Herkese merhaba, Çerezzine olarak alışıldık röportajların ötesine geçme hedefiyle geliştirdiğimiz “Tuhaf Sorular Serisi”nin ilk köşesi yazarlara ayrıldı. Serinin ilk konuğu Alper Kaya! Kendisine ve kitaplarına dair ek bilgileri röportajtan hemen sonra okuyabilirsiniz. Keyifle okumanızı diliyor ve sizi röportajımızla baş başa bırakıyoruz!

Merhaba Alper Bey,

Okurların en sevdiği ve sizin en sevdiğiniz kitabınız hangisidir? Eğer ikisi farklıysa olası bir aksilikte kayıtlarının ve kopyalarının silinmesini engelleyebileceğiniz o tek kitabınız hangisi olurdu?

İlk yayımlanan kitabım “08.00”, muhtemelen uzun yıllardır dolaşımda olduğu için okuyuculardan en çok olumlu dönüş aldığım eserim oldu. Son yayımlanan kitabım “50 Maddede Polisiye Edebiyat” kurgu olmadığı için onu ayrı tutarak, yayıncısının gazabına uğrayan kitabım “Kabakulak Yazı”nı en sevdiğim kitaplarımdan birisi olarak ifade edebilirim. Olası bir aksilikte kayıtlarının ve kopyalarının silinmesini engelleyeceğim eserim de “Kabakulak Yazı” olur.

Sağ çıkardığınız bu tek kitabı özel kılan sebepler nelerdir? Bu sebepler okurları da tatmin edebilir miydi ve edip etmemesini ne kadar umursardınız?

Halihazırda “08.00” fazlasıyla okuyucunun belleğinde yer etti ancak okuyucusuna ulaşamadığını düşündüğüm için “Kabakulak Yazı”nı kurtarmayı tercih ederim. Bir çocuğun gözünden anlatılan ve 90’lar atmosferinde geçen bir hikâye olması nedeniyle de sevdiğim bir kitaptır. Bu ifadelerim de sorunun ikinci kısmının nispeten cevabı oluyor.

Bu kitabın baş karakteriyle aynı odada kalsanız muhabbetiniz sarar mıydı, birbirinizden ne kadar sürede sıkılırdınız, neden?

Birbirimizden hiç sıkılmazdık bence çok eğlenirdik. Çünkü ufak yaşta hafiyeliğe merak saran ve dünyayı da keşfetme aşkıyla dolu bir çocuktan öğrenecek çok şeyimiz vardır diye düşünüyorum.

Bu kitabın içine ekstra bir karakter olarak dahil olsaydınız nasıl bir işleviniz olurdu ve hikayeye ne kadar katkı sağlardınız?

Muhtemelen olayları dışarıdan izleyen ve görüşlerini çok kısıtlı bir zümreyle paylaşan bir karakter olurdum. Hikâyeye doğrudan katkıda bulunmak yerine, görünmeyen destekçi gibi olurdum. Sanırım yazarlığın kaderi de bu (gülümsüyor).

Baş karakter sizin hayatınızı yaşasaydı şimdiye kadarki hayat seçimlerinizi göz önüne alırsak hayatınızın bu noktasında sizinle aynı yerde olur muydu, olmazsa hangi pozisyonda ve durumda olurdu?

Olabilirdi. Olamayabilirdi de… Küçük yaştan itibaren cinayet ve kaçakçılık soruşturmalarına dahil olmaya can attığı için hayatının bir noktasında ayağına dolaştığı kişiler tarafından ansızın ortadan kaldırılabilirdi. Ya da bir süre sonra sıkılıp daha monoton bir yaşamı seçebilirdi. Bunu sanırım asla bilemeyeceğiz (gülümsüyor).

Siz baş karakter yerine bu kitaba baş karakter atansaydınız ve tüm olaylar sizin başınıza gelseydi hikayenin hangi noktasında daha çok kazançlı çıkar hangi noktasında ağır kaybeden durumuna girerdiniz? Hikayenin sonuna kadar gidebilir miydiniz?

