesile ile birkez daha selamlıyorum…. Hail Quorthon  \m/

Facebook Yorumları