Tuhaf Sorular Serisi 2

Çerezzine olarak alışıldık röportajların ötesine geçme hedefiyle geliştirdiğimiz “Tuhaf Sorular Serisi”nin ikinci köşesinde müzik sanatçılarımızı ağırlıyoruz. Serinin ikinci versiyonunda ikinci konuğumuz Ata Akdağ oldu! Kendisine ve çalışmalarına dair ek bilgileri röportajtan hemen sonra okuyabilirsiniz. Keyifle okumanızı diliyor ve sizi röportajımızla baş başa bırakıyoruz!

Merhaba Ata Bey,

Dinleyicilerin en sevdiği ve sizin en sevdiğiniz şarkınız hangisidir? Eğer ikisi farklıysa olası bir aksilikte kayıtlarının ve kopyalarının silinmesini engelleyebileceğiniz o tek şarkınız hangisi olurdu?

Sanırım dinleyicilerin en sevdiği bestem Onun Adı Hasan. Hatta bir ekşisözlük yazarı benim hakkımda “Onun Adı Hasan şarkısının yaratıcısı, daha ne yapsın yani?” diye yazmış. Başka şarkı yazmasam bile olurmuş gibi… Benim en sevdiğim şarkım ise Balon. Ama yine de Onun Adı Hasan’ın silinmesini istemezdim, varsın Balon silinsin. Sosyal medyada yazdığım iletileri bile sonradan silerim. Bazı şeylerin bir kez karşınıza çıkıp sonra unutulup gitmesinde de çekici bir yan var.

Sağ çıkardığınız bu tek şarkıyı özel kılan sebepler nelerdir? Bu sebepler dinleyicileri de tatmin edebilir miydi ve edip etmemesini ne kadar umursardınız?

Onun Adı Hasan ile ilgili yorumları okuduğumda bir şarkının bu kadar iyi anlaşılmış olmasına, mesajın böylesine dolaysız ve derine işlemesine şaşıyorum. Şimdi yanımızda olmayan ancak bizde iz bırakmış yakınlarımıza dair bir hikâyenin, dinleyen herkeste bir karşılığı olması paha biçilmez. Sahnede ilk çaldığımızda Hasan adlı birine söylenmiş olması tuhaf geliyordu bana, söylerken tedirgin oluyordum. Popüler müziğimizde bu tarz bir örnek olduğunu sanmıyorum, sadece türkülerde duyabilirsiniz. Ama şarkı âdeta ‘modern bir türkü’ olarak kabul gördü ve seyirci de eşlik edince ben ve grup arkadaşlarım da artık daha rahat söylemeye başladık. Dolayısıyla bu kaydın saklanması dinleyiciyi tatmin ederdi diye düşünüyorum ve bunu da oldukça umursuyorum.

Hangi durum ya da olay yeni bir şarkının doğum sürecine girmenize neden olur, bu süreç ne kadar sürer, genel olarak süreçte neler yaşanır?

Cevabı çok uzun aslında, sadece bir tanesini açıklamaya çalışayım. Eğer ‘özel’ bir şarkı yazacaksanız, yani nadiren açığa çıkacak bir ‘marş’ olacaksa bu, şarkı yazarında çok derin etkiler bırakan bir olay ya da olaylar silsilesi yaşanması gerekiyor. Bir fay hattı gibi, yıllarca bekleyip bir gün ansızın harekete geçebiliyor; kendinizi bir anda daha önce hiç aklınıza gelmeyen sözler yazarken bulabiliyorsunuz. Ömre Bedelsin’i yazarken başıma gelen durumu da başka türlü açıklayamıyorum. Haftalardır evde yüksek ateşle yatıyordum ve bir gün aniden yatağımdan doğrulup gitarıma uzandım. Beni hangi gücün dürttüğünü bilmiyordum. 10-15 dakika içinde sözleri yazdım, besteyi bitirdim ve telefonuma kaydettim. Sonra yine gücümü tüketip yatağa yapıştım. Şarkı bilinç ve bilinçsizlik arası bir ortamda, araf’ta doğdu. Yine de çok sevilen bir Flört şarkısı hâline geldi.

Duygu durumunuzu stabil buluyor musunuz? Duygu durumunuzun stabil ya da değişken olması ortaya çıkardığınız şarkıları nasıl etkiliyor?

Kendi hâlime bıraktığınızda oldukça stabilimdir. Dışarıdan gelen etkiler sonucu değişebiliyorum herkes gibi. Gerçi duygularını az belli eden, dışarıya fazla sezdirmeyen birisi olduğumu söyleyebilirim. Dışa dönüklükten ziyade içeriye yolculuk yapmaktan hoşlanırım. Ruhumuzun derinliklerinde keşfedecek çok yer var. Seçimleriniz yarattığınız işlere de yansır muhakkak. Kendi denizinin derinlerine inemeyen birisinin sarsıcı sözler yazabileceğine ya da progresif bir müzik üretebileceğine inanmıyorum.

Ata Akdağ

Hayatınızın akışında yaşadığınız en olağandışı ya da size olağandışı gelen durum nedir? Bu durumun şarkılarınıza etkisi oldu mu, olduysa nasıl oldu?

Çok tedbirli, tertipli, kurallara harfiyen uyan ve neredeyse ‘akademik’ bir karakterim olmasına rağmen, tüm hayatımı, kuralların sürekli esnetildiği ve hiçbir yaşam garantisinin olmadığı müzik ve sanat ortamında geçirmem bana hep olağandışı gelmiştir. Hayata dair riskler içeren bu yaklaşımımı anlattığım bir şarkım var aslında: Yaya projesi ile kaydettiğimiz Olabilirdim adlı şarkı. Seçimleriyle yüzleşen ve pişmanlık duymayan bir adamın hikâyesidir bu.