Mevcut bilincimle çocuk yaşa atanacak olsaydım, olayları daha erken çözebilirdim belki. Fakat karakterimizle aynı yolları yürüyor olsaydım daha bile geç çözebilirdim. Çok detaycı olup bazen detaylara gereğinden fazla takılıyorum çünkü… Çocukken de öyleydim.

Kimsenin yazdıklarınızı okumadığı bir alternatifte yazmaya devam eder miydiniz? Paralel olarak kitaptaki kahramanınız kimsenin onu ciddiye almadığı bir alternatifte hikayedeki amacını gerçekleştirebilir miydi?

Kendim okuyabileceksem ve anlatacak hikâyem bitmediyse, devam ederdim. Aslında, çoğu kişi karakterimizi ciddiye almadığı hâlde karakterimiz hikâyedeki yoluna devam ediyordu. Dolayısıyla ikinci sorunun cevabı da “evet”.

Alper Kaya kimdir?

(*alperkaya.blog alıntısıdır)

1990 yılında Ankara’da doğdu. Orada hiç yaşamadığı hâlde, Ankara’yı çok sevdi. İstanbul Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema Bölümü’nü animasyon sinemasında filmsel zaman kurgusu üzerine yazdığı lisans teziyle başarıyla bitirdi.

2010 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden “Yılın Spor Köşe Yazısı Övgü Ödülü”ne layık görüldü. Böylece, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ödüle layık gördüğü en genç gazeteci oldu.

On bir romanı, sinema ve polisiye üzerine iki araştırma kitabı yayımlandı; on dört kolektif kitapta yer aldı. Türkiye’nin yapay zekâ destekli ilk çizgi romanına imza attı.

Yazar, kendisi gibi yazar olan eşi Gizem Şimşek Kaya, kaplumbağaları ve beş kedileri ile birlikte İstanbul’da yaşamaktadır.

“Kabakulak Yazı” Hakkında

90’lı yıllar, atari salonları ile geçen çocukluk çağları ve zaman zaman delirtici noktalara varabilen bunaltıcı bir sıcak…

Kabakulak Yazı’nda, trenlerin birincil ulaşım aracı olduğu böylesi bir dönemde tren yolları boyunca izi sürülen cinayeti bir çocuğun gözlerinden takip ediyoruz. Kabakulak hastalığı ile boğuşan minik dedektifin hayata, arkadaşlığa ve cenazelere olan bakış açıları ile tırmanan olay örgüsü; finalde sürpriz bir son ile sizi bekliyor!

Yazarın Diğer Eserleri

Romanlar

08.00 (1. Baskı: 2011 – Postiga | 2. Baskı: 2019 – Arsine)
Valiz (2014 – Ozan)
Kaçak (2014 – Kent Kitap)
Yüzüncü Haber (2015 – Kent Kitap)
Tanrı Misafiri (2016 – Kent Kitap)
Bütün Kuralları Yık! (2017 – Oğlak Yayınları)
Fotoğraftaki Kadın (2018 – Kent Kitap)
Uykusuzlar İçin Hayatta Kalma Rehberi (2018 – Kent Kitap)
Kabakulak Yazı (2019 – Arsine)
Herkesin Düşmanı (2021 – Kent Kitap)
Karınca Karambolü (2022 – Mylos Kitap)

Araştırma Kitapları

Öyle Bir Geçer Zaman ki: Animasyon Sineması (2021 – İzan Yayıncılık)
50 Maddede Polisiye Edebiyat (2023 – Karakarga)

Çizgi Roman

Yapay Cinayet (2023)

Derlediği Kitaplar

Aslında Yaşanmadı (2019 – Arsine)

Kolektif Kitaplar

Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı
Öyküden Çıktım Yola
CCLXXX
Aşkın Karanlık Yüzü
Pati Öyküleri
Kısa Film Öyküleri
Sadık Dostlara
Karanlık Yılbaşı Öyküleri
Son Gemi – Antoloji 2
Kanlakarışık
Cürmümeşhut
Kente Klark Çeken Öyküler
Karmakarışık

Edit & Sorular: Yunus Emre Işık
Genel Yayın Yönetmeni: Sertan Üçer 

Facebook Yorumları