Bir damla düştü genç kadının göğe doğru çevrilmiş yüzüne usulca… Sonra bir damla, bir damla daha derken hızlanmaya başladı yağmur damlacıkları, bir an önce kaçıp kuytu bir yer bulmalıyım dedi kadın, yoksa fena halde ıslanacaktı. Islanmak güzeldi aslında, ıslanmak, ıslanırken adeta bütün kötülüklerden arınmak… Güzeldi. Ama sonrası berbat ediyordu kadını, sonrasında yakasını bırakmayan illet hastalıklar, baş ağrıları… Dayanılmaz oluyordu. Hızla uzakta gördüğü çay bahçesine doğru koşmaya başladı, vardığında sırılsıklam olmuştu bile. Yine de, her şeye rağmen arınma hissi memnun ediyordu kadını… Bir bardak çay söyledi kadın, sıcacık, demli bir bardak çay, ellerinin arasına aldı bardağı, biraz olsun ıslanmış elleri kurudu, ısındı. Yağmur bardaktan boşalırcasına devam ediyordu hala dışarıda… Yağ yağmur yağ dedi kadın, yağ ki tüm dünyanın pisliklerini, kötülüklerini götür çok uzaklara… Benim yaptığım ve de sokağa atıp kaçtığım hatalarımı da götür dedi… Gözleri doldu kadının bunları düşünürken, ne kadar da çok hata yapmıştı son günlerde… Asla yapmam dediği şeyleri yapmış, tamam, bu kez her şey yolunda derken tepetaklak edivermişti ne varsa kaşla göz arasında, bir çırpıda… Çok sevdiğini yitirmiş, diğer çok sevdiklerini de çok üzmüştü. Ne olursa olsun bunu yapmam dediklerini yaparak hem de… Dolu dolu olan gözleri koyverdi kendilerini düşündükçe bunları… Elindeki bir bardak çayını masanın üzerine koydu kadın, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarken… Sahi ya insan neden böyle diye düşündü, bir yandan ağlarken, neden en yakınını üzmekte üzerine yok, neden kalp kırmakta üzerine yok… Gözünden akan yaşlar eşlik ederken kadına, kadın çok uzaklara daldı gitti, aklında sorularıyla, ruhunda sevdiklerini kırmış olmanın kırgınlığıyla… Yağmur gittikçe artıyordu, genç kadının içindeki yangını söndürmek istercesine…

Facebook Yorumları