Hayatın hangi anında öncesinin hangi anında sonrasının baskın olduğunu çok nadir yakalar insan. Tıpkı bu yazı gibi, geçmişteki ve bu andaki cümlelerin karışımı yetmez, bir de gelecekten cümleler yankılanır kaleme: “Yaz… Beni de yaz… Kafana, kağıda, kullandığın teknolojik aygıtlara… Nereye yazıyorsan yaz ama yaz beni…”

Geçmişe bakıyorsun, olmasını beklediğin şekilde çok az şey olmuş orada, günü gelip bir biçimde olduğundaysa öyle bakışmışsın ki onunla, bir an için her şey anlamsız gelmiş. Umduğun, beklediğin, büyük bir heves içinde dilinden eksik etmediğin onlarca şey, sen kuyruğunu kıstırıp kaçarken arkandan öylece bakıvermiş.

Şimdiye bakıyorsun, yol zor, yol uzun, kısa sürse bile yolcu için uzun bir deneyim olacak. Ne var ki biri de gayretlenip esaslı bir yoldaş olayım diye gelmiyor yanına. Hani o hep beklenen süper kahraman meselesi; hayatının seyrini bir anda değiştirecek biri. Hepimiz de çok iyi biliriz o kaseti, bir süre sonra kendimize gülüverir söyleniriz: “Kimdir o içindeki senden başka?”

Geleceğe bakıyorsun, ihtimali olan yeni yollara, bir tutam yalnızlık, bir tutam pişmanlık, bir tutam öfke ve hatta utanmadan orada bir yerde duran bir tutam umut var. Bazen yanında duran umudu öldüresin geliyor fakat katil olamıyorsun, öyle kıyılamaz bir kurban ki bu, kıydığında seni de yokoluşa götürür…

Sonra her birine bakıyorsun, geniş çaplı bir taramaya niyetleniyorsun. Gücün, takatin ve aklın varsa deşip çıkarıyorsun seni sen yapan doğrularını ama onlar bile eskimiş, paslanmış, tozlanmış yahut eksik kalmış oluyor. Kendini parçalasan faydası yok, sussan olmaz susmasan ayrı dert. Canına okuyor etrafında dolaşan cevapsız sorular, geçmişten, şimdiden, gelecekten; hepsi özenle sorulmuş, cevabı bir türlü verilmemiş türden…

Hep başa sarıyor kaset, bir daldan başka dala… Mutluluğa, bir hikayenin kahramanı olmaya inanmışken, bir bakıyorsun ki gücün tükenmek üzere. Ya sonra?.. Bir şey oluyor ve gücün kudretin yeniden harlanıyor. Harlayan nedir içimizdeki ateşi? Ötekinden beklediğimiz cevapları kendimizin vermesi mi? Tükenmek bilmeyen bir yaşama hevesi mi? Daha üst bir kudretin yeniden verilen şanslarına olan güvenimiz mi yoksa?

Gün gider cevabı vermiş olursun, gün yaşanır heves öldüremediğin umuda ateş olur, gün gelir şansı yeniden bulursun. Mesele belki de “Ya sonra?” meselesi, etrafımızdakilerin bir kısmı her şeyini oturtup kök salmış diye bizim de mi böyle olmamız gerekir? Sen ve ben belki de “Ya sonra?” lı bir maceranın, devinim içindeki parçalarıyız… Kök salan bir ‘olma’ hali değil, gizli saklısı olamayan bir yansıyız…

Yunus Emre Işık

Facebook Yorumları