Uzak mı uzak diyarlarda, çok mu çok kötü cadılar yaşarmış. Bu cadılar ki tek amacı güzel prensesi, o dünya güzelini yok etmekmiş. Yok, edelim ki her yeri kötülükler sarsın diye düşünmüşler… Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovalamış… O güzel yüzlü, güzel kalpli prenses bir gün kötü kalpli cadının ağına düşüvermiş… Düşmüş de hiç ummadığı bir şekilde, ummadığı anda yitirivermiş bacağını… Bacağı yerine demir bacak takıvermişler, ama güzel kız, o kadar güzel kalpliymiş ki, onu da benimsemiş hemen… Çok sevmiş yeni bacağını da, onsuz da yapamam ben demiş, her şeye inat… Ancak kötü kalpli cadılar bırakmamış güzel kızın peşini, devam etmişler onu takip etmeye diye başlayan bir masaldı adeta Neslican’ın hayat hikâyesi… Kötü kalpli kanser hücreleri yavaş yavaş sarıyordu onu. Önce sol bacağını yitirdi, sonra devam etti yavaş yavaş onu takip etmeye. Ancak o kız, o güzel yüzlü, daha da ötesi güzel kalpli kız her şeye rağmen gülümsemeye devam etti.

Gülümseyişinden bir an için olsun bir şey kaybetmeksizin yaşamaya devam etti. Çevresine de ne olursa olsun güçlü olmayı gösterdi bu güzel kız… O masallarda kötülüklerle savaşan bir melek gibiydi, güçlü savaşçıydı hepimiz için. Tam bu hayat zor, nasıl başa çıkacağım dediğiniz anda güç veren oydu hepimize.

Sözlerin emanetimiz olacaktır bundan böyle; yitireceğiz belki biz de bir gün her şeyimizi, belki kaybedeceğiz elimizde, avucumuzda ne varsa ama savaşmadan olmayacak bu asla…

Şimdi hak ettiği cennetine gitmek üzere yola çıktı bizleri bizlere, bizleri sevdiklerimize emanet ederek… Nurlar içinde uyu orada güzel yüzlü, güzel kalpli savaşçı kız… Bir gün görüşmek üzere, hoşçakal Neslican, hoşçakal…

 

 

Facebook Yorumları