Sahnedeyken yaşadığınız garip bir an var mı? Sahne sırasında dinleyicilerin ve sizin hislerinizi, bu hislerden ortaya çıkan bağı nasıl yorumlarsınız?

Özellikle coşkunun, duygusallığın ya da birlikteliğin en tatlı anlarında ‘orada değilmişim’ ya da manzaraya dışarıdan bakıyormuşum gibi hissettiğim olmuştur. “Burada çok iyiyiz, keyfimiz yerinde ama dünyanın başka bir yerinde savaş var” veya “Ertesi gün bu coşkulu kalabalık yine sabah erken uyanacak ve kötü yönetildiği bir ülkede yaşamak zorunda kalacak” gibi çelişkili gözüken, ama gerçekçi bulduğum düşüncelere kapıldığım oluyor. Böyle düşündüğüm için de yaşadığımız ânın değeri azalmıyor, tersine daha da anlamlı hâle geliyor. Belki dinleyici benim hislerimi paylaşmıyordur, aklına bile gelmiyordur. Dert değil. Zaten o mutlu ânı yaşamaları gerek, can sıkıcı bir şeyler düşünmelerini istemezdim. İçeride parti varken birileri de dışarıda nöbet tutmalı!

Kimsenin söylediklerinizi dinlemediği bir alternatifte söylemeye devam eder miydiniz? Tüm dünyanın sizi dinlediği başka bir alternatifte şarkılarınız bundan nasıl etkilenirdi?

Kendine saygısı olan biri söyleyecek sözü varsa söylemelidir. Duyacak tek kişi kendisi olsa bile… Ben tek başımayken asla yalnızlık hissetmem, çünkü kendimle konuşuyor ve tartışıyorum. Herhangi birinin hayatına müdahale etme, baskı kurma ve yönetme gibi kötü alışkanlıklarım da olmadığı için, kimsenin söylediklerimi dinlememesinden yana şikâyet etmezdim. Bunun aksi bir durumda, yani tüm dünyanın bana kulak verdiği bir ortamda ise büyük bir sorumluluk hissederdim kuşkusuz. Ve muhtemelen daha az konuşurdum. Enstrümantal bir müziğe yönelmek daha doğru gelirdi belki.

Ata Akdağ

Ata Akdağ Kimdir?

1975’te doğdu. 1991 yılında kurucularından olduğu ‘Bekarlar’ grubu ile müzik kariyerine başladı. 1998-2000 arasında, tüm Türkiye’de tanınan ve önemli liste başarılarına imza atan ‘Kim Bunlar’ grubunda şarkı yazarı/vokal/tuşlu çalgılar görevlerini üstlendi. 2000 yılında kurulan Flört grubunun ilk albüm kadrosunda yer aldı.

2010 yılında YTÜ Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü’nü bitiren Akdağ, Yüksek Lisans eğitimini de YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde tamamladı.

2003-2015 yılları arasında sanatçı Feridun Düzağaç’ın albüm ve konserlerinde yer aldı. Feridun Düzağaç’ın 2015 çıkışlı “Başka” ve 2019 çıkışlı “10’a Özel” albümlerinde şarkı yazarı kimliğiyle de öne çıktı. Bu iki albümde Ata Akdağ tarafından yazılan şarkılar Sorma, Olmasaydın, Dinle, Gel ve Yabancı adlarını taşımaktadır.

Tamamı kendi bestelerinden oluşan Yaya projesi ile 2012’de “Bay A.’nın Hikayesi’ ve 2018’de “O Altın Ülkede” adlı albümlere imza attı. Yaya adlı bestesiyle, Türkiye’den ve dünyadan önemli davulcuları buluşturan Bir de Benden Dinle – Drum Experiment projesine destek verdi.

2015’de kurucusu olduğu Flört grubuna tekrar dahil oldu. Tehlikeyle Flört filminde de oyuncu ve besteci olarak yer alan Akdağ, Flört’le beraber 2016’da “Aşk Böyleymiş Meğer”, 2017’de “Bambaşka” ve 2021’de “Bize Özel” albümlerine imza attı.

2020 yılında ilk solo çalışması olan Bir Yerler Stüdyo Arı etiketiyle yayınlandı. 2021’de Evcil Ruhlar adlı toplama albüme Böyle Bu Dünya adlı bestesiyle katıldı.

2023 yılı Eylül ayında ilk baskısı yapılan “Foton Çağı” adlı bilimkurgu romanıyla edebiyat dünyasına giriş yaptı.

MESAM ve MÜYORBİR üyesi bir besteci/yorumcu olan Ata Akdağ halen Flört ve Yaya gruplarında şarkı yazarı/vokal/tuşlu çalgılar görevlerini icra etmektedir.

Sosyal Medya Hesapları
Instagram
Facebook
Apple Music
Spotify
Youtube

Ata Akdağ’ın Bilimkurgu türündeki ilk romanı “Foton Çağı” çok yakında okuyucuyla buluşacak. Ön sipariş için aşağıdaki görsele tıklayabilirsiniz. İlk siparişler yazarından imzalı olacak.

Ata Akdağ - Foton Çağı

Edit & Sorular: Yunus Emre Işık
Genel Yayın Yönetmeni: Sertan Üçer

Facebook Yorumları