elinde tuttuğu balonun içindeki helyum usul usul rüzgara bırakıyordu kendini oksijene karışıyordu özgürce. üzüldü çocuk bu kadar özgürken bu kadar eksilmek de neyin nesiydi ki. kendini çoğu zaman işte bu helyumu azalmış uçan balon gibi hissediyordu. tam özgür oldum derken dışarıdan bir şeyler eksiltiyordu onu. üzüldü çocuk sonra düşündü , eğer eksilmek istemiyorsak içimizdekine sahip çıkmalıydık. en çok da özgürlüğümüze özümüze. adı üstünde öz gürlük yani özün gürleşmesi, özümüzün artması, özümüzün çoğalması ve özümüzün tamamıyla bu atmosferde yayılması.  bir balon daha almak istemedi çocuk bıraktı ipi usulca, özgür bıraktı balonu, mavilikte süzülüşünü seyretti yüzünde ufak bir tebessümle. işte şimdi ipinden kurtulmuş havası inmiş balon özgürlüğüne kavuşmuştu, ne kıskanılası bir durumdu bu insancıklar tarafından. bazımız asla ipini tutan çocuktan kurtulamıyordu ve uçamıyordu. gözden kayboldukça oksijen doldurdu balonu ve balon eski haline kavuştu. şimdi anlamıştı çocuk, özgür kalınca özümüzün sadece özümüzle dolup taşıp hayata karışmasını , dinginlik içerisinde süzülüşünü, zamansızlığı ve sonsuzluğu. çünkü özümüz gürleştikçe, sözümüz de güçlenir. özümüz gürleştikçe, öcümüz hafifler. bir gün gerçek anlamda özümüzü bulup, atmosfere karışmak dileğiyle…

“kuşlar, sizin kadar hür olmaktı hayalim.”

 

Facebook Yorumları