Merhaba Çerezzine Okurları! 

Yazı dizimin ilgiyle takip edilmesi beni oldukça mutlu etti. Umuyorum ki birilerine ilham kaynağı olabiliyorumdur. Bu bölümde, sizlere ilk gece otostopumdan bahsetmek istiyorum. Bu bölümün ilham kaynağı olmaması taraftarıyım zira fazlasıyla riskli. 🙂 

    İLK GECE OTOSTOPU 

Zafer ile kampımızı yaptıktan sonra kabuğuma çekilmiş; bir süre yalnız kalmış, derslerimin, arkadaş ortamımın vs. iyiye gitmemesi beni fazlasıyla yıpratmıştı. Yine günlerden bir akşam, yalnız başıma evde otururken belirsizlik halinden çıkmaya, ait olduğum yer olan yollara, kendimi atmaya karar verdim. Ama ne yapacaktım? Kısa süre düşündükten sonra liseden arkadaşım olan, Edirne’de üniversite okuyan, beni ara sıra yanına davet eden Alican, geldi. 5 dakikada verilen ani bir karar ile, Edirne’ye gitmeye kara kıldım. Fakat bir sorun vardı. Alican telefonu bir türlü açmıyordu. Yaklaşık 20 dakika süren aramalarım sonunda, telefonu açmıştı. Oyun oynadığını belirttikten sonra ani bir çıkış ile Edirne’ye geleceğimi söyledim. Biraz şaşırsa da tamam gel, dedi. Önümde hiçbir engel kalmamıştı. Kendimi 20 dakika sonunda çevre yolunda, otostop çekerken bulmuştum. 

Saatin, akşam 21:00 gibi olmasından ötürü yollarda pek araç yoktu ama benim inancım diriydi. 15 dakikalık bir bekleyişin ardından bir araba durdu. Duran kişi, nerdeyse her gün tütün aldığım abiydi. Görünce biraz şaşırdım, abi de beni tanıdı. Beni Muratlı Sapağına kadar bırakabileceğini, oradan Edirne’ye daha çok araba bulabileceğimi söyledi. Karşılıklı diyalogların ardından Sapağa geldik. Tam arabadan inecekken elime, bir paket sigara ve 50 lira sıkıştırıp; yolda kalırsan otobüse binersin demesi, iyi insanların hâlâ var olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Muratlı Sapağı oldukça ıssız ve karanlık bir yerdi. Gördüğüm ilk ışıkta beklemeye başladım ve çok geçmeden bir kişi daha durdu. Şu an tam hatırlamasam da çok babacan bir abi olduğunu anımsar gibiyim. Beni, Muratlı Yolu’nun sonunda indirdi. Beklediğim yol, aydınlık olsa da neredeyse hiç araba geçmiyordu. Yaklaşık 1 saat süren bekleyişten sonra bir peynirci arabası durdu ve içerideki iki abi, beni çağırdı. Lüleburgaz’a kadar gideceklerini, beni de oraya kadar götürebileceklerini söylediler. Kabul edip, peynir tenekelerinin üzerinde oturdum. Hoş, komik sohbetlerin ardından bir köftecinin önünde durduk. “Senin şimdi karnın acıkmıştır, hadi bir köfte yiyelim” dediarabayı kullanan abi. Cidden karnım çok acıkmıştı, bu durum beni çok mutlu etti. Köfteleri yedikten sonra çaylar gelmişti ki aynı abi “bir bakar mısın” deyip, köşeye çağırdı. “Al şu 20 lira yanında dursun” demesi, beni oldukça şaşırtmakla beraber parayı, yeterince param olduğunu söyleyip reddetsem de zorla vermesi beni bir kez daha duygulandırmıştı. Çayımızı içerken abinin, kalkıp benim yerime belki durdururum diye otostop çekmesi beni çok güldürmüştü. Çayların ardından beni Lüleburgaz Terminaline bıraktılar. 

Otostop çekmeye tekrardan başladım ama bir sorun çıkagelmişti; bir sarhoş yanıma ilişmiş beraber otostop çekelim deyip yanımdan ayrılmaması hem işimi zorlaştırıyor hem insanların azalmasına sebebiyle korkutmaya başlıyordu. Uzaklaşıyorum, tekrar geliyor; bir şeyler söylüyordu. En sonunda iyice uzaklaşınca sanıyorum ki sarhoşluğunun da etkisiyle beni gözden kaybetmişti.  10-15 dakikalık bir bekleyişin ardından çok kafa olduğu her halinden belli olan bir abi durdu ve Edirne’ye gittiğini söyledi, çok sevinip hemen arabaya bindim. Tahmin ettiğim gibi çok samimi biriydi. Uzun uzadıya güzel muhabbetlerin ardından Alican ile iletişime geçtim, nereye gelmem gerektiğini sordum. Abi, tam Alican’ın tarif ettiği yere bıraktı. Hedeflediğim Edirne’ye, 4 saatin gibi bir sürenin sonunda ulaşmış, unutulmaz anılar biriktirmiştim. Alican ile dışarıda biraz vakit geçirip, ciğer yedikten sonra evine gittik. Ertesi gün, bana Edirne’de görülmesi gereken yerleri gezdirdi. Akşamüzeri tekrar otostop ile Tekirdağ’a döndüm. 

Bu yazımı da böylece bitirmiş oldum. Umarım beğenirsiniz. Sevgiyle ve umutla kalın. 🙂 

Facebook Yorumları