Şifacı nefesi ile sonsuz ömürler fısıldar insanlara. Rivayet edilir ki tanrılar dönemi hemen Camille’in göçünden sonraya rast gelir.  Sonsuz ömürler fısıldadığı kullar, ölümsüzlüğün verdiği kudret ve atılganlıkla tanrılaşmış, yer altının ve yer üstünün ve bil hakika tüm evrenin tanrılarına dönüşmüşlerdir. Camille’in göçü belki de bu yüzden elzem ve vazgeçilmezdir. Zira tanrıların yaratıcılarına sadık olmaları asla beklenemez ve bolluk binyılının, kuraklığa, kıtlığa ve kırıma dönüşmesi ise; tüm evrenin usta boyacısına katlanmak zorunluluğudur.

Şu ana kadar anlattıklarımdan büyük bir kısmı gerçektir, büyük bir kısmı ise kurgu. İkisinden çok daha büyük bir kısmı ise hayal ürünü. Ancak neyin gerçek, neyin daha fazla gerçek olduğunu belirleyen zihnimizde bıraktığı renkler ve seslerdir. Yani hangi birimiz kesin kanıtlar ile bu olmadı, yaşanmadı diyebiliriz? Camille’in bizi seyre durmadığından nasıl bu kadar emin olabiliriz? Hiçbir zaman. Ya da her zaman.

Kıtlık dönemi ve onbinyıl savaşlarına mutlak geri döneceğim. Ancak Mahide’nin akıbeti asla göz ardı edilemez ve yaşamın kaynağından ayrı tutulamaz.

Burriana’da bir ardıç kökünde başlayan Mahide’nin çok uzun öyküsü Dogvill’de son bulur. Sonra çok sonra def’aten öyküler paylaşacağım sizinle.

Şimdi siz bu karmaşık öykünün içerisinde hararetle Burriana’ya dair bir şeyler arıyorsunuz. Aramayın. Mascarell’de şehir duvarlarında yeşeren bir ardıcın kökü Monrovia’da çiçeğe durur. Ve her güzel şey, Dogvill’in ateşe verilmesiyle başlar.

Şimdi hepimiz biliyoruz ki müzmin muhasebeci Necati, Mahide’nin beşbin çocuğundan birisidir. En azından ben biliyorum, siz de bu vesile ile öğrenmiş oluyorsunuz. Ah tanrı yavrusu diye içinizden geçirdiniz değil mi? Tanrıdan ne gördük ki yavrusundan bulalım.

Christian Johann Heinrich Heine, 19. yüzyılın en ünlü  Alman  şairlerinden biri.

Almanya’nın  Düsseldorf  kentinde Yahudi kökenli bir ailenin çocuğu olarak doğmuş. Babası, işleri çok kez başarısızlık ile sonuçlanan bir tüccar. Yine babasının bir iflasından sonra Heine, Hamburg’a gönderilmişti. Yanına gönderildiği amcası çok ünlü ve başarılı bir bankerdi. Heine de zamanla amcasının işini öğrendi.

1825’de Hukuk Diplomasını aldı ve aynı zamanda dinini değiştirerek, Protestanlığı seçti.

Bu Alman devletinde hür bir birey olabilmek için gerekliydi. Aksi takdirde birçok Yahudi gibi hakları kısıtlanacaktı. Sadece Hıristiyanlar herhangi bir iş yapma ve devlet dairelerinde çalışma iznine sahipti.

Ayrıca Yahudilerin üniversitede profesör de olması yasaktı. Bu Heine’ın en büyük tutkularından biriydi. Dinini değiştirmesini kendisi “Avrupa kültürüne giriş bileti” olarak adlandırır. Heine’nın birçok şiiri besteciler tarafından alınmış ve şarkı hâline getirilmiştir.

Şair olarak Heine sanat yaşamına “Gedichte” (Şiirler) adlı eseriyle 1821’de başladı. Heine’ın kuzenleri olan Amelie ve Therese’e olan tek taraflı aşkı daha sonra onu aşk temalı ve ileride şarkı sözü olarak kullanılacak şiirler yazmaya sevk edecekti. “Buch der Lieder” (Şarkıların Kitabı) adlı eseri onun en kapsamlı şiir derlemesidir.

Introduction to Humanity

 

Yazının Diğer Bölümleri İçin,

 

182/5.BÖLÜM

 

182/4 .BÖLÜM

 

182/3 BÖLÜM

182/2 2.BÖLÜM

3 TEFRIKA 1.BÖLÜM

Facebook Yorumları